Mümkünse sandık kurulunun sandığı kurmasından tüm oyların sayım ve döküm işlerinin bitirildiği ana, değilse sadece oy verme işleminin bittiği andan sayım işlerinin sona erdiği ana kadar kamera kaydı yapılmalıdır.Kurumun elinde çalışabilir durumda, daha önce denenmiş yüzbinlerce kamera var. 2018 rakamlarıyla 300 saat kayıt yapabilen 330 bin kamera ÖSYM envanterinde bulunuyor. ÖSYM Başkanlığı son yıllarda açıklama yapmadı. Güncel rakamı bilmiyoruz. Ama ihtimal ki kamera sayısı 330 bin üstünde. Zaten eldeki sayı oy kullanılacak sandık sayısının çok üstünde. Seçimler de sınavlar gibi okullar da yapılmakta. Sınav için kullanılan sınıflar aslında sandıkların kurulduğu salonlar. Bu temel gerçek karşısında YSK’nin ÖSYM’nin elindeki kamera sistemini seçimler için kullanması yerinde olur. Mümkünse sandık kurulunun sandığı kurmasından tüm oyların sayım ve döküm işlerinin bitirildiği ana, değilse sadece oy verme işleminin bittiği andan sayım işlerinin sona erdiği ana kadar kamera kaydı yapılmalıdır. Kamera kayıtları şüphesiz ki partilerle paylaşılmalı. Oy sayımının kamera kaydıyla kontrolü sandıkta şaibe iddialarını ortadan kaldıracak ve gizli oy, açık sayım ilkesindeki açık sayımı teknolojinin de yardımıyla kitleselleştirecektir. Keşke böyle özellikli tedbirleri düşünmek zorunda kalmasak. Ama yeterince önlem almayıp sonra birbirimizi suçlamaktansa baştan işi sıkı tutmak daha anlamlı bir seçeneğe karşılık geliyor.
Seçim güvenliği için bir öneri
Armağan Öztürk
Seçimler de sınavlar gibi okullar da yapılmakta. Sınav için kullanılan sınıflar aslında sandıkların kurulduğu salonlar. Bu temel gerçek karşısında YSK’nin ÖSYM’nin elindeki kamera sistemini seçimler için kullanması yerinde olur.
Yaklaşık 2 hafta sonra 1950 seçimlerinden bugüne yaşadığımız en kritik seçime gideceğiz. Türkiye demokrasisi kesintilere rağmen ciddi bir birikime sahip. 1950 14 Mayıs’ında olduğu üzere 2023 14 Mayıs’ın da kazasız belasız geçeceğine inanıyorum. Ancak herkes bu meseleye bu kadar iyimser bakmıyor.
Özellikle muhalefet cephesinde seçim günü ve sonrasındaki gelişmeler bakımından kaygı büyük. Fısıltı gazetesi yoluyla korku ve endişeler kulaktan kulağa yayılıyor. Seçim günü olayların çıkacağı, seçimlere hile karıştırılacağı, sandıklardan sağlıklı bir şekilde bilgi akışı sağlanamayacağı, milyonlarca yabancının seçmen gibi oy kullanacağı ve en kötüsü de seçimde bıçak sırtı gibi bir sonucun çıkması durumunda tıpkı İstanbul seçimlerinde bir benzerini yaşadığımız üzere YSK eliyle seçimlerin yenileneceği havada uçuşan temel iddialar arasında.
Bu yüksek kaygı düzeyinin tabii ki en önemli nedeni her geçen biraz daha yükselen siyasal tansiyon. Diğer nedeni ise bu iktidar döneminde yaşanan bazı olaylar ve alınan kararlar. Bilindiği üzere Türk demokrasisinin ve ülkede yapılan tüm seçimlerin teminatı yargı. İlçe ve il seçim kurularından YSK’na kadar yargı erki seçimlerin tarafsız bir şekilde yapılmasını sağlayan ana güç. Ancak yargı bağımsızlığı ve yargıçların tarafsızlığıyla ilgili kaygılar arttıkça bizim en güçlü yanımız zincirin en zayıf halkası haline dönüştü.
2014 yerel seçimlerinde oy sayımı sırasında geniş kapsamlı elektrik kesintileri yaşandı. Dönemin Enerji Bakanının tabiriyle trafoya kedi girdi. Özellikle Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanlığı bakımından seçimin kaderinin değiştirildiğine yönelik yoğun bir şikâyet dalgası yükseldi.
Ama yargı bu duruma müdahale etmedi. Başkanlık sisteminin oylandığı ve evet oylarının hayır oylarını burun farkıyla geçtiği 2017 referandumunda YSK mühürsüz oyları geçerli sayarak kendi içtihatlarını çiğnedi. 2019 seçimlerinde ise çıta biraz daha yükseldi. AKP iktidarı YSK eliyle kaybettiği seçimi tekrarlattı.
Sorun sadece alınan kararlarla ilgili değil şüphesiz ki. Seçim Kanununda yapılan değişiklikle ilçe ve il seçim kurul başkanlarının en kıdemli üye olması zorunluluk olmaktan çıkarıldı. Daha genç hakimler, hatta düne kadar AKP il ve ilçe teşkilatlarında avukat olarak çalışan, ardından da hâkim yapılan kişiler sandık kurullarına başkan olabilecek.
Tabii bu seçim güvenliği meselesinin bir de kolluk ayağı var. Süleyman Soylu ile muhalefet arasındaki ilişki kangrenli bir yara düzeyinde seyrediyor. Karşılıklı suçlamalar havada uçuşuyor. Muhalefet Soylu’ya güvenmiyor. Zaten bu durum yeterince sorun yaratmıyormuş gibi Sayın Soylu 14 Mayıs seçimlerini Batı destekli bir darbe girişimi olarak yorumladı. Seçime darbe demenin demokrasiyle bağdaşır bir tarafı yok tabii ki. Burada kritik olan husus ise bu açıklamanın muhalefetteki kaygıyı daha da arttırmasıdır.
Muhalefet ise mümkün mertebe her sandığa temsilci göndererek seçim güvenliğini kendi imkânlarıyla aşma konusunda hazırlık yapıyor. Ayrıca bazı sivil girişimlerin açık sayım aşaması için vatandaşları gönüllü bir birliktelik içinde örgütlediğine tanıklık ediyoruz. Bu klasik yöntemler dışında benim bir önerim olacak. Devletin teknolojik alt yapısını seçim güvenliği için kullanabiliriz. Bildiğiniz üzere ÖSYM’nin her sene düzenli aralıklarla yaptığı bazı sınavlar var. Bu sınavlardan özellikle iki tanesi, YKS (Yükseköğrenim Sınavı) ile KPSS (Kamu Personeli Seçme Sınavı) neredeyse tüm ülke çapında ve tüm okullarda yapılıyor. ÖSYM yaptığı sınavlar için sınıflara kamera sistemi kuruyor.
Yorumlar
Popüler Haberler
Deniz Zeyrek, Sözcü gazetesinden ayrıldı
MHP'li vekillerin istifa gerekçesine PolitikYol ulaştı: VIP altın kaçakçılığı
Yasadışı bahis soruşturmasında yeni dalga: 7 fenomene yakalama kararı
Sivas’ta dershane bulunan binada yangın: Bir öğretmen öldü
Selçuk Üniversitesi, mutluluğun formülünü aramayı bıraktı
AIDS’ten ölen 13 yaşındaki çocuğun babasının ifadesi ortaya çıktı