AKP ve Erdoğan’ın topluma anlatacağı yeni bir hikayesi yoktu ama kendi tabanına ve Cumhur İttifakı seçmenlerine anlatabildiği bir korku, beka hikayesi üretti ve bunu anlatmayı başardı. 14 ve 28 Mayıs seçimlerini değerlendiğimizde, Erdoğan ve Cumhur İttifakı’nın kazandığını söyleyebilir ama aynı şeyi AKP için söylemek mümkün değil. Erdoğan 28 Mayıs’ta yüzde 52’den fazla oy alırken; 14 Mayıs’ta AKP yüzde 35’in üzerinde kaldı. AKP’nin aldığı bu oy 3 Kasım 2002’de aldığı yüzde 34.3’ten sonra en düşük oy. Ancak hemen şunu ifade edelim ki, 21 yıllık iktidar yorgunluğuna, ülkenin içinde olduğu ekonomik krize, hayat pahalılığına, işsizliğe rağmen AKP’nin bu oyunun bir başarı olduğunu kabul etmek durumundayız. Aynı şekilde Erdoğan’ın yeniden seçilmesinin de. *** AKP’nin yüzde 35’in üzerinde oy almasını, Erdoğan’ın yeniden seçilmesini, seçmen sayısındaki tartışmalar, vatandaşlık alan yabancılar ve seçmen yapılan Suriyeliler gibi pek çok belirsizlik üzerinden değil açık sonuçlar üzerinden değerlendirmek durumundayız. Durumundayız ki, sonraki seçimi -ki bu 10 ay sonra yapılacak yerel seçimlerdir- kaybetmemek için ne yapmamız gereğini görebilelim. Ona uygun stratejiler, politikalar geliştirebilelim. Evet, her şeyden önce muhalefet sadece AKP ile değil devlet-parti eklemlenmesi ile mücadele etti. Evet, bu açıdan eşitsiz, adil olmayan şartlarda bir seçim oldu. Evet, Erdoğan, muhalefet ve Kılıçdaroğlu hakkında yalan propaganda yaptı. Bu şekilde “Evet” ile başlayan mazeretleri çoğaltmak mümkün. Ama bunların hiçbiri muhalefetin, Kılıçdaroğlu’nun kaybetmesini meşrulaştırmıyor. Evet bu açıdan Kılıçdaroğlu’nun ifade ettiği seçim sonuçlarının sandık meşruiyeti var ama ahlaki meşruiyeti yok ama bu gerçeği de değiştirmiyor.
Açıkçası bu noktada şunu ifade edelim ki, bu seçimde terör örgütü PKK yetkililerin tüm açıklamalarıyla Erdoğan ve Cumhur İttifakına hizmet etmişlerdir.
*** İktidar ve Erdoğan -gerekçesi ne olursa olsun- iki şeyi başardı.
  1. Tabanı ile kurduğu organik bağı sonuna kadar kullandı.
  1. Gerçek olmayan “korku”, “kaygı” üzerinden bir hikaye yazdı.
İlki AKP’nin yüzde 35’in üzerinde kalmasını sağlarken; bir ve iki birlikte Erdoğan’ın yüzde 52’nin üzerinde oy almasını sağladı. AKP, kurulduğu günden itibaren mahalle teşkilatları en iyi çalışan parti oldu. Ev, ev ziyaretlerle seçmenle ilişkisini hiç kesmedi. Buna ek olarak uzunca bir süredir de, sosyal devlet ilkesi çerçevesinde değil sadakat temelinde dağıtılan sosyal yardımlarla tabanıyla bağını hep sıcak tuttu. Onlara, “muhalefet kazanırsa bu yardımların kesileceği, kazanılmış sosyal hakların yok edileceği” propagandasını güçlü ve ikna edici biçimde işledi. Ve bunda başarılı oldu. İkinci olarak; tv dizleri üzerinden inşa edilen olmayan bir geçmiş nostaljisi, gerçek olmayan dış tehdit/ler ve özellikle savunma sanayinde yapılanların öne çıkarılarak; muhalefetin bunlara karşı olduğu söyleminin güçlü biçimde dolaşıma sokuldu. Böylece muhalefetin “gayri milli” olduğu vurgusu sahip oldukları kapalı devre yayın sisteminde güçlü biçimde işlendi Buna ek olarak terör örgütlerinin muhalefet ve Kılıçdaroğlu’nu desteklediği yönündeki gerçek olmayan beyanların gerçekmiş gibi montajlanarak dolaşıma sokuldu. Açıkçası bu noktada şunu ifade edelim ki, bu seçimde terör örgütü PKK yetkililerin tüm açıklamalarıyla Erdoğan ve Cumhur İttifakına hizmet etmişlerdir.
2019’de kazanılan belediyeler kaybedilmek istenmiyor ve daha çok belediye kazanılmak isteniyorsa, muhalefet 14 ve 28 Mayıs’ta yapamadıklarını yaparak işe başlayabilir. Küçük iktidar kavgalarına girişerek değil.
*** Muhalefet, iktidarın üzerinde yürüdüğü iki konuda bunca yıllık muhalefet tecrübesine rağmen ne yazık ki hiçbir şey yapamadı. Ne Kılıçdaroğlu, CHP’de başlattığı değişim ve dönüşüm topluma anlatılabildi, ne iktidarın gerçek olmayan korku siyasetine alternatif gerçeklik üretebildi. Bunda CHP örgütlerinin -yaklaşık sandıkların yüzde 41temsilci atanamamış ve ıslak imza alınamamıştır- ve muhalefet temsilcilerinin sorumluluğu kadar, CHP’ye yakın medyanın da sorumluluğu söz konudur. Evet AKP ve Erdoğan’ın topluma anlatacağı yeni bir hikayesi yoktu ama kendi tabanına ve Cumhur İttifakı’na anlatabildiği bir korku, beka hikayesi üretti ve bunu anlatmayı başardı. Muhalefetin gerçekten anlatabileceği bir hikayesi vardı ama örgütü başta bunu topluma olmak üzere tüm araçları zayıftı. Önümüzde yerel seçimler var. Ve Erdoğan İstanbul başta olmak üzere CHP'nin elindeki büyükşehirleri kazanmak istiyor. Erdoğan'ın bu hedefi bu kadar açıkken, muhalefetin tartışmaları kişisel hırslara kurban etmesi anlamsız. Şu açık, yerel seçimlerde muhalefetin hala anlatacak "güçlü ve tamamlanmamış bir hikayesi" var. Eğer muhalefet, 2019’de kazanılan belediyeler kaybedilmek istenmiyor ve daha çok belediye kazanılmak isteniyorsa, 14 ve 28 Mayıs’ta yapamadıklarını yaparak işe başlayabilir. Küçük iktidar kavgalarına girişerek değil.