- Doğan her çocuk, ebeveynlerinin sosyal durumundan bağımsız olarak, bedensel bütünlüğünün korunması ve geliştirilmesi için ve ileride yaşamı tehdit edebilecek etkenlere karşı mücadele edebilmesi için uygun yaşam koşullarının sağlanması hakkına sahiptir.
- Çocuğun sağlığının korunması için gerekli yaşam koşullarını sağlamak ebeveynlerin, tüm toplumun ve devletin sorumluluğundadır. Her bir unsurla ve bu unsurların birbirleriyle ilişkileriyle ilgili düzenlemeler ilgili yasal kurumlar tarafından yapılacaktır.
- Yaşından bağımsız olarak her çocuk ayrı bir bireydir, hiçbir koşulda ebeveynlerinin, toplumun veya devletin mülkiyeti olarak görülemez, davranılamaz.
- Her çocuğun kendine en yakın eğitmenlerini seçme hakkı vardır, buna kendisine kötü bir eğitim veriyorlarsa ebeveynlerinden ayrılma hakkı da dâhildir. Çocuğun ailesinden ayrılma hakkı herhangi bir yaşında geçerlidir, toplumun ve devletin bu durumda çocuğun maddi koşullarının kötüleşmeyeceğini garanti etmesi gereklidir.
- Her çocuğun kendi bireyselliğine göre eğitim alma ve yetiştirilme hakkı vardır. Bu hakkın gerçekleştirilmesi, uyumlu bir gelişim gösterebilmesi için kendi doğası ve kişiliğine en uygun koşulların sağlandığı eğitim ve yetiştirme kurumlarının sunulması ile mümkün olacaktır.
- Hiçbir çocuk şiddet veya zorla bir eğitim kurumuna gitmeye zorlanamaz. Her aşamada çocuğun özgürce eğitimi ve yetiştirilmesi konusunda karar vermesi desteklenmelidir. Her çocuk kendi bireyselliği ile çelişen bir eğitimi reddetme hakkına sahiptir.
- Her çocuk mümkün olan en erken yaştan itibaren, kendi becerileri ölçüsünde gerekli toplumsal çalışmanın içinde yer almalıdır. Bu çalışma, çocuğun ruh sağlığını ya da zihinsel gelişimini olumsuz etkileyecek koşullarda değil, eğitim sisteminin bir unsuru olarak ele alınmalıdır. Kamusal üretime katılmak çocuğun en önemli haklarından birini gerçekleştirmesini sağlar; bu hak çocuğun kendini bir asalak gibi hissetmemesi ve hayatın üretiminde etkin bir rol oynaması, varlığının sadece gelecek için değil bugün için de bir toplumsal değer olduğunu hissetmesidir.
- Her yaşta çocuk, haklar ve özgürlükler açısından yetişkinlerle eşit konumdadır.
- Özgürlük, fiziksel ve ruhsal gelişmeyi ketlemeyen ve başkalarına zarar vermeyen herhangi bir şeyi yapabilmektir. Bu sayede, her çocuk, kendi fiziksel ve ruhsal gelişiminin gerekleri ve toplumun diğer üyelerinin haklarını kullanmasını tehlikeye sokmamak dışında, doğal haklarını kullanabilir.
- Her çocuk toplumun bütününe zarar veren koşulları ortadan kaldırmak üzere diğer çocuklarla veya yetişkinlerle etkileşime geçme hakkına sahiptir.
- Her çocuğa kendi yaşamları ve konumları ile ilgili düzenlemelere katılma hakkı verilmelidir.
- Hiç kimse, aile, toplum veya devlet, çocuğu herhangi bir dinin öğretilmesine veya ritüellerini uygulamaya zorlayamaz, dini eğitim tamamen özgür olmalıdır.
- Hiçbir çocuk, başkalarının haklarına zarar vermediği sürece görüşlerini açıklamaktan alıkonulamaz.
- Her çocuk, zihinsel becerileri ölçüsünde, yetişkinlerin olduğu kadar görüşlerini özgürce yazılı ve sözlü olarak ifade etme hakkına sahiptir.
- Her çocuk diğer çocuklarla veya yetişkinlerle örgütler, dernekler veya başka türde sosyal bağlar kurma hakkına sahiptir. Bu hak çocuğun yüksek yararını gözetmeli, bedensel ve zihinsel gelişimi ile uyumlu olmalıdır.
- Hiçbir çocuk cezalandırılamaz, tutuklanamaz. Çocukların yaptığı ihlaller ve hatalarda, uygun eğitim kurumlarında ıslah yoluna gidilmeli, baskıcı yöntemler ve cezalar kullanılmamalıdır.
- Toplum ve devlet, yukarıda yazılı tüm çocuk haklarını, herhangi bir saldırıya karşı korumalı ve herkesi genç kuşağa karşı olan sorumluluklarını yerine getirmeye sevk etmelidir.
Sosyalist Cumhuriyette Moskova Çocuk Hakları Bildirgesi
Özgür Hüseyin Akış
Moskova Çocuk Hakları Sözleşmesi çocuğun haklarını yetişkinlerle eşitlemiş çocuğa karar verme hakkı tanımış. Çocuğun temel yaşam hakkının bu sözleşmeyle garanti altına alınması da yine diğer ilgi çekici nokta.
Ekim devriminin 106. yılı kutlanırken devrimin insanlığa kazandırdığı fabrikalar, uzay çalışmaları, toplum için kentleşme, sağlık, eğitim alanındaki gelişmeleri bugün hiçbir kapitalist ülkenin hayalini kurmak istemeyeceği düzeye ulaştırmıştı. Devlet toplum ilişkisi ile bireyin önemsenmesi, çıkarının gözetilmesi sadece belli bir yaş aralığını kapsamıyordu.
Sermayenin ortaya çıkışıyla birlikte emek sömürüsünü en yoğun yaşayan çocukların da birey olduğu gerçeği hep es geçilmiştir. Dünya’da gerçekleşen burjuva devrimlerinden sonra evlerde ve küçük atölyeler de çalışan çocuklar fabrikalarda çalışmaya başlamıştır. Devrimden sonra İngiltere’de fabrikalar da çalışanların üçte ikisini kadınlar ve çocuklar oluşturmaktaydı. Madende ve tekstil sektörün de yoğun bir şekil de çalışan çocukların yaşları 5 ile 6 yaşa kadar düşmüştü.
Çalışma saatlerinin 12 saati bulması çocuk işçiler için de geçerliydi. İşçi sınıfının tepkisi sonucu bir yasal düzenleme ihtiyacı ortaya çıkmıştı. 1833 yılında çıkarılan Fabrikalar Yasası ile en düşük çalışma yaşı 10 yaş olarak belirlenmiş, işe giriş muayenesi, 18 yaşından küçüklerin gece ve 12 saatten fazla çalıştırılmaması kuralı oluşturulmuş. Bu kanunla ‘İş Güvenliği Müfettişliği’ getirilmiştir.
Sanayinin gelişimi ile ucuz işgücü ve kolay yönetilebilir olan çocuklar en ağır işlerde uzun saatlerce çalıştırılıyor, aileler de evin ekonomisine katkı sağladıkları için bu duruma sessiz kalıyorlardı. Madende çalışan çocuklar soludukları tozdan dolayı akciğer hastalıklarıyla karşılaşıyor ancak yaşları ilerledikçe iş arama derdine düşmeden yine aynı işyerlerin de çalışmaya devam ediyorlardı.
Çocukların haklarıyla ilgili zamanla birçok uluslararası sözleşmeler çıkartılmış olsa da çocuk işçiliğini sona erdirecek bir sonuca ulaşmamıştır. Bugün hala çocuk işçiliği sorunu dünyada devam etmektedir. Çocukların fiziksel, zihinsel gelişimini etkilemeyen işlerde çalıştırılması yasalarca güvence altına alınmaya devam etmekte. Ucu açık bırakılan yasalar, denetimsizlik, tabi başta yoksulluk çocuk işçiliğinin devamlılığına neden oluyor. Yine savaşların yol açtığı zorunlu göçler en başta çocukların iş yerlerine yönelmesine sebep olmuştur.
Devletlerin çocukların gelişimin de almadığı sorumluluk sadece ebeveynin ekonomik, sosyal, kültürel durumuyla ve toplumsal ilişkilerle belirleniyor. Çocuk haklarında çok da bilinmeyen 1917 Ekim devriminden kısa bir süre sonra açıklanan Moskova Çocuk Hakları Bildirgesi çocuğun birey olarak devletin, ebeveynin ve toplumun sorumluluğun da olduğunu ilan ediyordu.
Yorumlar
Popüler Haberler
Deniz Zeyrek, Sözcü gazetesinden ayrıldı
Otopsi raporu ortaya çıktı: Rojin'in ölüm nedeni belli oldu
Mahkeme tespit etti: Boğaziçi Üniversitesi, mülakatta usulsüzlük yapmış!
MHP'li vekillerin istifa gerekçesine PolitikYol ulaştı: VIP altın kaçakçılığı
Ahmak davası: AYM’nin İmamoğlu kararı 9 ay sonra Resmi Gazete'de
Yasadışı bahis soruşturmasında yeni dalga: 7 fenomene yakalama kararı