Türkiye ekonomisi ikinci çeyrekte iç tüketimdeki artışın etkisiyle büyümeye devam etti. Bu büyüme yüksek enflasyon, gelir adaletsizliği, cari ve bütçe açığına yol açan kalitesiz bir büyüme. Pasta büyümüş ama halka düşen dilim küçülmüş. Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla (GSYH), bir ülkenin belli bir zaman dilimi içerisinde ürettiği mal ve hizmetlerin toplam değerini ifade eder. Bu veri, bir ülkenin ekonomik aktivitelerinin bir ölçüsüdür. Aynı zamanda ülkenin ekonomik sağlığı, refah düzeyi ve kalkınma seviyesi hakkında bilgi verir. Hayal edin ki bir pasta yapılıyor ve bu pasta, ülkenin tüm ekonomik üretimini temsil ediyor. Pastanın büyüklüğü, üretilen mal ve hizmetlerin toplam değerini yansıtıyor. Bu pastayı büyütmek, ekonominin büyümesini ifade eder. Daha fazla mal ve hizmet üretilmesi, ekonominin genişlemesine ve milli gelirin artmasına neden olur. Elbette pastayı büyütmek kadar dilimlerini adil biçimde topluma dağıtmak da önemli… Türkiye ekonomisi, 2023 Şubat ayında yaşadığı büyük deprem felaketinin ardından ikinci çeyrekte beklenenin üzerinde bir büyüme kaydetti. Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla (GSYH) verilerine göre, yılın ikinci çeyreğinde yüzde 3,8 oranında büyüdük. Bu büyümede, Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde düşük faiz politikasıyla vatandaşlara sağlanan uygun finansal koşullar ve seçim sonrası her şeyin fiyatının artacağı beklentisiyle talebin öne çekilmesinin etkisi büyük oldu. İç tüketimdeki bu hızlı artış, özellikle düşük faiz politikasının kredi kartı harcamalarını ve nakit çekimlerini cazip hâle getirmesiyle gerçekleşti. Bu durum, tüketimde yüzde 15,6 artışa yol açarak ekonomik büyümeye önemli bir katkı sağladı. Ancak, iç tüketimin büyük bir kısmının ithal ürünlerden karşılandığı göz önüne alındığında, ihracattaki yavaşlamanın dış ticaretin büyümeye olan negatif etkisini artırdığı görülüyor.
İhracatın yüzde 9 küçülmesi, özellikle Avrupa ve Almanya'daki ekonomik daralmanın etkisiyle gerçekleşti. Bu durum, ihracattaki üç çeyreklik küçülmenin devam ettiğini gösterdi. İthalat ise iç tüketim canlılığının etkisiyle yüzde 20,2 büyüdü.
Sanayi sektörünün ilk çeyrekte olduğu gibi daralması, ikinci çeyrekte ekonomik büyümeyi hafifçe yavaşlattı. Sanayi sektörü yüzde 2,6 daralırken, imalat sanayi yüzde 1,9 küçülerek büyümeyi olumsuz etkiledi. Bununla birlikte, inşaat sektörü büyük depremin etkisini üzerinden atmaya başlayarak yüzde 6,2 büyüme kaydetti ve ekonomiye olumlu katkı sağladı. Dış ticaret verileri ise dikkat çekiciydi. İhracatın yüzde 9 küçülmesi, özellikle Avrupa ve Almanya'daki ekonomik daralmanın etkisiyle gerçekleşti. Bu durum, ihracattaki üç çeyreklik küçülmenin devam ettiğini gösterdi. İthalat ise iç tüketim canlılığının etkisiyle yüzde 20,2 büyüdü. Finans sektörü, makro ihtiyati tedbirlerin etkisiyle büyümede sınırlı bir rol oynadı. Diğer hizmet sektörleri ise genel olarak büyümeye katkı sağladılar, ancak büyüme hızlarında farklılıklar gözlendi. Türkiye ekonomisinin büyüklüğü, kontrollü kur politikası ve düşük faiz politikasının etkisiyle artarak 1 trilyon dolar sınırını aştı. Ancak, seçim sonrası ekonomi politikalarının değişmesi ve finansal koşulların sıkılaşması nedeniyle 3. ve 4. çeyrekte işler kolay olmayacak. İkinci çeyrekte işgücü ödemelerinin payındaki artış, seçim dönemi transferlerinin etkisiyle gerçekleşti. Aslında gelirden alınan paya baktığımızda emeği payının 1. çeyrekte yüzde 37,8 iken 2. çeyrekte yüzde 34,2’ye gerilediğini görüyoruz. Yüksek enflasyonun ve iç talebi daraltıcı önlemlerin etkisiyle bu pay daha da azalacak. Sermaye ve rant kârlarının ise bu dönemde yüzde 40’tan yüzde 43,8’e çıktığını görüyoruz. Sonuç olarak, Türkiye ekonomisi ikinci çeyrekte iç tüketimdeki artışın etkisiyle büyümeye devam etti. Bu büyüme yüksek enflasyon, gelir adaletsizliği, cari ve bütçe açığına yol açan kalitesiz bir büyüme. Pasta büyümüş ama halka düşen dilim küçülmüş. Çalıştık çabaladık ama kaşla göz arasında beraber yaptığımız pastanın büyük dilimlerini birileri götürmüş…