Çocukların fiziksel, zihinsel gelişimlerine büyük etki eden çocuk işçiliği sorunu yoksulluk arttıkça derinleşmekte; sorunu ortaya çıkaran sorumluların yüzeysel bir şekilde göstermelik çözümler önerdiği ve görmezden gelinen bir sorun olarak ortada durmaktadır. Mevsimsel tarım işçiliği süreklilik kazanmış durumda. Çocuklar aileleriyle birlikte göçebe hayatı yaşamaktadır. Çocuk işçiliğini ortaya çıkaran ana nedenlerin etrafından dolaşarak çözüme ulaşmaya çalışmak ancak sorunun farkındalığına hizmet ediyor. Çocuk işçiliğinin birincil nedeni yoksulluktur. Ailelerin en büyük şikâyeti eğitim araçlarının pahalılığı. Devlet okullarında kırtasiye masraflarının yanı sıra ekstra beslenme, ulaşım, okul aile birliklerinin talep ettikleri ücretler karşılanamaz bir hâl almış durumda. Milli Eğitim Bakanının geçenlerde yaptığı açıklama da kız çocuğu olan velilerin çocuklarını erkeklerle aynı sınıfta okumalarını istemedikleri için okula göndermediklerini söylemi bir gerçeklik içerse de maddi imkânsızlıklar nedeniyle milyonlarca çocuğun okula gönderilemiyor oluşu bakanın aklına ve diline gelmiyor. Asıl derdi karma eğitim modeline duyduğu öfke ve bu eğitimin kaldırılmasına yönelik adımlar aklına geliyor. Sadece kızların gideceği okullar mesela. Hükümetin bakanlarının aklına gelmeyen her yaştaki emekçiler ve yoksulluğun sona erdirilmesi. Akıllarına gelen açlık sınırının biraz üstündeki asgari ücreti, bütün emekçilerin ortalama ücreti hâline getirmek. Açlığın yönetilmesi için politikalar geliştirmek. Bugün Türkiye’de ekonomik kriz derinleşirken ücretli çalışanların alım gücü gitgide azalmaktadır. Enflasyon Araştırma Grubunun yıllık enflasyon hesabı yüzde 109.01 olarak yayınlandı. Vergi artışıyla beraber temel ihtiyaç ürünlerine gelen zamlar ile TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranına göre yapılan maaş zamları hızlıca eridi. Bu durum yetişkinlerin çalışarak yaşamlarını sürdürecek bir gelirlerinin olmamasından kaynaklı evdeki diğer bireylerin de iş gücünün bir parçası olmayı zorunlu kılıyor. Yani çocuklar da çalışmak zorunda kalıyor. TÜİK’in açıkladığı çocuk işçi raporunda 720 bin çocuğun çalıştığı belirtiliyor. Bu rakamlarda göçmen çocukların ve sokakta çalışan çocukların verileri bulunmuyor. Gerçek verilere göre 2 milyona yakın çocuğun bugün üretimin bir parçası olduğu biliniyor. Yine TÜİK’in raporun da çocukların yüzde 30’u tarım sektöründe çalışmakta. Tarım sektöründe çalışanlar eskiden mevsimsel olarak çalışıp memleketlerine dönerken artık bu durum değişmiş, gezici işçi durumuna dönüşmüşlerdir.
Barınma, gıda, eğitim, sağlık gibi temel ihtiyaçların hizmetlerin devlet tarafından karşılanması, bu sorunu çözecek en kritik politikalardır.
Ankara, Konya, Adana ve Karadeniz bölgesi gezici işçilerin en yoğun çalıştığı yerler. Gezici işçilik sektörü, günlük yevmiye ücretlerinin 300 TL olduğu ve bütün aile bireylerinin çalıştığı, tarım alanları, barınma, iş güvenliği, sosyal güvence gibi birçok alanda sorunlu, insan onuruna yaraşmayan koşulların olduğu bir sektör olarak tarif edilebilir. Çocuk işçiliğinin en büyük ikinci nedeni veya yoksulluğu yaratan sermaye sınıfının hükümetlerden ucuz iş gücü talebidir. Yıllardır çocuklar iş öğrenme bahanesiyle çıraklık, staj gibi kimi yasalarla belirlenen zorunluluk nedeniyle ya çok düşük bir ücretle ya da ücretsiz bir şekilde çalıştırılıyor. Tarım sektöründe de aile ücreti olarak yapılan ücret ödemelerin de yine çocuklar ücret almıyorlar. Yine tarım sektöründe çalışan çocukların yüzde 50’si eğitimlerine devam edemiyor. Çocuk işçi cinayetlerinin yüzde 53’ü de tarım sektöründe yaşanmakta. Hükümetin yeni yüzyıl ekonomik modelinin yabancı sermayeyi Türkiye’ye teşvik etmek için uygulanacak en iyi yöntem işgücü maliyetlerinin azaltılması olacak. Göçmenler, çocuklar, kadınlar, sermaye sınıfı için ilk sırada tercih edilecek grupları oluşturmakta. Çocukların fiziksel, zihinsel gelişimlerine büyük etki eden çocuk işçiliği sorunu yoksulluk arttıkça derinleşmekte; sorunu ortaya çıkaran sorumluların yüzeysel bir şekilde göstermelik çözümler önerdiği ve görmezden gelinen bir sorun olarak ortada durmaktadır. Barınma, gıda, eğitim, sağlık gibi temel ihtiyaçların hizmetlerin devlet tarafından karşılanması, bu sorunu çözecek en kritik politikalardır. Bu politikada, Küba’nın ekonomik modeli örnek alınabilir. En büyük ekonomik geliri tarım olan bir ülkenin uyguladığı yöntemle, tarım sektöründeki sorunlar aşılabilir. Küba’da çocuk işçi bulunmamaktadır. Yine işçi cinayetlerine rastlanmamaktadır. Çocukların gelişimiyle ilgili Küba’nın uyguladığı yönteme dair fikir sahibi olmak için 2017 yılında yayımlanan tabloya bakılabilir: