Muharrem İnce’nin Cem Uzan tipi bir siyasal figüre dönüşmek üzere olduğunu söyleyebiliriz. Yani ortada ideoloji yok, hatta parti bile yok. Sadece lider var. O lider halkı coşturuyor. Onlara duymak istedikleri şeyleri söylüyor. Peki yarın? Peki, yarından sonra?                  Muharrem İnce son günlerin en popüler siyasi aktörlerinden biri. Girdiği tartışmalar, dahil olduğu polemikler, küslükleri, ona küsenler, kızanlar ve suçlayanlar. Herkesin kendine göre bir Muharrem İnce gündemi var. Her gün yeni bir İnce haberi düşüyor ajanslara. Tabii tartışmaların bu kadar yoğun geçmesinin temel nedeni depremin ilk günlerinden beri yaşanan gelişmeler. Muharrem beyin deprem gündemini sıcak tutmaya çalışan, bu konuyu işleyen pek çok açıklaması var. Maraş merkezli depremin ardından yaptığı temaslar ve gösterdiği saha performansı ise önemli. Geniş kesimler, hatta ondan nefret eden unsurlar bile sokakta, meydanda, çarşıda, özellikle de deprem bölgesinde ciddi bir Muharrem İnce performansının olduğunu kabul ediyor. Tabii bir de dans meselesi var. TikTok gençliği İnce’ye, muzip gülümsemesiyle dans eden bu kurt siyasetçiye hasta. Muhalif kesim, özellikle CHP elitleri ise daha düne kadar politik ölü muamelesi yaptıkları bu eski partilinin cumhurbaşkanı adaylığı çıkışından rahatsız. Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı çıkan Meral Akşener’in maruz kaldığına benzer bir linç Muharrem İnce’ye de yapılıyor. Muharrem beye yönelik yönelik suçlayıcı, aşağılayıcı ve alaycı dil en azından İnce taraftarlarının coşkun sevgisi kadar yakıcı. Siyasetteki Muharrem İnce meselesinin ise iki boyutu var: İlki elitler arası kavgayla ilgili. CHP Genel Merkeziyle Muharrem İnce arasında bitmeyen bir çatışma, kapanmamış bir hesap söz konusu. 2018 sonbaharına kadar İnce CHP içindeki en büyük muhalif güç, Kılıçdaroğlu’nun doğal rakibiydi. Kılıçdaroğlu ile İnce arasındaki rekabette ayakta kalanın Kılıçdaroğlu olduğu herkesin malumu. İnce 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası yaşanan gelişmeler bakımından parti içindeki ağırlığını yitirdi. 2019 yerel seçim sonuçları onu ve temsil ettiği eğilimleri parti içinde daha da marjinal bir konuma itti. Sonunda ayrıldı ve kendi partisini kurdu Muharrem Bey. Ama yıllarca kendisiyle yol yürümüş dava arkadaşlarının çok az bir kısmı bu yeni partiye destek verdi. Son bir ayı saymazsak Memleket Partisinin ve Muharrem İnce’nin siyaseten tükenmenin eşiğini geldiği söylesek yanlış yapmış olmalıyız. Şimdi ise bambaşka bir manzarayla karşı karşıyayız. Şöyle ki, CHP’nin yandaş yazarları aynı anda iki argümanı birlikte işliyor: İnce’ye yönelik ciddi bir halk yönelimi yok. Yaratılan hava iktidar destekli bir manipülasyon. Akşener’in hamlesi başarısız oldu. Kılıçdaroğlu karşıtı güçler bu sefer de İnce’yi sahaya sürüyor. İkinci söylem ise adaylıkla ilgili. İnce küçümseniyor ama yine de adaylıktan çekilmesi isteniyor. Kılıçdaroğlu karşısına rakip olarak çıkmaya çalışan İnce’nin aslında Cumhur İttifakına hizmet edeceği, böyle bir adım atılırsa muhalefetin zarar göreceği endişesini dile getirilmekte. Kısacası “pişmiş aşa su katma Muharrem” deniliyor. Peki, Kılıçdaroğlu’nu desteklemesi karşılığında ne alacak Muharrem İnce? Tabii ki hiçbir şey.
İnce’nin yaratılan çıkışı kalıcı hâle getirecek kadar zaman da yok. Seçime 60 günden az vakit kaldı. Bu sıkışmışlık hâli ise İnce’nin siyaset yapma tarzını giderek sağ popülist liderlerin parlak ama yine de yüzeysel siyaset yapma tarzına yaklaştırıyor.
Ülke çapında 50 bin oyu olan Demokrat Partinin bir Cumhurbaşkanı Yardımcılığı, bir de Bakanlık aldığı siyasi denklemde Kılıçdaroğlu taraflarının İnce için ön gördükleri siyasi karşılık sessizlikten ibaret. Yani Muharrem İnce’yi muhatap almaya gerek yok. CHP liderliği Memleket Partisine de gitmemeli. Ayrıca bu oyunda İnce’ye verilecek bir şey de yok. Ne milletvekilliği ne de bakanlık. Kılıçdaroğlu çevresindeki muhalif kesiminin en azından bir kısmının İnce’den beklediği, hak ettiği yerde, yani tarihinin çöplüğünde eski bir siyasetçi olarak unutulmaya razı olması ve sesini çok fazla çıkarmaması şeklinde. Muharrem Bey’in böyle bir şeyi kabul etmeyeceğini ön görmek için ise kâhin olmaya gerek yok. Bu noktada elitler arası kavga zemininin yüzeyselliğini aşarak daha kalıcı siyasal sosyolojik yorumlara geçebiliriz. İttifaklar ülkeyi ikili bir yarışa sürüklüyor olabilir. Ama ülkenin siyasal kültürel zemini iki seçenekli denklemi içine sindiremiyor. Daha açık konuşalım. Erdoğan’a karşı olan ama Kılıçdaroğlu’na da oy vermek istemeyen milyonlarca seçmen var bu ülkede. “Erdoğan’ı yenmenin başka yolu yok, tüm muhalefet Kılıçdaroğlu etrafında toplanmalı” argümanı şüphesiz ki çok önemli. Ama siyaset sadece akılla veya stratejiyle yapılan bir şey değil. Duygular da akıl kadar, hatta bazen akıldan da önemli. İnce çevresinde şaşırtıcı bir hızda toplanmış kalabalıklar bu duygusal taşmanın sonucu. Milliyetçi duyarlılıkları fazla olan Z kuşağı gençliği ile Kılıçdaroğlu’nun çatı adaylığına karşı çıkan muhalif unsurların bir kısmı İnce’ye destek veriyor. Ortada bir protesto hareketi var. Gelinen durumu Muharrem Bey açısından yorumladığımızda ise tablo daha da karışık bir hâl alıyor. İnce üçüncü bir yol açmak istiyor. Ama partisinin kaynak mobilizasyonu böyle bir şeyi başarabilecek kadar fazla değil. Ayrıca yaratılan çıkışı kalıcı hâle getirecek kadar zaman da yok. Seçime 60 günden az vakit kaldı. Bu sıkışmışlık hâli ise İnce’nin siyaset yapma tarzını giderek sağ popülist liderlerin parlak ama yine de yüzeysel siyaset yapma tarzına yaklaştırıyor. Bu son hatırlatmaya atfen Muharrem İnce’nin Cem Uzan tipi bir siyasal figüre dönüşmek üzere olduğunu söyleyebiliriz. Yani ortada ideoloji yok, hatta parti bile yok. Sadece lider var. O lider halkı coşturuyor. Onlara duymak istedikleri şeyleri söylüyor. Peki yarın? Peki, yarından sonra? Popülistler yarını düşünmez. Onlar için sadece “bugün” vardır. Muharrem Bey’in ne ölçüde yarını temsil ettiği sorusuna en doğru yanıtı ise halk verecek. Az kaldı. Kimin ak koyun, kimin kara koyun olduğu günleri görmemize.