Ülkemizde siyasi gündemi en fazla meşgul eden konular arasında dış politikayla ilgili meselelerin bulunmasına aşinayız. Öyle ki günün hangi saati olursa olsun herhangi bir haber sitesi ya da TV kanalını açtığımızda karşımızda ABD, Rusya, Suriye, İsrail, Mısır veya Yunanistan ile ilgili haberleri bulabilmek mümkün. Fakat bu ilgi yoğunluğuna rağmen, halkımızın dış politik meselelerde somut gerçekliklerden ziyade hamasi yorumlardan beslendiği ve çoğu zaman bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olduğu da bir vakıa. O yüzden bu yazıda ideal bir dış politikanın nasıl olması gerektiğine ve bunun nasıl formüle edilebileceğine en öncelikli şartlar çerçevesinde değinmek istedim. 1) İdeal bir dış politika bazı temel ilkelere sahip olmalıdır. Sağlıklı bir dış politika, ancak devletin özgül koşulları, tarihsel tecrübeleri ve coğrafi konumu çerçevesinde belirlenecek rasyonel prensipler üzerine inşa edilebilir. Örneğin, AKP iktidarına kadar Türk Dışişleri bölgesel statükodaki ani değişimlerden kaçınmayı ya da Arap devletlerinin kendi aralarındaki anlaşmazlıklarda taraf olmamayı aslî öncelikler olarak belirlemiş ve tatbik etmişti. Dolayısıyla, Suriye’de iç savaş patladığında, buradaki yangına körükle gitmek ve bölgesel dengeleri alt üst edecek maceralara girişmek Türk Dışişlerinin eski kabulleri çerçevesinde yapılacak işler değildi. 2) İdeal bir dış politika tutarlı olmalıdır. Tutarlılık dün ak dediğinize yarın kara dememek ya da dün dost dediğinizle yarın düşman olup ertesi gün tekrar dost olmaya çalışmamaktır. Zira bu, diğer ülkeler nezdindeki kredinizi ve güvenilirliğinizi azaltarak dış politikadaki manevra yeteneğinizi kısıtlamaktadır. Sözgelimi, dün “Kardeşim” diye hitap ettiğiniz lidere birkaç ay sonra “Katil” diye sesleniyorsanız ya da dün Şangay İşbirliği Örgütüne katılmayı önerip ertesi gün geleceğinizi Batı’da gördüğünüzü deklare ediyorsanız bu gelgitlerden başarı sağlamanız çok zordur. Üstelik bu tavır, ülke olarak ciddiyetinize de zarar verir. 3) İdeal bir dış politika ölçülü olmalıdır. Ölçülülük, dış politikada yapılması hedeflenenler ile gerçekten yapılabileceklerin arasında büyükçe bir mesafenin olmamasını, bundan dolayı da hedeflerin mevcut şart ve imkânlar temelinde belirlenmesini gerektirir. Örneğin, Ortadoğu’da “oyun kurucu” olmak hedefiyle yola çıkarken bunu destekleyecek maddi, siyasi ve diplomatik altyapınız yoksa böyle bir hedef için çaba sarf etmek ülkenize sadece zarar getirir, kaynaklarınızı boşa harcamanıza vesile olur. Ülkenize fayda sağlayacak yol, somut koşullar ve makul hedefler çerçevesinde oluşturduğunuz rasyonel politikalar olmalıdır. 4) İdeal bir dış politika doğru söylemler kullanmalıdır. Bu, tutarlılık ve ölçülülükle birlikte ele alınması gereken bir ilkedir, zira rasyonel bir politika ortaya koyabilmek için en başta farklı ülkelere/liderlere karşı söylemlerde dikkatli olmak gerekir. Sürekli düşman ya da dost üreten bir dış politika hatalıdır, çıkarlar çerçevesinde partner ve rakipleriniz daima değişebilir. Dolayısıyla sempatiyi de, antipatiyi de dizginlemek şarttır. Örneğin, “Eyy” diye başlayan cümlelerde bir lideri defalarca darbeci veya katil olarak tanımlarsanız onun iktidarda bulunduğu ülkeyle sağlıklı ilişkiler kurma şansınızı da büyük oranda azaltırsınız. 5) İdeal bir dış politika kararlı olmalıdır. Belirli aslî ilkelere dayanarak tutarlı ve ölçülü bir politika oluşturduysanız ve bunu da doğru söylemlerle desteklediyseniz bu politikayı kararlı biçimde uygulamak konusunda eliniz rahatlamıştır. Zira siz bu politikayı ülkenizin doğal çıkarlarını baz alarak rasyonel biçimde hazırlamış ve hakkınız olmayan bir şeyi istemediğinize en başta kendinizi ikna edebilmişsiniz demektir. O zaman da, örneğin Andrew Brunson’ın darbe girişiminde rolü olan bir ajan olduğuna gerçekten inanıyorsanız bu politikada kararlı durmanız ve ne kadar baskı gelirse gelsin onu serbest bırakıp ülkesine göndermemeniz gerekir. Aksi takdirde, uluslararası arenada ciddiye alınma düzeyiniz bir hayli düşecektir. 6) Dış politika iç politikaya malzeme edilmemelidir. İç politika ile dış politika bir bütündür, birbirinden keskin çizgilerle ayrılamaz. Ancak aralarındaki etkileşimi minimumda tutmak ideal bir dış politikanın kurgulanışı için şarttır. Çünkü dış politika yapımı teknik bir iştir; tarih, coğrafya, ekonomi, strateji gibi farklı alanlarda teknik bilgi gerektirir. Eğer dış politikadaki gelişmeleri iç politikada puan kazanmak amacıyla yoğun olarak kullanırsanız, bu teknik bilgiye sahip olmayan kitlelerin dış politika yapım sürecine entegre olmasına ve rasyonel kararların alınamamasına sebep olursunuz. Bu durumda da, sözgelimi Suriye’deki iç savaşa dahil olmakla övündükten hatta “Şam’da namaz kılma” gibi hamasi söylemler kullandıktan sonra, bu savaşın size zarar verdiğini görseniz bile artık geri adım atma şansınız kalmaz. Evet, vurguladığımız bu hususlar Uluslararası İlişkiler disiplinine göre dış politika yapım sürecinde dikkate alınması gereken ve küresel bazda yaygın biçimde kabul görmüş ilkeler. Yazının başlığı “Dış Politika Nasıl Yapılmaz?” idi, bunu görebilmek için de o ilkeleri açıklarken kullandığımız örneklere bakmak yeterli olur sanırım. Öyle görülüyor ki, ülkemizin son yıllarda dış politikada yaşadığı tıkanıklığın teoride ve pratikte belirgin sebepleri var. Uluslararası siyasetin en temel ilkelerini bu derece hiçe sayan bir yaklaşımın farklı sonuçlar üretmesi de beklenemezdi herhalde.