DİSK kendisini bugün işçilere değil patron örgütlerine ve milliyetçi partilere anlatıyor. İşçilerin örgütlü mücadele ederek kazandığı hakları kaybetmesi, 12 Eylül darbesinden sonra uzlaşının genel kabul görüşüyle çok da alakalı. Cumhuriyet dönemin de ilk sendikacılık deneyimi 1946 yılında uzun bir emeğin ardından ortaya çıkmış ve kısa bir dönem sürmüştür. ”1938 tarihli ve 3512 sayılı eski Cemiyetler Kanunu’nun 9. uncu maddesine göre: “Aile, cemaat, ırk, cins ve sınıf esasına veya adına dayanan” cemiyet teşkili yasaktı. 31.05.1946 yılın da çok partili geçişe faydalı olacağı düşüncesiyle çıkarılan kanun maddesiyle birçok sendikanın kuruluşu gerçekleşti. Türkiye Sosyalist Emekçi Köylü Partisi ile Türkiye Sosyalist Partisinin öncülüğünde kurulan sendikalar 16.12.1946 tarihine kadar faaliyet yürüttükten sonra hükümet tarafından kapatılmıştır. İşçi sınıfının örgütlenme arayışı sona ermese de sınıf sendikacılığı düzen tarafından istenmemiş tırnak içerisinde demokratik bir adım olan kanun maddesinin uygulanırlığı ortadan kaldırılmıştır. ABD destekli ve Demokrat Parti’nin istediği tarzda bir sendikacılık anlayışıyla TÜR-İŞ, işçi sınıfının bir araya gelme ihtiyacıyla ve tekliğiyle işçiler ile patronlar arasında bir uzlaşı mekanizması oluşturmuştur. 1961 anayasasının örgütlenme alanın da yarattığı rahatlama ve Dünya’da sosyalizmin üçte birinde yönetim modeli hâline gelmesi, emperyalizme karşı girişilen bağımsızlık savaşları, Türkiye’deki siyasi havanın da değişmesine neden olmuştur. Bu koşullar da işçi sınıfı başka bir sendikaya daha doğrusu konfederasyon arayışını sürdürüyordu. KAVEL KABLO FABRİKASI Limited şirket olarak faaliyete geçen Kavel’in ortakları Eli Burla, Emin Aktar ve Vehbi Koç’tu. Şirket hisselerinin % 51’i Eli Burla’ya, % 30’u Emin Aktar’a, % 19’u Vehbi Koç’a aitti. Emin Akta ile Vehbi Koç akrabadır. Vehbi Koç’un eşi Emin Aktar’ın, Emin Aktar’ın eşi de Vehbi Koç’un kardeşidir. Şirkette en az hisseye sahip olmasına rağmen şirketin üzerinde daima bir Vehbi Koç gölgesi olmuş, fabrika Koç’un fabrikası olarak bilinmiştir. İşçi direnişlerinin sayısı artarken dönemin önemli uğrağı Kavel işçilerinin başlatmış olduğu direniştir. “Grev hakkını isteyen sendikalar, bu taleplerini kapalı spor salonu toplantılarında, basın açıklamalarında dile getirmekle yetinmeyerek 31 Aralık 1961’de “grev hakkı” talebiyle o güne kadar Türkiye’de görülmemiş büyüklükte bir miting düzenlediler. 100 bin civarında işçinin katılımıyla gerçekleşen miting, İstanbul İşçi Sendikaları Birliği tarafından İstanbul’daki Saraçhane Meydanı’nda düzenlendi. Bu mitingi yapma önerisi Maden-İş Genel Başkanı Kemal Türkler’den gelmişti. O dönem Çalışma Bakanı olan Bülent Ecevit ve İstanbul Belediye Başkanı ve aynı zamanda İstanbul valisi de olan General Refik Tulga’nın girişimleri sonuç vermedi. Türk- İş de bu mitingi destekledi. Valinin Taksim meydanını yasaklaması sonucunda mitingin Saraçhane’de yapılması kararlaştırıldı.”
İşçi sınıfının yakın zamanlı taleplerine dahi karşılık gelecek bir mücadele tarzı olmayan bu sendikacılık Yıldırım Koç’un tabiriyle Osmanlı’da oyun bitmez sendikacılarda hiç bitmez”i kanıtlarcasına işlere imza atıyor.
DİSK’İN KURULUŞU Türkiye İşçi Partisinin kuruluşu ve sosyalizmi savunan bir partini meclise girmiş olması işçi sınıfının sadece kendi iş yerlerindeki hak arayışıyla yetinecek bir durumdan çıkıp, siyasi hedeflerle yeni bir yol arayışına gireceğinin sinyalini veriyordu. DİSK tam da bu sürecin ihtiyacının bilinciyle kuruluş sürecine hazırlanıyordu. TÜR-İŞ ’den ayrılmalarına neden olan birçok başlık varken en önemlisini şöyle açıklıyordu.” Gerçek bir işçi konfederasyonuna ihtiyaç var.” “Ulusal gelirin hakça bölüşülmesi ve işçilerin Anayasa’da yer alan haklarına ulaşması, ancak özgürlük içinde örgütlenmekle olabilir. Bu bakımdan aynı işkolunda çalışan işçilerin kendi sendikalarında birleşmesi yetmez, bütün işçilerin bir örgüt içinde, tek kalbe sahip vücut gibi çalışması ve bu çalışmanın demokratik bir denetleme ile yürütülmesi gerekir. Bu bakımdan yeni bir işçi konfederasyonunun kurulması zorunluğuyla karşı karşıyayız.” Yine DİSK’in Emperyalizm ve kapitalizm karşıtlığı kuruluş ilkelerinde net bir şekilde ifade ediliyor. ”DİSK ve Maden-İş Genel Başkanı Kemal Türkler Türkiye Maden-İş sendikasının 7 Eylül 1969’da toplanan 19. Merkez Genel Kurulu’nda yaptığı açış konuşmasında Türkiye sosyalizminin işçi sınıfının öncülüğünde kurulacağını, işçilerin sendikal örgütlenmesinin yeterli olmadığını ve politik örgütte toplanmaları gerektiğini söyledi.” “Bütün gücünü işçi sınıfının bilincinden alan bizler, yurt ve dünya olayları karşısında ulusumuzun ve emekçi halkımızın menfaatlerini ve memleketimizin bağımsızlığını her şeyin üstünde tutacak en küçük özgürlüğümüz ve hakkımız için bilinçli bir dayanışma içinde bütün gücümüzü harekete getireceğiz. Kapitalist yoldan kalkınmak isteyenlerin uyguladıkları sistemden gelen sosyal dengesizlik, düzensizlik ve çalkantılara boyun eğmeyecek, kapitalist olmayan yoldan, yani emekten yana bir kalkınma planının uygulanması ile kalkınmak için uyarıcı çalışmalarımızı aralıksız sürdüreceğiz.” (DİSK Tarihi) Bu ilkeler ile kurulan bir konfederasyon işçi sınıfı içerisinde önemli örgütlenmeler sağlamıştır. DİSK 1970’lerin başında 100 bini bulan üye sayısına ulaşmıştır. DİSK’in kapatılma girişimine karşı 15-16 Haziran büyük işçi eylemleri DİSK’e ve sınıf sendikacılığına işçi sınıfının nasıl sahip çıktığının en önemli örneğidir. İşçi sınıfının örgütlülüğüne ve sosyalizmin toplumda bulduğu meşruluğa karşı emperyalizmin ve Türkiye’deki düzen cephesinin kontrgerilla tarzı örgütlenme modelleriyle milliyetçiliği kışkırtması mücadeleyi farklı bir boyuta taşımıştır. Bu örgütler grevlerdeki işçilere saldırdığı gibi Alevi mahallerine de saldırılar gerçekleştirip sınıf mücadelesinin yönünü başka bir boyuta taşımaya çalışıyorlardı. 1 Mayıs 1977 yılında Taksim’de gerçekleşen mitinge gerçekleşen saldırı hâlâ aydınlatılmamıştır. MHP o sürecin siyasi ana aktörü olmuştur. Bahçelievler, Çorum, Maraş ve birçok katliamın savunucusu ve uygulayıcısı görevini üstlenmiştir. DİSK’in kurucu genel başkanı Kemal Türkler’in öldürülmesinde de yine faili belirsiz ama bir sürecin sonucun da gerçekleşmiş bir cinayettir. DİSK 1980 yılında 400 bin üyeye sahipti. Bugün gelinen noktada hem üye sayısı hem de sınıf sendikacılığı ve kuruluş ilkelerinden çok uzakta bir sendikal faaliyet yürütülüyor. İşçi sınıfının yakın zamanlı taleplerine dahi karşılık gelecek bir mücadele tarzı olmayan bu sendikacılık Yıldırım Koç’un tabiriyle “Osmanlı’da oyun bitmez sendikacılarda hiç bitmez”i kanıtlarcasına işlere imza atıyor.
1992 yılında yeniden kurulan DİSK, sınıf sendikacılığından uzaklaşmış, kimi sektörlere odaklanarak küçük olsun benim olsun anlayışını benimsemiştir.
DİSKİN BBUGÜNÜ Mart ayında İzmir’de düzenlenen İkinci Yüzyılın İktisat Kongresinde DİSK başkanının yaptığı konuşmada söylemler ile hayata geçiriliş sürecindeki çabanın zıtlığı görülüyor. Kapitalizm eleştirisi sosyal demokrat çözüm öneriyle sona eriyor: https://disk.org.tr/2023/03/ikinci-yuzyilda-emek-eksenli-yeniden-kurulus/ Yine yakın zamanlı DİSK’in TÜSİAD ziyaretlerini hatırlıyoruz. Karşılıklı olan bu ziyaretlerin ne anlam taşıdığı, işçi sınıfının neden sendikalarda örgütlü olmadığının en iyi göstergesidir. DİSK kendisini bugün işçilere değil patron örgütlerine ve milliyetçi partilere anlatıyor. İşçilerin örgütlü mücadele ederek kazandığı hakları kaybetmesi, 12 Eylül darbesinden sonra uzlaşının genel kabul görüşüyle çok da alakalı. 1992 yılında yeniden kurulan DİSK, sınıf sendikacılığından uzaklaşmış, kimi sektörlere odaklanarak küçük olsun benim olsun anlayışını benimsemiştir. CHP belediyelerinde örgütlülüğü yeterli gören ve çoğunlukla toplu sözleşmelerin belediye yönetimini kırmadan gerçekleştiren bir tarzı benimsemiştir. DİSK’in genel başkanlığı için, Genel İş Sendikasının genel başkanlığı zorunluluk olurken, DİSK’in genel başkanları da neredeyse istisnasız CHP’den milletvekili olmuştur. DİSK’in şu anki genel başkanı Arzu Çerkezoğlu Meral Akşener’i ziyaretini sosyal medya hesabından şu şekil de duyurdu. "İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'i İyi Parti Genel Merkezinde ziyaret ederek, vergide adalet mücadelemiz kapsamında işçilerin, emekçilerin, emeklilerin üzerindeki vergi yükünün azaltılması için neler yapılması gerektiğine dair önerilerimizin yer aldığı dosyamızı aktardık." Ekonomik krizin derinleştiği bu süreçte işçi eylemlilikleri sendikalara rağmen gerçekleşiyor. DİSK’in kuruluş ilkeleriyle birlikte bir sınıf sendikacılığına ihtiyaç hissediliyor.