Yeni sağın siyasi kültürü
Armağan Öztürk
Yeni sağın her biri tek tek tartışmaya açık argümanları siyasi bir programa dönüştüğünde karşımıza ırkçı, cinsiyetçi, kaba, otoriter bir lümpen siyaset tarzı çıkıyor. Yeni sağ, sağ popülizm, sağ popülizm ise bir tür yeni faşizm demek.
Türkiye’de ve dünyada yeni sağcı akımlarla diğer siyasi görüşler arasındaki mesafe her geçen gün daha da açılıyor. Trump’tan Ümit Özdağ’a irili ufaklı çok sayıda siyasetçi yükselen sağ popülist dalgayı başlarında bulundukları hareketler adına siyasi meşruiyete çevirmeye çalışıyor. Bu kesimlerin en iyi yaptığı iş reddetmek ve karşı çıkmak. Sol ve liberal kesimden gelen tüm önerilere karşılar mesela. Bir yeni sağcıyla müzakere yürütmeniz neredeyse imkânsız bu nedenle.
Neleri mi reddediyorlar? İklim krizi dünyayı etkiliyor. Dünya çöl sıcaklarına teslim. Hemen her yerde sıcaklık rekorları kırılıyor. Ama yeni sağa göre ortada küresel ısınma diye bir şey yok. Dünya daha önce de uzun erimde sıcaklığın arttığı ve azaldığı dönemlere tanıklık etti. Şu aralar yaşanmakta olan şey de bir konjonktürel eğilim. Sözde bilim insanları ve onların yeşil sol finansörleri ulusal kalkınmayı baltalamak için küresel ısınma yalanını sürekli bir şekilde canlı tutuyor. Amaçları nükleer enerjiden, petrolden ve kömürden vazgeçilmesi. Hatta baraj ve HES de yapılmaması.
Peki, bu kaynaklar yerine ne koyacağız? Temiz enerji. Yeni sağcılara göre temiz enerji büyük bir yalan. Gelişmiş ülkeler gelişmekte olan ülkeleri temiz enerji teknolojilerine bağımlı hâle getirmek istiyor. Küresel güç odakların tek bir amacı var. Yoksul halklar ve sınıfların enerji krizi içinde kıvranması. Pahalı temiz enerji teknolojilerine mahkûm hale gelmesi. Onları alabilmek için finans kapitale daha fazla borçlanmaları.
İklim krizi yok diyenlerin ağırlıklı bir kısmı COVİD-19 diye bir şey de yok demişlerdi. COVİD salgını aslında küresel bir grip salgınıydı. COVID’den vefat edenlerin sayısı grip gibi hastalıkların insan sağlığına doğrudan ve dolaylı olarak verdiği zararın çok gerisinde kaldı. Herkesin gözü önünde bir tiyatro oynandı. İhtimal ki bir laboratuvarda üretilen virüs kapitalist ilaç endüstrisi tarafından çağın vebası gibi sunuldu. Virüsle mücadele adı altında aşı çalışmalarına devasa bütçeler ayrıldı. Devletler zorunlu aşı kampanyaları ve toplu aşı alımlarına zorlandı. Ama virüse karşı aşı tuzağı sözde COVİD salgınının sadece görünen yüzü.
COVİD için alınan tedbirler küçük ve orta çaplı firmaların büyük şirketler tarafından ele geçirildiği ve devletin piyasalara daha fazla borçlandığı yeni bir kölelik düzenine yol açtı. Pek çok yeni sağcı bu kavrayış düzeyini aşı karşıtı bir kampanyayı popülerleştirmek için kullandı. Yeni sağın etkisi altındaki muhafazakâr kesimler aşı olmaya direndiler. Bahsi geçen direnç sonucu milyonlarca insan yok yere hayatını kaybetti. İnsanlığın sürü bağışıklığına geçmesi daha da gecikti.
Yeni sağın en güçlü alan ise mülteci karşıtlığı. Amerikalılar Latinleri, Avrupalılar Müslümanları, Türkler Suriyelileri istemiyor. Sınırların kevgire dönmesi ciddi bir ulusal güvenlik sorunu. Ülke içerisindeki yabancıların arttıkça ulus devlet aşınıyor. Mülteciler ulusal kültürü kirletip ve vatandaşların elinden işlerini alıyor. Mültecilerin neden ülkelerini terk ettikleri ve yaşadıkları ülkenin mülteci sorununun büyümesindeki rolünü, kısaca kendilerini sorumlu hissedecek hiçbir şeyi duymak istemiyor yeni sağcılar. Akıllarına gelen tek şey en büyük sloganları. Defolup gitsinler.
Yeni sağın siyasi kültürü bakımından ilginç iki husus var: Söyledikleri ve inandıkları şeyleri tek tek ele aldığımızda savundukları pozisyonlarda kısmi bir haklılık payı var tabii ki. Küresel sistem ve liberal-sol aydınların iklim krizi, mülteciler ve salgın hastalıklarla ilgili önümüze koyduğu standart açıklamalarda bazı boşluklar söz konusu. COVİD 19 sürecinin geniş halk kitlelerini daha da fakirleştirdiği, temiz enerjinin gelişmekte olan dünyanın gelişmiş dünyaya bağımlılığı arttırdığı, yabancıların ise ortak kamusal alanı paramparça ettiği gerçekten de doğru. Ama yeni sağın her biri tek tek tartışmaya açık argümanları siyasi bir programa dönüştüğünde karşımıza ırkçı, cinsiyetçi, kaba, otoriter bir lümpen siyaset tarzı çıkıyor. Yeni sağ, sağ popülizm, sağ popülizm ise bir tür yeni faşizm demek.
Yorumlar