Anayasa Mahkemesi üyeleri, Yargıtay 3. Ceza Dairesi hâkimlerince terör örgütü üyeleri ile beraber hareket etmekle suçlandı. Bu açıkça hukuk devleti ilkesine bir saldırı niteliği taşımaktadır. Bu kararı verme cüreti gösteren hâkimler hakkında derhal görevden el çektirme ile ceza soruşturması başlatılmalıdır. Can Atalay milletvekili seçilmesine karşın, yargı kararları ve hukuk karşısında halen dahi bir hakkın iadesi gerçekleşmiyor. Sadece Can Atalay ve kendisine oy veren seçmenin mağduriyeti değil demokrasi ve hukuk gereği gibi uygulanmadığı için kendisini desteklememiş olan kişilerde dâhil her birimiz sürecin dolaylı da olsa zarar göreni oluyoruz. Dünya karşısında verdiğimiz hukuk devleti ve demokrasiye yakışmayan bu görüntün ise sadece siyasi değil elbette ekonomik sonuçlarda doğuruyor. Bütün bu gelişmeler hem ülkemizde hem yurtdışından gözlenirken yeni bir hukuk garabetine şahit olduk. Cumhuriyet tarihinde bu denli bir hukuksuzluğun hukuk eli ile yapıldığı nadir vakalardan olarak tarihin sayfalarında yer alacak gelişme ise söyle: Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay başvurusunda verdiği ihlal kararı üzerine bugün ‘uymama’ ve Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulması kararı aldı. Açıkça Anayasa Mahkemesi üyeleri, Yargıtay 3. Ceza Dairesi hâkimlerince terör örgütü üyeleri ile beraber hareket etmekle suçlandı. Bu açıkça hukuk devleti ilkesine bir saldırı niteliği taşımaktadır. Bu kararı verme cüreti gösteren hâkimler hakkında derhal görevden el çektirme ile ceza soruşturması başlatılmalıdır. Yargıtay Yüksek Disiplin Kurulu derhal değerlendirmesini yapmak durumundadır. Türkiye Barolar Birliği ve Barolarımız da sürecin şahidi ve tarafı olacaktır. Türk Milleti adına böylesine bir karara imza atmak hukuk bilmemekle açıklanabilecek bir hal de değildir. Açıkça kasıt vardır. Anayasa Mahkemesi’ne karşı Yargıtay 3. Ceza Dairesince yapılan itibarsızlaştırma ve hukuk kurallarını hiçe sayma ülkemiz açısından dünya karşısında hem siyasi hem ekonomik olarak altından kalkarken zorlanacağı ve açıklamakta güçlük çekeceği bir gelişme olmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisi ivedilikle bu gündemle toplanmalıdır. Hukuk devletinin korunması adına, sürecin Yüce Meclis tarafından takip edileceği bütün partilerin ortak imzası ile Türk Milleti’ne bildirilmelidir. Anayasaya açıkça aykırı bu karara karşı Türk Milleti ve aydınlarda ortak bir duruş sergilemeli Hukuk Devleti ilkesine sıkı sıkıya sarılmalıdır. Anayasa Mahkemesi kararının tanınmaması başlı başına hukuksuzluk teşkil ederken bir de üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulması, bu kararın başına da TÜRK MİLLETİ ADINA ibaresinin konulması karşısında her bir vatandaşımız irade göstermek durumundadır. Son derece zor, ekonomik, siyasal ve toplumsal süreçleri yaşadığımız şu günlerde böylesine büyük bir yargı krizinin yaşanmasını, bu krize sebep olanların yüksek yargı makamlarında görevli hukukçular olmasını, anayasal düzene adeta bir darbe niteliğinde olan bu kararı hem bir vatandaş hem bir hukukçu olarak üzüntü ve sorumluluk bilinci ile karşılıyorum. Umarım bu hukuksuz karara imza atan, ülke itibarımızı da sarsan kişiler yargı önünde hesap verir. Umarım Can Atalay üzerinden yaşanan bu süreçte meselenin sadece Can Atalay olmadığı görülür. Kendisinin siyasi düşünce ve eylemlerini benimsemesem de hukuk karşısında hakkının gasp edildiğini, vekil olarak TBMM çatısı altında olması gerekirken cezaevinde olduğunu kendisi hakkında verilen Anayasa Mahkemesi kararlarının ivedilikle uygulanması gerektiğini aksini yapanlar ve üyeler hakkında suç duyurusunda bulunan Yargıtay 3. Ceza Dairesi hâkimlerinin de hukuk karşısında hesap vermesini umuyorum. HUKUKA GÜVENİN SARSILMADIĞI BİR TÜRKİYE DİLEĞİ İLE HERKESİ MÜCADELEYE VE TOPLUMSAL KARŞI DURUŞA DESTEK OLMAYA ÇAĞIRDIĞIMI BİLİDİRİYORUM.