Böyle giderse itaatsizlikle başlayan yaşam, itaat nedeniyle son bulacak. Birileri ölümcül düğmelere basarken diğerleri onlara ses çıkarmamış olacak. İnsan insanlıktan çıkarak kendi sonunu getirecek. İnsanlık tarihi başkaldırı ile başlar: Âdem ve Havva cennet bahçesinden kovulduğunda Prometheus tanrılardan ateşi çaldığında itaatsizlik etmiştir. Kolektif hafızamızdaki bu davranış şekli kodlarımızdadır: Ya Âdem ve Havva gibi itaatsizliğimizin günahını tövbe edip ödeyeceğiz ya da Prometheus gibi her türlü cezaya rağmen karşı duruşumuzda direnç göstereceğiz. İtaat etmek, çocukluktan beri bildiğimiz bir ezber: İlkönce anneye ve babaya, sonra öğretmenimize, patronumuza daha büyük ölçekte devlete, yasa ve yönetmeliklere itaat ediyoruz. İtaat ile kendimizi güvende, korunmuş ve günahsız addediyoruz. Ama neye itaat ettiğini sorgulamak da bir o kadar önemli. Öyle ki Hitler Almanya’sında katledilen milyonlarca Yahudi, itaatin en karanlık sonuçlarını ortaya çıkardı. İnsanın itaat ederken gözünün ne kadar kör olabileceğini Miligram deneyi ispatlıyor. 1960 yıllarında gerçekleştirilen bu deney Yale gibi prestijli bir üniversitede yapıldı ve itaat sorununu ışık tutmayı amaçladı. Deneye katılacak kişilere saat ücreti 4,5 dolar verilerek onlara bu deneyin “cezanın öğrenme üzerinde etkileri” olduğu söylendi. Kişiler ikişer ikişer odaya alındı ve kişilere kura yoluyla öğretmen ve öğrenci rollerinden biri atandı. Fakat kuranın hileli olduğunu ve kurada çıkan iki kişiden birinin deneyi düzenleyenlerin kadrosundan olduğunu söyleyelim. Öğrenci rolü, rol yapmada usta kişilere öğretmen rolü ise durumdan habersiz deneklere verildi. Deneyde öğretmen bir kelime söylüyordu, öğrenci de bunun karşılığını doğru olarak cevaplamalıydı. Her yanlış cevap derece derece artan elektrik şokuyla cezalandırılacaktı. Elektrik voltları hafif (15 V), tehlikeli ve güçlü şok (375 V) arasında değişiyordu. En üst seviye 435 voltaja kadar çıkıyordu. Bu rakam tehlike boyutunu aşmaktaydı. Öğrenci hata yaptıkça denek, voltajı yükseltiyordu. Hatalar arttıkça, bu durum karşısında öğretmen deneyi bırakmak istediğini söyleyebilirdi. Fakat kişiye devam etmesi için rica ediliyordu çünkü bu deney başka türlü yapılamayacaktı. Eğer kişi 3. kez itiraz ederse deney durdurulacaktı. Milgram deneyinin nasıl sonuçlandığı hakkında ne düşünürsünüz? Kişiler sizce 450 voltu görmüş müdür dersiniz? Genelde beklenti kimsenin bu nokta kadar gidemeyeceği yönünde olabilir. Hatta psikolog ve psikiyatrlar 150 voltun bile aşılamayacağı yönünde görüş bildirmişlerdi. Ne oldu peki? Sonuçlara göre deneklerin %65’i durumdan memnun olmasalar da 450 voltaja kadar gittiler. Tabii ülkeden ülkeye değişen bir oran da mevcut: İtalya’da bu oran %85’i bulurken, İspanya’da ve Avustralya’da %50’lileri buluyor. Ama ne olursa olsun sonuç beklenenden çok yüksek. İnsan yanlış olanı doğru varsaydığında ve otoriteye itaat ettiğinde oldukça korkunç sonuçlara neden olabilir. Hâlâ deneyden çıkan sonuca göre %35’in bir noktada durduğunu düşünüp, durumun umut verici olduğunu düşünebilirsiniz. Ama geri kalanın saatli bir bomba olduğu net! Hissetme ve düşünme yetimizi kaybetmeden, yarı uyanık değil uyanık olarak, insanlığımızı unutmayarak ve diğerlerini de uyandırmanın sorumluluğunu alarak, ahlaki gerilik değil bir ilerleme göstererek bu korkulu gidişattan kurtulabiliriz. Çünkü böyle giderse itaatsizlikle başlayan yaşam, itaat nedeniyle son bulacak. Birileri ölümcül düğmelere basarken diğerleri onlara ses çıkarmamış olacak. İnsan insanlıktan çıkarak kendi sonunu getirecek. Çoğunluk, düşünmeden ve sorgulamadan insani vicdanının sesini kaybederek itaat ettiği sürece, geriye kalanlar da itaat edenlerin kaderini yaşayacak maalesef!