Daha ziyade Nefret Suçları Bakanı gibi çalışan Süleyman Soylunun geçtiğimiz günlerde sarf ettiği, Hani LGBT+Q diyorlar ya onun içerisinde hayvanla insanın evlenmesi de var” ifadesi, bir bakıma çaresizliğin de göstergesi. Seçimde son düzlüğe girilmişken Saray cephesi LGBT düşmanlığının dozunu iyiden iyiye arttırdı. Doz artışını tetikleyen unsur LGBT düşmanlığının toplumsal desteği genişletme gücüne sahip olması değil, kutuplaştırıcı siyasette “yaratıcılığın” sınırlarına gelinmiş olması. An itibariyle 35 milyon görüntüleme sayısını geçen Kemal Kılıçdaroğlu’nın “Alevi” başlıklı videosu, kutuplaştırıcı siyaseti derinleştirme niyetlerine büyük bir darbe indirmiş oldu. Başörtüsü ve seccade üzerinden gönderilen salvolar da istenilen sonucu doğurmayınca, elde kala kala LGBT düşmanlığı kaldı. HANİ LGBT+Q DİYORLAR YA! Saray cephesinin LGBT’leri hedef alan söylemlerini incelediğimizde, nefret dilinin süreç içerisinde evrim geçirdiği görüyoruz. “Sodomi, Lut kavmi, sapkın” gibi din referanslı kodlar yerini daha Batılı orijinli bir kavram setine bırakıyor. LGBT’leri kökü dışarıda, Batı merkezli, Türk-İslam sentezine aykırı unsurlar olarak resmetmek için tercih edilen bu söylem değişikliği, tam da dini referanstan uzaklaştığı için arzulanan toplumsal karşılığı yaratamıyor. İsmi rastgele seçilmiş harflerin yan yana gelmesinden oluştuğu izlenimi uyandıran, adeta bir öcüye dönüştürülen LGBT fenomeni, giderek amorf bir hâl alıyor ve zihinlerdeki karşılığı bulanıklaşıyor. Topluma mütemadiyen pompalanan LGBT düşmanlığı, muhatabını karşısında bulamadığı ölçüde boşa düşüyor. Gezi Direnişi’yle zirveye çıkan LGBT görünürlüğü Saray rejiminin yarı-teokratik karakteri nedeniyle sokaklardan büyük ölçüde çekildiği için, LGBT düşmanlığının aşırı sağ tabanı konsolide edici potansiyeli de çok sınırlı kalıyor. Ancak herkes bu gerçeği kabullenmek istemiyor. Daha ziyade Nefret Suçları Bakanı gibi çalışan Süleyman Soylu’nun geçtiğimiz günlerde sarf ettiği, “Hani LGBT+Q diyorlar ya onun içerisinde hayvanla insanın evlenmesi de var” ifadesi, bir bakıma çaresizliğin de göstergesi. Sabah akşam cinsel suçlara af getirilmesini ve çocuk yaşta evliliklerin yasalaşmasını savunan bir seçmen kitlesinin aklına karpuz kabuğu düşürmek hiç de iyi bir fikir sayılmaz. Bu bölümü faydalı bir bilgiyle kapatmak isterim: Onun doğrusu LGBTQ+
Gelişmiş ülkelerde merkez sağ partiler LGBT kapsayıcı (en azından dışlayıcı olmayan) bir çizgiye geldi. LGBT haklarını daha bütünlüklü, tutarlı, diğer ezilme biçimleriyle ilişkilendirerek ele alma tekeli her zaman solda olacak muhtemelen. Ancak bu durum sağda yaşanan kırılmayı önemsizleştirmemeli.
LGBT DÜŞMANLIĞI ZİRVEDE, OYLAR NE ALEMDE? Pompalanan bunca nefretin aşırı sağcı kitlenin ötesinde bir toplumsal karşılık bulmamasında muhalefetin büyük rolü var. Lafı hiç dolandırmayacağım: Muhalefet cephesinde yer alan sağ unsurların (bir iki fire haricinde) bu başlıkta Saray’ın değirmenine su taşımadığını söylemek gerek. Geçtiğimiz günlerde seçim beyannamesini açıklayan İYİ Parti’nin cinsel yönelime dayalı ayrımcılık ve şiddete karşı çıkması, iktidarın estirdiği rüzgâra karşı bir duruş olarak yorumlanabilir. Seçim beyannamesi partililere silah zoruyla yazdırılmadığına göre samimi olduklarını da varsaymak icap ediyor. Tüm gelişmiş ülkelerde merkez sağ partiler LGBT kapsayıcı (en azından dışlayıcı olmayan) bir çizgiye geldi. LGBT haklarını daha bütünlüklü, tutarlı, diğer ezilme biçimleriyle ilişkilendirerek ele alma tekeli her zaman solda olacak muhtemelen. Ancak bu durum sağda yaşanan kırılmayı önemsizleştirmemeli. Yakın zamanda muhatap olduğu "LGBTİ+ hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusuna, “Cumhurbaşkanı'nın ilk aday olduğu 2002’deki gibi düşünüyorum” şeklinde yanıt veren Mansur Yavaş kendisine yakışan tavrı nihayet takınmış oldu. Sahi Erdoğan 2002’de ne demişti? “Eşcinsellerin de kendi hak ve özgürlükleri çerçevesinde yasal güvence altına alınması şart. Zaman zaman bazı televizyon ekranlarında onların da muhatap oldukları muameleleri insani bulmuyoruz.” Bunları söylediği sene partisi %31 oy almıştı, “bu milletten LGBT'ci çıkmaz” dediği bugünlerde oyları anketlerde %30 bandında çıkıyor. Bunca nefrete, kimlik siyasetine, düşmanlaştırmaya değdi mi?
Oy vermeyecek veya kazanamayacak bir adaya oy vermeyi düşünen lubunyaları ikna etmeli, ulaşım sorunu olan öğrencilerle dayanışmayı büyütmeliyiz. Bu kavga zaferle sonuçlanacaksa bunda LGBTlerin de büyük payı olacak.
YAR SAÇLARIN LÜLE LÜLE (!) İLK TURDA SANA GÜLE GÜLE Maaşı vergilerimizden ödenen bir kamu görevlisi olan Süleyman Soylu’nun seçimlere kadar mesaisinin önemli bir bölümünü LGBT’lerle ilgili korku ve nefret yaymaya ayırmaya devam edeceğini tahmin etmek zor değil. Ne söylerse söylesin dedikleri bir kulağımızdan giriyor diğerinden çıkıyor. Varoluşlarını sürekli kriminalize eden bu ucube rejimden, evlerinde mahallelerinde iş yerlerinde kendileri gibi olmalarını engelleyen nefret ikliminden, gösteri ve yürüyüş haklarını keyfi biçimde engelleyen valilerden, haklarında kara propaganda yayan akit gibi paçavralardan bir an evvel kurtulmak 14 Mayıs’a kadar LGBT’lerin temel motivasyonunu oluşturuyor. Seçimin ilk turda Kemal Kılıçdaroğlu lehine bitmesi ve sandık güvenliğinin sağlanması için canla başla çalışmalıyız. Oy vermeyecek veya kazanamayacak bir adaya oy vermeyi düşünen lubunyaları ikna etmeli, ulaşım sorunu olan öğrencilerle dayanışmayı büyütmeliyiz. Bu kavga zaferle sonuçlanacaksa bunda LGBT’lerin de büyük payı olacak. 14 Mayıs zaferini o akşam ülkedeki tüm meydanlarında, Pride gelip çattığında ise İstiklal’i baştan aşağı doldurarak kutlayacağız. Sana söz lubunya, elimizden alınan haklarımız, yok edilen geleceğimiz, çalınan gülüşlerimiz geri gelecek.