İşin özü şu: İnternet sitesi kurup görüş toplayarak bir yere varılmaz. Erdoğan’ın Erbakana karşı çıkarken ortaya koyduğu kararlılık ve cesaret İmamoğlunda yoksa bizi bitmek tükenmek bilmeyen tartışmalar ışığında bir kısır döngü bekliyor demektir.    Muhalefetteki bozgun havası devam ediyor. Bu genel yargıyı alt başlıklar hâlinde incelediğimizde karşımıza çıkan tablo hiç de iç açıcı değil. Önce İYİ Parti’ye değinelim. Yaptıkları kongrede CHP’ye mesafe koyma kararı çıktı. Ancak 2018’den beri yürüttükleri CHP-İYİ Parti etkileşiminin partiye verdiği zarar siyasal sosyolojik bir dille ifade edilmediği gibi yerel seçimlere giden süreçte hangi alternatif siyasal stratejiyi benimsedikleri açık bir şekilde dile getirilmedi. “Biz bundan sonra tek başımıza hareket edeceğiz” şeklinde ifade edebileceğimiz “yalnız kurt” tavrı ülkenin siyasal gerçekleriyle bağdaşmıyor. En fazla seçmen desteğine sahip parti son 20 yılda olduğu üzere yine AKP. İYİ Partinin 4 katı büyüklüğündeki iktidar partisi bile yalnız yürümüyor. Çünkü başkanlık sistemi koşulları devam etmekte. Partiler diğer partilerle işbirliği veya ittifak yapmak zorunda. İYİ Partinin CHP’den uzaklaşması makul ve mantıklı olabilir. Ama yine de yetersiz bir adım bu. İYİ Parti liderliğinin kimlerle hangi koşullarda yol yürüyeceğine karar verip söylemini ona göre şekillendirmesi gerek. HDP’de de işleri karışık. Parti hendek olaylarından beri geriliyor. Demirtaş parti üzerindeki PKK etkisine karşı siyaseten sessizleşti. Şu anki kadrolar ise emanetçi pozisyonunda. Tabanı hareketlendirecek, HDP’yi tekrar Türkiye partisi hâline getirecek vizyon yok. Barajının % 10’dan % 7 seviyesine çekilmesinin siyasette karşılık bulduğu ve HDP barajı aşsın diye verilen ödünç oyların başka mecralara kaydığını gözlemliyoruz. Bölgede CHP, büyük kentlerde ise TİP, HDP’yi eritiyor ama tabii en büyük sorun bu değil. HDP genç nesillere heyecan verememekte. Kürt hareketinin önündeki temel mesele sosyolojik sıkışmışlık. Yeni seçmen yaratamayan ve giderek küçülen bir partiyle karşı karşıyayız. Kapatma davası ile Kobani davasının zaten sallantıda olan siyasal birlikteliği daha da çözeceğini öngörmek için ise kâhin olmaya gerek yok.
Ekrem İmamoğlunun Muharrem İnceye benzer bir sona hazırlanması, yani siyaseten etkisiz hâle getirilmesi ise parti içi iktidar mücadelesinin nirengi noktasını ifade edecek.
CHP’de işler ise her geçen gün biraz daha içinden çıkılmaz bir hâle bürünüyor. Genel merkezin ve liderin şahsında somutlaşan parti içi iktidar da ona çeşitli kertelerde karşı çıkan parti içi muhalefet de eleştirilecek konumda. “Daha düne kadar bu seçim bizim son seçimimiz, Türkiye demokrasi ile diktatörlük arasında tercih yapacak” diyen Kılıçdaroğlu ve ekibi “hayatta bazen oluyor böyle şeyler, yenmek de var, yenilmek de” gibi cümleler sarf etmeye başladı. Demokrat dede koltuğuna sıkı sıkıya yapışmış, üç gün daha fazla genel başkanlık yapabilmek için her yolu deneyen oportünist bir oligarka dönüştü. Kılıçdaroğlu ve ekibi moral üstünlüklerini kaybetti. Bu saatten sonra demokrasi, hak, hukuk ve adalet gibi kavramlarla yan yana gelmeleri imkânsız. Ne yazık ki, Kılıçdaroğlu eleştirdiği tek adama dönüşmüş durumda. Belki de zaten hep öyleydi. Biz seçimlerin hatırına bu sorunlu liderliğe tolerans gösteriyorduk. Geldiğimiz yerin özeti şu: Kılıçdaroğlu liderliği devretmeyecek. Parti içi yarışmaya da izin vermeyecek. Önce seçim, sonra kurultay genel merkezin oyun planının esasını oluşturuyor. Bu süre boyunca Ekrem İmamoğlu’nun Muharrem İnce’ye benzer bir sona hazırlanması, yani siyaseten etkisiz hâle getirilmesi ise parti içi iktidar mücadelesinin nirengi noktasını ifade edecek. İmamoğlu güçlü ve popüler bir lider olarak kaldığı müddetçe Kılıçdaroğlu kendini rahat hissetmeyecektir. CHP’nin parti içi muhalefeti ise dağınık bir şekilde genişliyor. Engin Altay, Bülent Tezcan, Hikmet Çetin, Murat Karayalçın, Aytuğ Atıcı, İlhan Cihaner ve Tanju Özcan gibi isimler değişim lehine güçlü açıklamalar yaptı. Değişiminin genel merkez ve genel başkanı da kapsayacak düzeyde olması gerektiği ifade edildi. Özeleştiri tüm parti içi muhalefetin ortak talebi. Ancak Kılıçdaroğlu’nun asıl rakipleri bakımından bu bahsi geçen kesinliğin ortadan kalktığını da gözlemiyoruz. İmamoğlu ve Özel gibi üst düzey aktörler Kılıçdaroğlu’nu açıkça karşılarına almıyorlar. Akut sorunlar karşısında fazlasıyla ürkek ve yetersiz bir siyasal strateji devrede. İşin özü şu: İnternet sitesi kurup görüş toplayarak bir yere varılmaz. Erdoğan’ın Erbakan’a karşı çıkarken ortaya koyduğu kararlılık ve cesaret İmamoğlu’nda yoksa bizi bitmek tükenmek bilmeyen tartışmalar ışığında bir kısır döngü bekliyor demektir.