Türkiye’de siyaset halk adına karar veren, masaya oturan, masadan kalkan elitler üzerinden yapılıyor. Yurttaşın gerçek özne olduğu gerçek siyaset için ise daha çok bekleyeceğimiz kesin.Oysa siyasal sosyolojimiz ve yaklaşan seçimler dikkate alındığında bu dil son derece sorunlu. Sadece Akşener değil onun seçmenleri de sağ-sol ikiliğinde sağda yer alıyor. Meseleyi bu şekilde ortaya koyduğunuzda tüm devasa sağı sol karşısında taraf olmaya zorluyorsunuz. Oysa Cumhur İttifakının planına karşı Millet İttifakının temel felsefesi ılımlı sağ ile CHP’nin bir araya gelip iktidarı değiştirmesiydi. İYİ Parti seçmeninin tavrı noktasında dikkate alınması gereken son husus ise HDP’dir. Bir kısım İYİ Parti tabanı liderlerine rağmen Kılıçdaroğlu’na oy verebilir. Ama HDP aday çıkarmaz ve İYİ Parti’den doğan boşluğu HDP doldurmaya kalkarsa veya böyle bir izlenim doğarsa işin rengi değişir. HDP’nin açık bir şekilde desteklediği CHP liderine İYİ Parti tabanı oy vermeyecektir. Meselenin CHP ayağının başka bir yazıda teorileştirilmesinde fayda var. Şu aşamada ise CHP liderliğinin adayı en son konuşmayı amaçlayan ve İmamoğlu ile Yavaş’ı kesin bir şekilde devreden çıkaran aday kurma stratejisinin Altılı Masayı dağıtacak kadar tepki gördüğünü söylemek yeterli. Sayısız farklı yol ve ara formülle bu son felaket önlenebilirdi. Yaşanan yıkım ve kavga konusunda son söz elit-halk ilişkisine yönelik olmalıdır. Türkiye’de siyaset halkın katılımı ile aşağıdan yukarı bir şekilde yapılmıyor. Pekâlâ adayı ABD’deki gibi ön seçim yoluyla muhalif kamuoyuna seçtirebilirdik. Bunun yerine Altılı Masa örneğinde olduğu üzere elitler arası pazarlığı bir yöntem olarak seçtik. İşin en hüzünlü kısmı da burası. Akşener veya Kılıçdaroğlu’dan hangisinin ne ölçüde haklı olduğunun bir önemi yok. Çünkü son kertede oynadıkları siyaset oyununda yurttaşlar kendi seslerini duyuracak gerçek özneler değiller. Türkiye’de siyaset halk adına karar veren, masaya oturan, masadan kalkan elitler üzerinden yapılıyor. Yurttaşın gerçek özne olduğu gerçek siyaset için ise daha çok bekleyeceğimiz kesin.
İYİ Parti’nin bıçağının ucundaki kan
Armağan Öztürk
Akşener veya Kılıçdaroğlu’dan hangisinin ne ölçüde haklı olduğunun bir önemi yok. Çünkü son kertede oynadıkları siyaset oyununda yurttaşlar kendi seslerini duyuracak gerçek özneler değiller.
Başlıktaki “kan” ifadesi siyasi şiddeti ima etmiyor şüphesiz ki. O kelimeyi yoğun metaforik ve sembolik anlamı nedeniyle seçtim. Ortada bir çatışma, sonu kötü biten bir olay var. İYİ Parti masayı dağıttı. İçinde bulunduğu muhalefet cephesine ve dolayısıyla kendisine de büyük zarar verdi. Şimdi bu durumu tahlil edelim.
Öncelikle 3 Mart itibariyle seçim bitti. 14 Mayıs’ı beklememize gerek yok. Şüphesiz ki TBMM seçimleri hâlâ çok önemli. İYİ Partinin bloklar arasında tarafsız bir konuma geçmesiyle birlikte muhalefetin sınırları eskiye göre çok daha bulanık hâle geldi. Siyasal muhalefet hangi partileri kapsıyor sorusuna çok net yanıt vermek kolay değil.
Ama kâğıt üstünde muhalefet partileri hâlâ çok güçlü. Bu nedenle TBMM’de Cumhur İttifakı çoğunluğu alamayabilir. Ama başkanlık seçimleri sonuçlandı. Sayın Erdoğan ülkenin bir sonraki Cumhurbaşkanıdır. Siyaset kurumu, bürokrasi ve ekonomik aktörler hafta sonu bu kaçınılmaz gerçeği hazmettiler. Yeni hafta bu yeni/eski gerçekle birlikte şekillenecek.
İYİ Parti aldığı kararı alabileceğini daha önce de ifade etmişti. Ama seçimlere çok az bir süre kala bu kadar sert, geri dönüşü olmayan ve yıkıcı bir adım atacağını ön görmek imkânsızdı. Kılıçdaroğlu taraftarlarına göre İYİ Parti blöf yapıyordu. Bazı itirazları olsa da eli mahkûm Kılıçdaroğlu’nu destekleyecekti. Akşener’in blöf yapmadığı ortaya çıktı. Gelecek bir hafta CHP’nin bir B Planı var mı sorunun muhtemel yanıtlarını göreceğiz.
Benim gözlemim olmadığı yönünde. El yordamıyla yeni bir strateji hazırlanacak, ama ne zaman ne de koşullar 1 yıldır devam eden Altılı Masa ittifakının yerini alacak başka bir oluşumu dizayn etmek için yeterli. Kılıçdaroğlu’nun bu saatten sonra yapabileceği en iyi şey, doğrudan doğruya İYİ Parti’deki seçmen kitlesini kendisine referans alarak o kitlenin bir kısmını toplumsal muhalefet içinde tutmaya çalışmaktan ibaret olacaktır.
İYİ Parti bakımından siyasal sosyolojik bir kırılma yaşanacağı kesin. Çünkü Parti tabanının en az yarısı Kılıçdaroğlu’na oy verecektir. Ancak daha çok büyük illerde yaşayan ve Kılıçdaroğlu’na oy vermesi muhtemel bu seküler ve milliyetçi modern kitlenin Kılıçdaroğlu’nu ve ekibini çok beğendiğini yine de söyleyemeyiz. İYİ Parti seçmeninin ciddi bir kısmı CHP kökenli. Bu insanlar Kılıçdaroğlu liderliğini yeterince milliyetçi ve Atatürkçü bulmadıkları için partilerinden koptular.
Liderleri Akşener’e rağmen Kılıçdaroğlu’na verecekleri destek Erdoğan karşıtlığı nedeniyle söz konusu olacaktır. İYİ Parti seçmeninin bir kısmı Erdoğan karşısındaki en güçlü adayı destekleyecektir. Ancak Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile TBMM seçimleri farklı dinamiklerle işliyor. Bu nedenle İYİ Partinin oylarında bir azalma olacağı varsayımı abartılı.
Burada makul olan tez İYİ Parti seçmeninin partisine oy vereceği, bu kitlenin yaklaşık yarısının ise Cumhurbaşkanlığı mevzusunda toplumsal muhalefet çoğunluğuyla birlikte hareket edeceği yönündedir. Ancak bu yorumunun da sosyolojik bir sınırı var. 2-3 Mart günlerinde özellikle CHP’nin sol/sosyal demokrat kesimi ile CHP dışındaki sol İYİ Partiye karşı suçlayıcı bir dille hareket etti.
Bu dil bazı tehlikeli simge ve kavramlar üzerinden sonuç doğurmakta. Akşener’in AKP’ye çalıştığı, sağcı olduğu, sağcılara güvenilemeyeceği, tüm sağcıların son kertede faşizme hizmet ettiği vb. söylemler sıklıkla dile getirmekte. Kılıçdaroğlu çevresinde kümelenmiş sol ciddi bir şok yaşadı. Bu şoku sağı küçümseyerek ve ona hakaret ederek aşmaya çalışıyor.
Yorumlar
Popüler Haberler
Deniz Zeyrek, Sözcü gazetesinden ayrıldı
Mahkeme tespit etti: Boğaziçi Üniversitesi, mülakatta usulsüzlük yapmış!
MHP'li vekillerin istifa gerekçesine PolitikYol ulaştı: VIP altın kaçakçılığı
Ahmak davası: AYM’nin İmamoğlu kararı 9 ay sonra Resmi Gazete'de
Yasadışı bahis soruşturmasında yeni dalga: 7 fenomene yakalama kararı
Selçuk Üniversitesi, mutluluğun formülünü aramayı bıraktı