Daha önce Sedat Peker’le ilgili yazdığım iki yazıda değindiğim ortak bir nokta var. O da, irili ufaklı mafya, suç örgütü gibi yapıların her zaman var olduğu ve devletin ihtiyaç duyduğu dönemlerde bu yapıları ve liderlerini kullandığıydı. Burada kritik soru, “devletin bu yapılara ne zaman ihtiyaç duyduğu?”dur. Bizim için kritik nokta da burasıdır. Toplumu yönetmek, siyasal meşruiyet sağlamak için siyaset dışında başka yapılara ihtiyaç duyulması ancak; devlet/iktidar blokunun toplumsal meşruiyetinin azaldığı ya da yitirmekte olduğu dönemlerde olur. Böyle dönemlerde devlet/iktidar bloku, bu yapıları devreye sokarak onların ellerindeki yasa dışı güç üzerinden toplumsal rıza üretmeye çalışırlar. Nitekim Peker bu durumu düzenlediği mitinglerle ilgili olarak; “Kanla ilgili söylemiş olduğum olayların hepsi söylendiği dönemde hükümetin lehinedir. Çünkü o zaman korku iklimi oluşturmak lazımdı.” yorumunu yapmaktadır. Bu açıdan 1990’ların ortası ile son bir kaç yıldır yaşadığımız dönemin ortak özelliği siyasi iktidarların toplumsal meşruiyetinin azalmış olmasıdır. 1990’larda yaşananları, 3 Kasım 1996’da yaşanan Susurluk Kazası sonrasında gördük. O kazada ortaya çıkanlar, devlet-siyaset ikilisine mafyayı da eklemek durumunda kaldık. Sedat Peker’in konuşmaları ile öğrendiklerimiz ise 17 Nisan 2017 Referandumu’ndan önce başlayan ve halen devam eden siyaset dışı aktörlerin yani çeşitli mafya liderlerinin siyasetin içinde nasıl rol aldıklarıdır. KENDİ VARLIKLARI ÖNCELİKLİDİR Ancak başka bir gerçek de, bu güçlerin her fırsatta devlet imkanlarını kendi kişisel çıkarları için de sonuna kadar kullandığıdır. Bu bir anlamda devlet/siyasete verdikleri hizmet karşın aldıkları diyet olarak da okunabilir. Nitekim Sedat Peker’in son videosunda yaptığı açıklamalar bunu doğrular niteliktedir. Kıbrıs’ta Kutlu Adalı cinayetinden içerde Kürt işadamı Savaş Buldan’ın ve gazeteci Uğur Mumcu’nun öldürülmesine ilişkin pek çok iddia, pek çoğumuzun tahmin ettiği ama hukuken kanıtlayamadığımız olgulardır. Özetle mafya ya da suç örgütleri, ihtiyacı olduğu zaman devlet/siyasetin hizmetinde olur ama ihtiyaç duymadıkları zaman da kendi dünyasında kendi kuralları ile kamusal alanın bir parçası olmaya devam ederler. Bunlara yönelik örgütlü ve sistematik bir mücadele de olmadığı için zaman zaman küçülerek zaman zaman büyüyerek hep var olmaya devam ederler. İşledikleri suçlar, suçlara verilen cezaları vs. bu ideolojik ortaklığı ve bu sistemi ortadan kaldırmaz. SİYASET YOKSA MAFYA OLUR Bu yapıların, bu kişilerin her anlamda işlevsiz kalkması ancak toplumun siyasete daha etkili katılımı; devletin toplum tarafından siyaset aracılığıyla denetlenmesiyle olur. Ama biliyoruz ki bu, bugünkü yönetim sistemi ile olmaz. Her şeye bir kişinin karar verdiği, siyasetin toplumsal meşruiyetini kaybettiği, siyasal alanın daraldığı, hukukun işlevsiz kaldığı dönemde bu yapılar, her zaman olmaya ve devlet siyasi iktidar bloku tarafından kullanılmaya devam edecektir. Çünkü bu yapılar, siyaset ve devlet iktidar bloku için birer suç örgütü değil kendi iktidarlarını sürekliliği için zamanı geldiğinde kullanılacak birer araçtırlar. İşlevleri de ellerindeki güç ve korku ile toplumda rıza üretmektir. Tam bu noktada sadece siyasal muhalefetin değil, toplumsal muhalefetin yapması gereken ortaya konulan iddiaların araştırılması için baskı yapmasıdır. Siyasetin ve sivil toplumun baskısı, halen var olan sorunların ortadan kalkması, unutulması, öncelik halini alması değildir. Ve dahası Peker’in iddiaları sonrası sadece siyasetin değil toplumsal muhalefetin de siyasal sahneye daha etkili çıkma zamanının geldiğini göstermektedir. Siyaset ve sivil toplum kamusal alanda ne kadar güçlü olursa devleti denetleme imkanı o kadar artacaktır. Bunu sağladığımız zaman bu yapılar etkisiz kalacaktır. Çözüm siyasette, daha çok siyasette…