Ahmet Özer, yerel seçimlere giderken CHP’nin önündeki üç büyük handikapı yazdı. Özer, gerekli siyasi adımlar atılmazsa AKP'nin yerel seçimlerde de büyük bir zaferle çıkabileceğini ifade etti. GİRİŞ CHP milletvekili seçimini ve cumhurbaşkanlığı seçimini kaybetti. Şimdi önümüzde yerel seçimler var. Eğer CHP yerel seçimleri de kaybederse AKP iktidarı yüksek bir özgüvenle ülkeyi istediği gibi beş yıl daha yönetir, muhalefetin söylemleri de gaz almaya dönük lafı güzaftan öteye gidemez. CHP başta olmak üzere muhalefet yerel seçimleri kazanırsa o zaman AKP iktidarını beş yıl sürdüremez, onlar için zor günler başlar ve muhalefet iktidarı erken seçime zorlar. Dolayısıyla yerel seçimler bundan sonra AKP’nin yönetimi altında yaşayıp yaşayamayacağımızın bir nevi işaret fişeği işlevini görecektir. Peki CHP yerel seçimleri kazanabilir mi? Zor ama imkânsız değil. En önemlisi de geldiğimiz noktada CHP’nin yerel seçimleri kazanmasının önüne önemli handikaplar ortaya çıktı. Bu yazıda bu handikapları ele alacağım. Handikaplar: 1-Değişimi gerçekleştirmemek büyük handikaptır. Bu anlamda birinci handikap bizatihi CHP’nin kendisinden kaynaklıdır. Bu handikap partinin, daha doğrusu parti içi iktidarın değişime olan direncidir. Oysa esaslı bir değişim olmadan yerel seçimlerin ve o arada daha sonra genel seçimlerin kazanılması mümkün görünmüyor. Nedeni de belli, değişime olan direnç. Neden peki değişim olmalı, cevap basit, parti içinde iktidar olup defalarca seçime girdiği hâlde ülkede iktidar olmamak değişimin en önemli gerekçesidir. Bu noktada değişime direnmek partiyi büyütmek yerine küçültür. Çünkü böyle bir durumda iktidar beklentisi boşa çıkan seçmen ya başka partiye meyleder ya da sandığa gitmez, tabiri caizse sandığa küser. Bugün CHP’de bir değişim olmazsa yerel seçimde karşı karşıya kalacağımız durum tam da budur. CHP kazanması gereken, özellikle kazanacağı yönünde seçmenine büyük umut pompaladığı seçimi kaybetti; üstelik de 21 yıllık yıpranmış AKP iktidarına rağmen kaybetti. Uzunca bir süreden sonra ilk kez seçimi kazanmanın koşulları oluşmuşken kaybetmesi gereken Erdoğan gene kazandı. Oysa CHP ve muhalefetin karşısında yorgun bir Erdoğan, yıpranmış bir AKP vardı. Yanı sıra kötü yönetimin oluşturduğu ekonomik kriz mutfakta yangına dönüşmüştü. Hak hukuk adalet yerlerde sürünüyordu. Yolsuzluklar ayyuka çıkmıştı, ülke içerde ve dışarda itibar kaybediyordu. Yönetenler yönetemez, yönetilenler de yönetilemez bir hâl almıştı. Hasılı kelam tek adam rejimi tıkanmış, siyaset kirlenmiş, iktidar kayması yaşanıyordu. Epeyce eğilip bükülen yönetim demirini düzeltmenin tam zamanıydı ve bundan daha uygun seçim kazanma koşulları olamazdı. Böyle bir ortamda başını CHP’nin çektiği muhalefet bu seçimi kader seçimi olarak kodlayıp çıtayı epey yükseltti. Seçmene ha bire umut pompaladı. Bu seçim kaybedilmemeliydi, kaybedilse her şey kaybedilecek ve ülke bir daha kendine gelemeyecekti! CHP ve muhalefetin adeta hayat memat meselesi hâline getirdiği seçim mutlaka kazanılmalıydı. Zaten de kazanıyorduk ve AKP’yi sadece evine göndermiyor işlediği suçlardan dolayı yargılamaya da gönderecektik. Beşli çete söylemi, yolsuzluklardan hesap sorma, keyfi yargılamalara son verme hep buna işaret ediyordu aslında.
CHP yeni bir başlangıç yapmazsa korkarım bazı kesimler bundan sonraki seçimlerde sandığa gitmeyebilir. Sağda solda konuştuğumuz insanlarda bu duyguyu yaygın bir biçimde görüyoruz.
Ne oldu, bütün bu uygun koşullara rağmen seçim kaybedildi. Bu da ister istemez mitinglerde “iktidar iktidar” diye haykıran CHP seçmeninde derin bir hayal kırıklığı yarattı. Travmatik bir girdaba sürüklenen seçmenin en azından bir kısmı şöyle düşünmeye başladı: “Ne yapsak olmuyor. Defalardır sandığa gidiyorum ama sonuçta bir şey değişmiyor.” Bu düşünce özellikle gençlerde daha da belirgin hâl aldı, umutsuzluğa kapılan seçmende yaygınlaştı. Peki bu durum kalıcılaşmadan nasıl aşılabilir? Değişerek tabii ki. Çünkü Einstein’nin dediği gibi, aynı şeyleri yapıp farklı sonuç beklemek deliliktir. O hâlde CHP’nin geldiği noktada esaslı bir değişimle karşı karşıya olduğu ayan beyan ortadadır. CHP yeni bir başlangıç yapmazsa korkarım bazı kesimler bundan sonraki seçimlerde sandığa gitmeyebilir. Sağda solda konuştuğumuz insanlarda bu duyguyu yaygın bir biçimde görüyoruz. Bu bizi neyle karşı karşıya bırakır? Cevap belli: Eğer bu durum düzeltilemezse AKP yerel seçimlerde de büyük bir zaferle çıkabilir. İşte yerel seçimlere giderken CHP’nin önündeki en büyük handikaplardan biri budur. Peki bu handikaptan nasıl çıkılacak? Şimdilik güncel soru budur. Bu handikaptan çıkmanın yolu CHP’nin kendini topyekûn bir değişime tabi tutmasıyla mümkündür. Değişim denilen sihirli kelime birçok şeyi kapsıyor. Doğru işletilirse kriz anlarının ilacı olur. Değişim neyi kapsamalı? Tabii ki söylem başta olmak üzere, örgütsel yapıyı ve kadroları kapsamalı. Bu kadronun başında lider gelir. Deniyor ki değişim A’ nin gidip B’nin gelmesi değil. Bu söyleyenin de inanmadığı popülist bir söylemdir. A ile kast edilen lider ise elbette A’nın gidip B’nin gelmesi önemli. Bu arada B’nin kim olduğu da çok önemlidir. Çünkü söz konusu değişimi partideki herhangi biri yapamaz, sıradan biri değişime öncülük edemez, değişime ancak lider öncülük edebilir ya da bir liderlik grubu ancak değişimi başlatabilir. Değişim denilen şey öyle bugünden yarına olacak bir şey değil. Esaslı bir değişim liderle başlar, sonra kadrosunun öncülüğünde devam eder. Program değişir, tüzük değişir, çalışma biçimi ve işleyiş değişir. Yani değişim liderle başlar program ve tüzükle devam eder. Sonra da dönüp bu değişimi topluma anlatarak gerçek bir alternatif oldukları inancı yerleştirilir ve topluma bu konuda güven verilir. Değişimdeki inanç ve güven topluma sağlanırsa iş başarılı olur. Aksi taktirde tabi ki sadece genel başkan değişimi tek başına işe yaramaz.
CHP’yi yerel seçimlerde bekleyen ikinci handikap HDP’nin bu seçimlerde alacağı tutumla ilgilidir. 2019 seçimlerini hatırlayın: Seçimlerin kazanılmasında kilit parti hâline gelen HDP, CHP’nin aday çıkardığı batıdaki büyük kentlerde aday çıkartmadı.
Değişim vaadini yerine getiren CHP’nin topluma umut vermesi, seçmenini bu yenilikle yeniden motive etmesi partiyi hem yerel seçimlerde hem de sonrasına hazırlar. Aksi taktirde iş işten geçtikten sonra son pişmanlık fayda etmez. 2-HDP’nin aday çıkarması handikap CHP’yi yerel seçimlerde bekleyen ikinci handikap HDP’nin bu seçimlerde alacağı tutumla ilgilidir. 2019 seçimlerini hatırlayın: Seçimlerin kazanılmasında kilit parti hâline gelen HDP, CHP’nin aday çıkardığı batıdaki büyük kentlerde aday çıkartmadı. HDP’nin bu tavrı CHP’nin politikalarını benimsediği ve desteklediği için değildi, kendi stratejisi ile ilgiliydi. Bu strateji AKP’yi geriletmek hatta mümkünse mağlup etmek, bu yolla iktidarına son verecek yolu açmaktı. Bölgede güvenlikçi politikalarla büyük bir şiddet uygulayan Erdoğan’ı yenilgiye uğratmak için o gün bu geliyordu ellerinden bunu yaptılar. Mao’nun meşhur sözünde dediği gibi, “düşmanımın düşmanı dostumdur” düsturu işletilmişti. Bu seçim CHP’nin örgütleyerek elde ettiği bir sonuçtan ziyade, HDP’nin aday çıkarmayarak CHP’ye bilerek sunduğu bir zaferdi. Bunu görmek gerekir. HDP’nin bu tutumu 2019 seçimlerinde sonuç vermiş, CHP, İstanbul, Ankara ve Antalya’yı AKP’den, Adanayı MHP’den, Mersin’i de İYİ Parti’den almıştı. (Mersin’de Kocamaz MHP’den İYİ Partiye geçince belediye de İYİ Partiye geçmiş oldu, yoksa İYİ Parti burada seçim kazanmış değildi.) Burada altı çizilmesi gereken nokta şudur: HDP’nin aday çıkarmayarak - mefhumu muhalifinden- CHP’ye 2019 yerel seçimlerinde destek vermesi İYİ parti ile yapıldığı gibi bir protokole dayalı değildi. Seçim sonrası CHP’nin bazı yerlerde İYİ Parti’ye gösterdiği yakınlık ve katkı HDP’ye gösterilmedi.
Öyle görünüyor ki HDP yerel seçimlerde büyükşehirlerde aday çıkaracak ve kendi adaylarıyla seçime girecek. En azından kendi beyanları şimdilik bu yönde. Eğer bu tutum yerel seçimlerde değişmezse, yani HDP/ YSP yerel seçimlerde yukarıda adı geçen büyükşehirlerde aday çıkarırsa CHP’nin İstanbul, Ankara başta olmak üzere, Adana, Antalya ve Mersin’i tekrar alması zora girer hatta bundan da öte mümkün olmaz
Zaten HDP’nin böyle bir talebi ve beklentisi de yoktu. AKP’yi yenilgiye uğratmak, zayıflatmak için uyguladığı bir stratejiydi. O nedenle olan biteni doğru değerlendirmek gerekirse, 2019 seçimlerinde CHP’nin ve Kılıçdaroğlu’nun hanesine yazılan başarı HDP’nin AKP ve Erdoğan’la hesaplaşmak istemesinin sonucu elde edilmiş bir başarıdır. HDP yerel seçimlerde uyguladığı bu stratejiyi genel seçimlerde de uyguladı. Amaç, Erdoğan iktidarına son vermekti. Millet İttifakının bileşenleri İYİ Parti, ikinci turda da Zafer Partisi YSP/HDP’ye demediğini bırakmamasına rağmen Kılıçdaroğlu'nu şartsız koşulsuz desteklemelerinin altında yatan neden budur. Fakat gelinen noktada bugün HDP’nin kendi içinde yaptığı tartışmalardan anlaşıldığı kadarıyla bu işbirliği ve güç birliğinden memnun olmamıştır. CHP kendisini destekleyen HDP’ye iktidar tarafından belediyelerine kayyım atandığında gerekli ve yeterli tepkiyi göstermemiş bazı cılız seslerle işi geçiştirmiştir. Öyle ki Ekrem İmamoğlu’nun Diyarbakır belediye başkanı Selçuk Mızraklı’ya yaptığı dayanışma ziyareti bile sert biçimde parti içinden eleştirilmiştir. 2023 cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birinci tur öncesi İYİ Parti, HDP’ye iktidarın diliyle yaklaşmış, ikinci turda protokol imzalayan Ümit Özdağ ise faşizan söylemlerle kriminalize etmiş, daha da ileri giderek kayyım politikasını bir nevi Kılıçdaroğlu’na onaylatmıştır. Bununla da yetinmeyen Kılıçdaroğlu yanlış bir strateji izleyerek ikinci turda milliyetçi söylemlere sarılmıştır. Kılıçdaroğlu, bu konuda o kadar ileri gitti ki limit aşıldı ve ikinci turda Kılıçdaroğlu’nun bölgede oyları düşerken az da olsa Erdoğan’ın oyları yükseldi. Bütün bu gelişmelerin toplamına baktığımızda HDP bir yol ayrımında gözüküyor. Şimdi öyle görünüyor ki HDP yerel seçimlerde büyükşehirlerde aday çıkaracak ve kendi adaylarıyla seçime girecek. En azından kendi beyanları şimdilik bu yönde. Eğer bu tutum yerel seçimlerde değişmezse, yani HDP/ YSP yerel seçimlerde yukarıda adı geçen büyükşehirlerde aday çıkarırsa CHP’nin İstanbul, Ankara başta olmak üzere, Adana, Antalya ve Mersin’i tekrar alması zora girer hatta bundan da öte mümkün olmaz. Ayrıca CHP’nin almayı düşündüğü Bursa, Denizli ve Balıkesir gibi büyükşehirleri de alamaz. İşte CHP’yi yerel seçimlerde bekleyen ikinci önemli handikap da budur. (Devam edecek)