Hükümeti almak devleti almak mıdır?
Armağan Öztürk
“Yeter ki seçimi kazanalım, bürokrasi ve devlet yeni siyasi duruma kolaylıkla uyum sağlar, muhalefet hiçbir sorunla karşılaşmaz” diye düşünülüyorsa, bahsi geçen bu iyimserliğin muhalefeti zora sokacak şekilde kayıtsızlığı teşvik ettiğini söylemek gerekir.
Muhalefetin seçim performansını değerlendirmemize bir haftadan az bir süre kaldı. Genel beklenti Cumhurbaşkanlığı seçiminin 2. tura kalacağı, meclis seçimlerinde ise iki büyük muhalif ittifakın -Millet ile Emek ve Özgürlük- çoğunluğu elde edeceği yönünde. Muhalefetin sözcülerine göreyse mevcut durum bu öngörülenden daha parlak.
Türkiye 15 Mayıs sabahına yeni bir ülke olarak uyanacak. 21 yıldır kesintisiz bir şekilde devam eden AKP iktidarı sona erecek. Bir an için muhalefetin iyimserliğinin halk tarafından da desteklendiğini ve hükümette değişiklik olduğunu varsayalım. Bu durumda 2002 koşullarına dönmüş olacağız. Türkiye devlet ve hükümetin ayrı siyasi motivasyonlarla hareket ettiği ikili bir yapıyla yoluna devam edecek.
Bu tezimizi temellendirdiğimizde karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor: Bilindiği üzere AKP ilk seçim zaferini kazandığı 2002’den Sezer’in Cumhurbaşkanlığından ayrıldığı 2007’e, hatta anayasa değişikliği yapıldığı 2010 yılına kadar kısmi bir şekilde iktidardaydı. Ortada ikili bir yapı vardı. Yargı, üniversiteler ve ordu başta olmak üzere devletin nitelikli kadroları Kemalist’ti.
Buna karşın hükümetin kontrolündeki merkezi idare İslamcı-muhafazakâr kesimlerin elindeydi. 2007-2010 aralığında bu ikili yapı çözüldü. Tabii bu çözülüş sürecinin kendisinin de askeri vesayet-sivil vesayet tartışmaları bakımından siyasi bir dalgalanmayı beraberinde getirdiği ve siyaset-bürokrasi ilişkisinin hiçbir zaman demokratik meşruluk ile bürokratik rasyonelliği aynı anda gözeten bir çerçevede ele alınmadığını söyleyebiliriz.
2023 itibariyle bu ikili yapının kendini yeniden üretme ihtimali yüksek. Devlet bürokrasisi en yüksek memurundan alt derece kadrolara değin önemli ölçüde Cumhur İttifakı bileşenlerinden oluşuyor. 15 Temmuz 2016 sonrası yaşanan süreç yeni bir personel rejimi yarattı. KHK’larla yüzbinlerce memurun kamuyla ilişiği kesildi.
Ayrıca mülakat sınavı ve güvenlik soruşturması hükümete yakın olmayan, ya da en azından ona muhalif kesimlerin devlet memuriyetine geçmesini engelledi. Bu tablonun önümüze dayattığı sonuç şu şekilde özetlenebilir: Muhalefet belki de seçimi kazanacak. Ama devlet AKP-MHP’ye yakın olmaya devam edecek.
Bu noktada denilebilir ki, 2023 Türkiye’si 2002’den farklı. Başkanlık sistemi bürokraside hızlı ve köklü değişikler yapmaya olanak sağlıyor. Böylesi bir yorumda bir yere kadar haklılık payı olduğu açıkça ortada. Ama muhalefetin hem siyasi görüşleri hem de kadroları bakımından bir örnek olmadığını unutmamalıyız. Daha düne kadar AKP’li olan bürokratlar bugün DEVA, Gelecek ve İYİ Parti için çalışıyor.
Diğer bir mesele ordu, yargı ve üniversitelerdeki durumla ilgili. Bu üç alanda ilerleme kaydedilmesi için kurum içi özerkliğinin güçlendirilmesi gerek. Üniversitede ve yargıda seçime izin vererek, orduda ise Atatürkçü çizgiyi yeniden canlandırarak kaybolan kurum kültürünü tekrar inşa etmek mümkün. Ama bir kez bu yola girildiğinde mevcut devlet yapısının kendini yeniden üretmesi kaçınılmaz. Üniversitelerden bir örnek vereyim. Yarın Millet İttifakı iktidara gelse ve kaldırılan rektörlük seçimini yeniden hayata geçirse Türkiye’deki pek çok üniversitede muhafazakâr-İslamcı adayların rektörlüğü kazanması içten bile değil.
“Yeter ki seçimi kazanalım, bürokrasi ve devlet yeni siyasi duruma kolaylıkla uyum sağlar, muhalefet hiçbir sorunla karşılaşmaz” diye düşünülüyorsa, bahsi geçen bu iyimserliğin muhalefeti zora sokacak şekilde kayıtsızlığı teşvik ettiğini söylemek gerekir. Çünkü muhalefet seçimi kazansa dahi, bu burun farkıyla kazanılmış bir zafer olacak. Bugünün iktidarı yeni dönemde çok güçlü bir muhalefet bloğu olarak varlığını sürdürecek.
Ayrıca muhalefete destek veren geniş kitleler bir an önce ekonomik ve toplumsal kriz ortamından çıkılmasını istiyor. Bürokraside rasyonellik ve kadro tutarlılığı sağlanamazsa siyasetin vaatlerini hayata geçirmesi imkânsız hale gelir. Her şey başladığı yere geri döner.
Yorumlar
Popüler Haberler
Deniz Zeyrek, Sözcü gazetesinden ayrıldı
MHP'li vekillerin istifa gerekçesine PolitikYol ulaştı: VIP altın kaçakçılığı
Yasadışı bahis soruşturmasında yeni dalga: 7 fenomene yakalama kararı
Sivas’ta dershane bulunan binada yangın: Bir öğretmen öldü
Selçuk Üniversitesi, mutluluğun formülünü aramayı bıraktı
AIDS’ten ölen 13 yaşındaki çocuğun babasının ifadesi ortaya çıktı