Sosyalistler kendi ilkeleri doğrultusunda ittifak aramalı ve CHPde gördükleri etiketin aslının olmadığını artık görmeli. Sol etiket CHPde hiç hoş durmuyor. Aslı varken sahtesinden umut beklemek Millet İttifakı’nda yer alan sol düşmanlarıyla yan yana gelmenin yolunu açar. İşçi sınıfının sorunlarını siyaset ile çözme arayışının başladığı dönemlerde sosyal demokrat partilere tarihsel temsil misyonu verilmiş ancak Rusya’da gerçekleşen Ekim devriminden sonra bu temsil yerini sosyalist ve komünist partilere bırakmıştır. Türkiye’de gerçekleşen Cumhuriyet devrimi sadece temel ilkeleriyle bile tarihsel bir ileri atılım gerçekleştirmiş olmasına karşılık, devrimi gerçekleştiren kadroların sınıfsal tercihinden kaynaklı komünist partiye tahammülü hiç olmamıştır. CHP bu kuruluş sürecinin tek siyasi aracı olurken, kuruluşun temel ilkelerini benimsemiş, sermayenin gelişmesi ve yaygınlaşması için politikalar üretmiştir. Herhangi bir sınıfı veya zümreyi çağrıştıran parti veya sendika kurulması yasaklanmıştır. Türkiye Komünist Partisi’nin kurucuları Kurtuluş Savaşı’na destek olmak için kendi ülkelerine dönüş yapmak isterken katledilmişlerdir. Türkiye burjuva devrimi Avrupa’da gerçekleşen burjuva devrimlerinden geç başlamış ve yanı başında kurulan sosyalist bir ülkenin dünya siyasetinde yaratacağı etkinin bilinmezliğine denk düşen bir tarihsellikte gerçekleşmiştir. 27 Mayıs darbesinin ardından çıkartılan 1961 Anayasası sendikaların ve işçi partisinin kurulmasının yasal zeminini oluştururken gençlik hareketinin ve işçi hareketinin yükselişi birlikte gerçekleşmiştir. Özellikle gençlik hareketinin bağımsızlık taleplerinde, Cumhuriyet devrimlerini benimsemelerinin ve köy enstitülerinin yetiştirdiği kuşağın öğretmenlerinin etkisi yadsınamaz. Dünya’nın üçte birinin sosyalist sistemle yönetildiği, emperyalist bloğu temsil eden ABD’nin bağımsızlık mücadelesi veren Vietnam’la yaptığı savaşı kaybetmesi gençlikte bir heyecana ve bir yönelime yol açmıştır. Gençlik aynı zamanda işçi eylemlerinde ve grevlerinde işçi sınıfının yanında yer almış, taraf olmuştur. DİSK bu süreçte işçi sınıfı içerisinde örgütlenmiş hak arayışlarının öncülüğünü üstlenmiştir. Türkiye İşçi Partisi ise siyasetin önemli bir paydaşı olmuştur. Bu siyasi sürecin faturası gençlik hareketinden kimi isimlere kesilirken işçi sınıfını temsil eden DİSK’te kapatılmak istenmiştir. Bunun üzerine 15-16 Haziran büyük işçi eylemleri gerçekleşmiş; sınıfın ilk büyük kalkışması olarak tarihe geçmiştir. 12 Mart askeri muhtırası toplum da yükselen sol değerlerin gerilemesine değil yükselişine tanıklık etmiştir. CHP bu süreçte değişim tartışmaları yaşamış Bülent Ecevit bu sürecin önderliğini üstlenmişti. Öne çıkan söylemlerden birisi olan “ne ezen ne ezilen hakça bir düzen” söylemi toplumda karşılık bulurken, birçok sol sosyalist örgütte de yankı bulmuştu. CHP, tarihinin en yüksek oyuyla iktidar olurken kapitalist düzende işçi sınıfı için değişen bir şey olmamıştı. Sol söylemlerin kullanılması solun iktidarına değil kandırılmasına yardımcı oldu. CHP üzerine bu etiketi yapıştırmıştır. Ne yaparsa yapsın bu etiket üzerinden kalkmamıştır. Bugün yine CHP’de değişim tartışmaları yaşanırken Kılıçdaroğlu ile birlikte partinin sağa kaydığı iddiaları var. Bu tespitin yanlışlığı ile tartışmak sosyalistleri çok sağlıklı bir sonuca götürecektir. CHP yıkılan Cumhuriyetin değerlerini sözde de olsa sahiplenmekten vazgeçmiştir. Siyasi İslamcı iktidar ile sahada siyasi İslamcı söylemlerle yarışmayı siyasi strateji olarak belirlemiştir. 1970’ler de sol söylemleri kullandığı gibi. Sosyalistler kendi ilkeleri doğrultusunda ittifak aramalı ve CHP’de gördükleri etiketin aslının astarının olmadığını artık görmeli. Sol etiket CHP’de hiç hoş durmuyor. Aslı varken sahtesinden umut beklemek Millet İttifakı’nda yer alan sol düşmanlarıyla yan yana gelmenin yolunu açar. Bu da tarihsel olarak ihanete ve pişmanlığa yol açar. CHP’nin değil işçi sınıfının iktidarı bizin amacımızdır. Biz kimiz? Sosyalistler ve komünistleriz.