Yeni dönemle birlikte umutlar bir miktar tazelendi. Ancak ekonomik gerçekler hâlâ sert bir çerçeve çiziyor. Yüksek enflasyon ve cari açık gibi sorunlar, hâlâ masada duruyor. Alınan önlemlerin faturası vatandaşa çıkarılmış durumda. Dün Merkez Bankası politika faizini, piyasa beklentilerinin çok üstünde 750 baz puan artırdı. Beklentiler 250 baz puandı. Yeni Merkez Bankası yönetimi yeterince cesur olmamakla, enflasyonun yüzde 48 olduğu bir ülkede yaptığı 2 artışında anlamsız kalmasıyla eleştiriliyordu. Hâlen makas çok açık. Ancak ilk defa piyasanın önüne geçerek kontrolü ele almaya çalıştıklarını söylemek mümkün. Bu kararı olumlu görmekle birlikte bir süre daha yapacaklarını izlemek şart. Bu kararı hafta sonu açıklanan kur korumalı mevduatların, TL mevduatlarına dönüştürülmesine ilişkin düzenlemeyle birlikte okumak gerekir. Geçmiş birkaç yılda Türkiye ekonomisi, inişler ve çıkışlarla dolu bir yolculuk yaşadı, yaşıyor. Enflasyonun yükselişi, döviz kuru dalgalanmaları ve ekonomik istikrarsızlık, vatandaşların cebindeki parayı etkiledi. Hayat çalışanlar, emekliler, dar gelirliler için her geçen gün zor hâle geliyor. Özellikle yüksek enflasyon borçluları, fırsatçıları ve ucuz kredi kullananları zenginleştirdi. Devlet de enflasyon muhasebesinin koşulları oluştuğu halde buna geçmemekle vergi gelirlerini artırdı. Öyle bir dönem yaşıyoruz ki, bütün fiyatlama davranışları bozuldu.  Merkez Bankasına yasayla fiyat istikrarını koruma görevi verilmiş.  Bunun için elinde politika faizi gibi bazı araçlar var.  Ekonomik sorunların yönetilmesinde kritik rol oynamasına rağmen bu araçlar seçim kazanmak amacıyla devre dışı bırakıldı. Bir takım makro ihtiyati önlemlere başvurularak ekonominin başına adeta arapsaçı örüldü. PARA POLİTİKASI VE POLİTİKA FAİZİ Para politikası, bir merkez bankasının para arzını ve faiz oranlarını düzenlemesi anlamına gelir. Politika faizi ise merkez bankasının bankalara borç verdiği faiz oranıdır. Faiz oranları ekonominin hızını kontrol etmek için kullanılır. Yüksek faiz oranları tasarrufları artırarak harcamaları düşürür, böylece enflasyonu baskılar. Aksine, düşük faiz oranları ekonomiyi canlandırabilir, ancak aynı zamanda enflasyon riskini artırır.
Yakın geçmişte bozulan ekonomik dengeleri yeniden kurmak ve saçma sapan önlemlerle arapsaçına dönen makroihtiyati önlemleri sadeleştirmek ilk adım olmalı.
TÜRKİYE'NİN EKONOMİK DURUMU 2021 Eylül'ündeki enflasyon ve politika faizi oranları birbirine çok yakındı. İktidar bu noktada ekonomi biliminin önerdiğinin tersine bir seçim yaptı. 24 Eylül 2021'de faiz indirimleri başladı. 23 Eylül 2021'de 8,65 TL 1 ABD dolarına eşitti. 20 Aralık 2021 'e geldiğimizde 18,36TL 1 ABD dolarına eşit hale gelmişti.  20 Aralık 2021 'de politika faizini yükseltmek yerine Kur Korumalı Mevduat uygulamasına geçildi. Bugün için Kur Korumalı Mevduat tutarının 125 milyar ABD dolarına ulaştığı tahmin ediliyor.  Bunun şimdiye kadar yarattığı yük 500 milyar TL’ye ulaştı. 28 Mayıs 2023'de cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra Hazine ve Maliye Bakanı ile Merkez Bankası başkanı değişti. Rasyonel ve öngörülebilir bir ekonomi politikası vaat ettiler. İlk başta politika faizi yüzde 8,5'tan yüzde 15'e sonra da yüzde 17,5'e yükseltildi. Enflasyon oranı temmuzda yüzde 9,49 artarak yüzde 47,83 oldu. 2024 yılı sonu tahminleri yüzde 60'ın üzerinde olacağı yönünde. Türkiye'nin cari açık, bütçe açığı ve yüksek enflasyon problemi var. Geçtiğimiz hafta sonu Merkez Bankası bankalara KKM tutarını yıl sonuna kadar azaltmaları için hedefler koydu. Buradan çıkan paranın TL mevduata geçmesini istiyorlar. Ama bankaların ticari kredilere uygulayacağı faiz için politika faizinin 1,8 katını geçemeyeceği şeklinde bir makro ihtiyati önlem var. Aksi halde düşük faizli devlet tahvili alarak yüksek enflasyon ortamında zarar yazacaklar. Bankalar için bu para toplamanın maliyeti artarken, para satmanın tavanından dolayı kârlılığın azalması anlamına gelir. Politika faizinin artırılması bu konuda bankaları bir miktar rahatlatır. Aslında kredi faizlerine uygulanan sınırın kaldırılması gerekir.
Unutmayalım ki, ekonomi birçok dinamiği içinde barındıran karmaşık bir sistem. Dengeyi sağlamak için sabır ve strateji gerekli. Yakın geçmişte bozulan ekonomik dengeleri yeniden kurmak ve saçma sapan önlemlerle arapsaçına dönen makroihtiyati önlemleri sadeleştirmek ilk adım olmalı.
YENİ DÖNEM VE SORUNLAR Yeni dönemle birlikte umutlar bir miktar tazelendi. Ancak ekonomik gerçekler hâlâ sert bir çerçeve çiziyor. Yüksek enflasyon ve cari açık gibi sorunlar, hâlâ masada duruyor. Alınan önlemlerin faturası vatandaşa çıkarılmış durumda. Merkez Bankası'nın faiz artırımına devam etme beklentisi, bu sorunların üstesinden gelme adına bir adım olabilir. Ekonomide beklentileri yönetmek her şeyden önce gelir. Ancak, bu adımın ekonomiyi yavaşlatabileceği ve işsizliği artırabileceği endişesi de göz ardı edilmemeli. Belki de ekonominin bu zorlu dönemini, bir fıkrayla anlatmak daha iyi olurdu: "EKONOMİNİN ŞİFRESİ" Bir gün Temel, Dursun'a sormuş: "Ula Dursun, bu ekonomi nedir, nasıl çalışır?" Dursun cevaplamış: "Bak Temel, ekonomi sanki bir büyük matematik işlemi gibidir. Eğer işler iyi gitmiyorsa, ekonominin formülünü bozmuşsundur demektir. İşte o zaman herkes hesap makinesini çıkarır, ama sonuç yine de hep sıfır olur!" Unutmayalım ki, ekonomi birçok dinamiği içinde barındıran karmaşık bir sistem. Dengeyi sağlamak için sabır ve strateji gerekli. Yakın geçmişte bozulan ekonomik dengeleri yeniden kurmak ve saçma sapan önlemlerle arapsaçına dönen makroihtiyati önlemleri sadeleştirmek ilk adım olmalı.