Değişim isteyenlerin derdi, ne Kılıçdaroğlu’nun şahsi idi ne de etrafındakiler. Değişimden yana irade koyanların esas derdi AKP iktidarından kurtulmaktır. Kılıçdaroğlu’nun artık bu süreci yürütmeyeceği, özellikle muhalif seçmene umut olamayacağını gördükleri için insanlar inisiyatif aldı ve bir süreç başlattılar. Uzun bir süre sonra oldukça çekişmeli geçen bir Kurultay sürecine tanıklık ettik. Cumhuriyet Halk Partisi, diğer partilerden farklı olarak, oldukça eksik yanları olmasına rağmen, parti içi demokrasinin en çok işlediği bir parti olarak farkını yine ortaya koydu. Kurultay delegeleri, sokağın sesine kulak vererek değişimden yana tavır koydular. Mevcut Genel Başkanların her zaman avantajlı olduğu ve şimdiye kadar ki Kurultaylarda hep kazandığını göz önünde bulundurursak, parti kamuoyunda güçlü değişim isteğine rağmen Kılıçdaroğlu’nun kazanacağı yönünde bir beklenti vardı. Tabi, Özgür Özel ve ekibinin, yakın zamanda aday olan isimlerden farklı olarak sürece mahalle delegelik seçimlerden itibaren müdahil olduğu ve il, ilçe kongrelerinde taraf olarak, işi dip dalgaya bırakmadan hareket ettiğini vurgulamak da fayda var. Sistemli ve örgütlü çalışmanın sonucunda Kurultay’a oldukça iddialı girdiler. Bu çalışmalara rağmen sonucu kestirmek oldukça zordu. Kurultay delegelerinin önemli bir kısmının imzalarının aksi yönünde hareket etmesi, bu bilinmezliğin bir sonucuydu. Risk almanın oldukça zor olduğu bu denklemde, aday olabilmek için toplanan imza yöntemi, içerik ve şekil açısından önümüzdeki süreçte tekrar gözden geçirilmesi gereken konular arasında olmalıdır. Sandıkların illere göre ayrılması da, örgütleri ve insanları zor durumda bırakan bir durumdur. Hangi ilin, kime kaç oy verdiği veya vermediği belirli sandıklarda oy kullandıkları için aşağı yukarı tahmin edilebiliyor. Bu durumda sıklıkla delegelerin özgür hareket etmesini engelliyor. İşte tüm bu dezavantajlı duruma rağmen Özgür Özel’in ipi göğüslemesi kamuoyu tarafından beklenen ama parti içinde beklenmeyen bir durumdu. Sürecin bu noktaya gelmesinin nedenlerini defalarca dile getirmiştik. Siyaset birilerine inatla yapılan bir şey değil, ilke ve prensiplere göre yapılan bir olgudur. Zamanı gelince çekilmek, yeni insanların önünü açmak, özeleştiri vermek teslimiyet değil, erdemli bir duruştur. Erdal İnönü’nün yıllar geçmesine rağmen taraflı tarafsız herkes tarafından saygın bir isim olarak anılmasının nedeni, zamanı gelince liderlik koltuğunu bırakmayı bilmesinden kaynaklanıyor. Aktif siyasete hiçbir zaman ısınamamış olmasına rağmen, aktif siyasetin yarattığı ihtirastan, tutkudan hiçbir fani de kolay kolay kaçamıyor. Bu bakımdan vaktiyle, artık yararlı olamayacağını anladığı bir anda liderlikten ayrılması, ender rastlanan bir örnektir. Bu tutumundan dolayı da İnönü, herkes tarafından saygıyla ve sevgiyle anılıyor. Çekişmeli geçen bir yarıştan sonra parti içinde bir kesimin bu sonuçtan rahatsız olması, tepkilerini dile getirmesi son derece olağan bir şeydir. Gönül verdikleri, benimsedikleri, lider kabul ettikleri bir ismin kaybetmesini onlar da beklemiyorlardı. Ancak bu eleştirilerin dozajını iyi ayarlamak gerekiyor. Hiçbir CHP’li, en vasıfsızı bile, AKP iktidarı kadar bu ülkeye, bu topluma, aydınlanma değerlerine dayanan, laik Cumhuriyetin özüne böylesi zarar veremez. Sorumlu davranmak gerekir. Değişim isteyenlerin derdi, ne Kılıçdaroğlu’nun şahsi idi ne de etrafındakiler. Değişimden yana irade koyanların esas derdi AKP iktidarından kurtulmaktır. Kılıçdaroğlu’nun artık bu süreci yürütmeyeceği, özellikle muhalif seçmene umut olamayacağını gördükleri için insanlar inisiyatif aldı ve bir süreç başlattılar. CHP, yüzyıllık bir partidir. Diğer partilerin büyük bir kısmından farklı bir kuruluş koduna sahiptir. Büyük bir lider tarafından kurulmuştur, kurucu iradeyi temsil eder ama geldiğimiz noktada bir lider partisi veya lider kültünün üzerinden şekillenen bir hareket değil, ilkeler manzumesine dayanan köklü bir partidir. Liderleri değişse de, CHP’nin siyaset arenasında her zaman bir aktör olması, bu tarihsel kökten ve siyasal gelenekten gelmektedir. Lider odaklı partilerin akıbeti her zaman tabela partisine dönüşmektir. Hepsi olmasa da çoğu böyle olmuştur. CHP’nin geçmişinde olmadığı gibi, geleceğinde de tabela partisi olma ihtimali yoktur. Liderinin değişmesi CHP’yi ya güçlü kılar ya da oylarını düşürür ama asla birilerinin temenni ettiği gibi dibe düşürmez. Ayrıca genç, yepyeni isimler PM ve YDK listesine girdi. Bırakalım da insanlara zaman tanıyalım, destek olalım, birlikte mücadele edelim. Başaramazlarsa da hep birlikte hesabını soralım. Kimse vazgeçilmez değildir. Öyle bir kesim var ki, "bakın biz haklıydık" diyebilmek için CHP yerel seçimlerde başarısız olsun istiyor resmen, sırf onların istedikleri olmadı diye. Onların derdi parti değil, kişiler. Onların bu "ufak olsun bizim olsun" anlayışı yüzünden zaten bazı sorunlar kronikleşti. Az buçuk sokağa çıkan, insanlarla teması olan herkes neyin ne olduğunu biliyor, görüyor ve duyuyor. Sen de değişim, ben diyeyim değişiklik, o desin sadece isimler değişti nüve aynı; her ne olursa olsun böylesi bir değişiklik gerekiyordu. Şunu da vurgulamamız gerekiyor; ilkelere, politikalara, prensiplere dayanmayan kişi odaklı bir değişim kısa vadede bir heyecan yaratabilir ama uzun vadede geçmişin hastalıkları nükseder. Bu yüzden sürecin takipçisi olacağız. Oturduğumuz yerden değil ama! Mücadele ederek, işin içinde olarak.