Her an her şeyin olabileceği, düzün ters, doğrunun eğri olabilmesi kadar mümkündür. Özgürlük ancak bu fikre alışmakla gelecektir. Ölümden korkmayan insan ancak yaşamda özgürlüğünü kazanır. Ölümden kim korkmaz? Yaşamlarımızın bir gün sona ereceğini bilip ölüm yokmuş gibi yaşıyoruz. İnsan evladının kaçamayacağı tek gerçek ‘Ölüm’. Yaş ilerledikçe sevdiklerimizin kaybıyla onun soluğunu ensemizde daha çok hissediyoruz. Ve her gün yüzbinlerce insan bu dünyadan göçerken yine de onun bizim başımıza geleceğine inanmak istemiyoruz. Seneca’nın sözleriyle ‘Ne cenazeler geçer kapımızın önünden ama ölümü düşünmeyiz.’[1] Ölüm kavramı felsefe sözlüğüne göre, “canlı varlıklarda hayati fonksiyonların mutlak olarak durması, hayatın son bulması; insanda bilinçli deneyimin tamamen nihayetlenmesi durumu.” olarak tanımlanır.[2] Sokrates ölüm cezasına çarptırılmış, Stoacı filozoflardan Seneca’da onunla aynı kaderi paylaşmıştı. Ölümü bekleyen Seneca’nın  ölüm hakkında düşüncelerine iyice bakmalıyız. Seneca ölüme bir tür kurtuluş olarak bakıyordu: Ruhun bedenin esaretinden kurtuluşu. Ölüm ne iyi ne de kötü bir şeydi onu için. Biz henüz ölmediğimizden, sevdiklerimizi kaybederken, gönül verdiklerimizin bizi terk etmeye en başından yazgılı olduklarını unutuyoruz. Yasımızı uzatıyoruz, ölümün bizimle alıp gittiklerine isyan ediyoruz. Seneca, Teselliler adlı kitabında Bibulus’un çifte ölüm haberini aldığının ertesi günü, her zamanki görevlerini yerine getirmek için dışarı çıktığından bahseder. Sezar Britanya'yı baştanbaşa kat ederken kızının ölüm haberini aldığında zaferlerini ne kadar hızlı kazandıysa, acısını da aynı hızla yenmeye başlamıştı. Seneca’ya göre kimse erken ölmez. Çünkü kimse yaşadığından daha çok yaşamak zorunda değildir. Ölmeyi öğrenmeliyiz. Çünkü ancak ölmeyi öğrenmiş ruhlar bu hayatı en iyi şekilde yaşayabilir. İyi ki ölüm var ki,  her anın kıymetini bilmemiz gerektiğini öğretiyor bize. Nefes almayı seviyoruz ölüm olduğu için. Her an kıymetli onun varlığıyla. Oğlunun ışıldıyan gözlerine bakarken, kızının saçlarını okşarken, annenin dizinin dibinde ona hürmetle eğilirken o anları dolu dolu yaşamak ancak ölümün bilgisi sayesinde gerçekleşebilir. Aklına  her gün ölüm düşüncesi gelmeyen insanlara şaşarım. Her an her şeyin olabileceği, düzün ters, doğrunun eğri olabilmesi kadar mümkündür. Özgürlük ancak bu fikre alışmakla gelecektir. Ölümden korkmayan insan ancak yaşamda özgürlüğünü kazanır. Şu kısacık ömrümüzde doğamıza uygun davranabilme cesaretini ancak böyle gösterebiliriz. İyi ki ölüm var, eşitliyor hepimizi. Zengin fakir yaşamlar bu hayatın adil olmadığını bize haykırırken ölüm adaleti sağlıyor. Güç sarhoşluğunda kendini yerden yere savuranlar, ödün vermeyen tutsak ruhlara ancak ölüm çare olabilir. Bu yazıyı Seneca’nın o lirik sözleriyle bitirmek istiyorum. Ölüm doğanın en güzel icadı... ister çiçeği burnunda bir delikanlıyı en umut verici çağında alıp götürsün... ölüm herkes için güzel bir sondur...[3] --- [1] Teselliler, Seneca, s. 28 [2] Felsefe Sözlüğü,  Ahmet Cevizci, 2017, s.1456. [3] Teselliler, Seneca, Fol Yayınları, s. 46.