Ortak aklın sesini kimse dinlemiyor. Sadece kendi tarafını savunan bir fanatik olmak tecrübeyle sabit olduğu üzere size çok fazla takipçi kazandırabiliyor. Twitterin iletileri çok az kelimeyle sınırlayan yapısı da bu ego yarışını hızlandırmakta.  Türkiye’deki durumdan bağımsız olarak bir twitter tartışması yapmak elbette mümkün. Elon Musk’un şirketi satın almasıyla birlikte işler çok değişti. Artık karşımızda liberal solun sosyal medya platformu yok. Kitle iletişim araçlarının kullanımı zaten sorundu. Sermayenin el değişimi bahsi geçen yarayı daha da kangrenleştirdi. Twitter ve düşünce özgürlüğü ifadelerini birlikte ele almak zorlaştı. Çünkü twitter’da ne düşünce ne de özgürlük tam anlamıyla yaşanabiliyor. Gelelim Türkiye’ye. Gezi günlerinden yaşadığımız zamana kadar sosyal medyada muhalif kesimlerin belirgin bir üstünlüğe sahip olduğunu biliyoruz. Bu durum avantaj sağladığı kadar dezavantajlı bir dizi sonucu da beraberinde getiriyor. Muhalif kesimlerin twitter gibi mecralar sayesinde elde ettiği yarar çok açık. Türkiye’de son 10 yılda pek çok önemli televizyon ve gazete hükümet yanlısı bir çizgiye kaydı. Ulusal medya organlarını kontrol eden ulusal sermaye hızlı bir şekilde siyasi iktidarla bütünleşti. Bu dönüşüme paralel bir şekilde milyonlarca insan Hürriyet okumayı veya NTV izlemeyi bıraktı. Ancak Twitter gibi uluslararası sermaye tarafından finanse edilen mecralar da durum farklı. Sosyal medyanın küresel güçlerle ilişkisi onun yerel siyaset tarafından kontrol edilmesini zorlaştırıyor. Bu durum, bizde ve bizim gibi pek çok ülkede Twitter gibi platformları aslında olduğundan daha özgürlükçü bir içeriğe sokabiliyor. Tabii bu algılanış biçiminin de bazı sınırları var. Çünkü Twitter’ın kamusal alan işlevi bir hayli sınırlı. Toplumun alt ve orta kesimleri orada yok. Gençlerin çoğu için Twitter son derece sıkıcı bir yer. Dahası toplumsal kutuplaşmaya paralel bir şekilde mahalleler arası ilişki diyalogdan çok savaş şeklinde. Twitter her geçen gün biraz daha fazla tek yanlı ve yüzeysel yorumların makul olanın sesini bastırdığı bir aşırılık zeminine dönüşüyor. Kimse makul olanı dinlemek istemiyor çünkü. Hemen herkes gözü dönmüş bir fanatizm içinde dahil olduğu gurubun ne kadar da haklı, geriye kalanların ise yanlış ve hatalı olduğunu kanıtlamaya çalışıyor.
Twitterdaki bu seviyesizlik sorununu sadece siyasi kutuplaşmayla açıklamak imkânsız. Çünkü sosyal medyada bir yarış var. Herkes gündeme laf yetiştirme derdinde. Ünlü olma hastalığı gözleri kör etmiş durumda. Takipçi ve retweet sayılarıyla ölçülüyor haklılığınız.
Tabii bir de trol meselesi var. Yakın zamana kadar troller iktidarla ilişkilendirilirdi. Yani siyasi iktidarın bir eylemi ve (veya) iktidar bloğuna mensup bir siyasetçinin açıklamalarına karşı çıktığınızda Twitter’daki ağırlığınıza göre değişmekle birlikte binlerce, hatta on binlerce hesaptan tepki alınırsınız. Bahsi geçen tepkilerin ağır hakareti içerdiği ve saygısızlık seviyesinde bir sataşma düzeyine sahip olduğunu söyleyemeye bile gerek yok tabii. Ama son birkaç ay içerisinde yaşananlar gösterdi ki, trol dili sadece iktidara yakın kesimlerin değil muhalefetin de dili olmuş. Meral Akşener Kılıçdaroğlu’na karşı çıktığında veya Muharrem İnce Kılıçdaroğlu’na rağmen aday olmakta ısrar ettiğinde bazı muhalif kesimlerin kullandığı ötekileştirici dil son derece düşündürücüdür. Farklı bir tutumu benimseyen veya farklı bir fikri ifade eden herkes aşağılandı, hainlikle ve demokrasi düşmanlığıyla suçlandı. Şüphesiz ki, Twitter’daki bu seviyesizlik sorununu sadece siyasi kutuplaşmayla açıklamak imkânsız. Çünkü sosyal medyada bir yarış var. Herkes gündeme laf yetiştirme derdinde. Ünlü olma hastalığı gözleri kör etmiş durumda. Takipçi ve retweet sayılarıyla ölçülüyor haklılığınız. Böyle bir ortamda en kolay yol tek yanlı, yüzeysel ve kaba bir dili tutturmak. Çünkü kabalık daha dikkat çekici. Ortak aklın sesini kimse dinlemiyor. Sadece kendi tarafını savunan bir fanatik olmak tecrübeyle sabit olduğu üzere size çok fazla takipçi kazandırabiliyor. Twitter’in iletileri çok az kelimeyle sınırlayan yapısı da bu ego yarışını hızlandırmakta. Sonuç olarak geldiğimiz yer iletişimin vahşileşmesinden ibaret. Gündelik hayatta birbiriyle konuşabilecek insanlar Twitter’da itibar suikastçılarına, hakikat katillerine dönüşebiliyor.