İslâmcı basında Hamas’ın “büyük lideri” olarak yansıtılan İsmail Haniye 2006’da seçilmeden önce pek önem arz etmeyen bir siyasi figürken, bugün milyon dolarları olan bir isim olarak karşımıza çıkıyor.
Türkiye belki otuz seneden fazladır terörle mücadele ediyor. Bu mücadele sürecinde en çok sivil ölümüne sebep olan eylem türü intihar saldırılarıdır. Bugün size Filistin hareketinin ilk kadın intihar bombacısından Vefa İdris’ten bahsetmek istiyorum. Çünkü aslında bu kadınları sahaya sürerken, arka planda ikiyüzlü eril bir siyaset oyunu oynanıyor.
Sanki bu tip eylemlerde kadınların da yer alması bir eşitlik algısı yaratıyor ama aslında hiçbir eşitlik sağlamadığı gibi bu sahte mücadelede kadınlar da yok olup gidiyorlar. Bu kara siyasetin müsebbipleri, halka her gün yalan söyleyen ve kadın erkek fark etmeksizin binlerce insanın hayatını bozuk paralar gibi harcayan sahtekâr ve samimiyetsiz bir avuç Ortadoğulu terör baronudur.
KADINLAR DA ÖLSÜN
27 Ocak 2002’de Yaser Arafat Ramallah’ta bir konuşma yapmaktadır. Burada Filistinli kadınların “İsrail işgaline” karşı direnişi desteklemekle kalmayıp, bu mücadeleye bizzat iştirak etmeleri gerektiğini söyler. Arafat birdenbire bu söylem değişikliğine neden gitmiştir? Çünkü 2000’de başlayan II. İntifadanın çetin şartlarında kendine stratejik bir çözüm aramaktadır. Bu çözümü de kadınlarda bulmuştur.
Bundan sonra şehadet kavramına bakış açısı değişecek, artık kadınlar da kendilerini bu yolda öldürebilecek ve şehit olabileceklerdir. Arafat kadınları sahaya sürerken, onların intihar eylemleri için daha uygun olduklarını biliyordu. Nitekim kontrol noktalarında daha az dikkat çekiyorlardı; genelde kendilerinden daha az şüphe duyuluyordu.
Hem onların üzerini aramak erkekleri aramaktan “kültürel olarak” daha zordu. Ayrıca kadınlar bombaları elbiselerinin altına rahatça yerleştirebiliyorlardı; hamileymiş gibi davranabiliyorlardı. Bütün bunların yanı sıra, kadınların da savaş alanına taşınması asker sayısının artması demekti. Üstelik dünyada bu tip eylemler ses getiriyordu. Bu durum uluslararası arenada “milli mücadelenin” görünürlüğünü arttırabilirdi.
VEFA
Ocak 2002’de 27 yaşındaki Vefa İdris sırt çantasındaki on kilo patlayıcıyı Kudüs’te kalabalık bir caddede infilâk ettirerek kendisiyle beraber bir İsrailliyi de öldürdü. 131 kişi yaralandı. Bu eylemiyle, İdris ilk Filistinli kadın intihar bombacısı olarak tarihe geçti. Onun ardından dokuz kadın daha bu tip saldırılarda bulundu. Birçok diğeri de deneme aşamasında yakalandı.
Unutmadan belirteyim, İdris, Filistin ulusal mücadelesinde yer alan ilk kadın değildir. Uluslararası alanda adını uçak kaçırma eylemleri ile duyurmuş olan Leyla Halit ve Delal Muğrabi gibi daha önce bu mücadeleye katılmış kadın militanlar da var.
BABASININ KIZI
Vefa o gün “Filistin uğruna” ölümü kucaklarken 26-27 yaşlarındaydı; bugün Paris’te mutlu mesut ve refah içinde yaşayan Zehva Arafat gibi. Zehva şanslı çünkü babası milyon dolarları zimmetine geçirip kızına Paris’te mükemmel bir hayat sağladı. Ancak maalesef Vefa’nın Filistin’in içinde bulunduğu o şartlarla kendisi için büyük hayaller kurma şansı yoktu. Filistin mücadelesi hikayesiyle beyni yıkanan yüzbinlerce hemcinsi gibi. Çünkü onların böyle hayaller kuracağı bir rejimin kurulmasının önündeki asıl engel doğrudan Zehva gibilerin babalarıdır; daha açık bir ifadeyle Filistin liderleridir.
Vefa’nın, onun gibi birçok Filistinli gencin, İsrailli askerlerin, sivillerin, her iki halkın da bebeklerinin kanları, sahip oldukları iktidarı halklarını soymak için kullanan bu soyguncuların ellerindedir. Gencecik insanlar Filistin’e özgürlük dümeniyle kendilerini ateşe atarken bakın bakalım yöneticiler ne büyüklükte paralarla oynuyorlar.
DELİ DUMRUL ve DİĞERLERİ
İslâmcı basında Hamas’ın “büyük lideri” olarak yansıtılan İsmail Haniye 2006’da seçilmeden önce pek önem arz etmeyen bir siyasi figürken, bugün milyon dolarları olan bir isim olarak karşımıza çıkıyor.
2010 yılında Mısır’daki Rose el Yusuf dergisinde çıkan bir habere göre, Haniye, Gazze’nin Rimal semtindeki 2500 m
2’lik bir arsaya 4 milyon dolar ödemiş. Tabii bu görünürde Haniye’ye değil, damadına ait. Ancak bununla bitmiyor. Gazze Şeridi’nde Haniye’nin birçok evi bulunduğu biliniyor. Tahmin edersiniz ki bu evler 1+1 olmasa gerek. Bu evlerin hepsi de çocuklarının üzerine. Belki bilmeyenleriniz vardır Haniye’nin on üç çocuğu var. Acaba her birine bir tane ev almış mıdır? Öyleyse minimum on üç ev demek ki muhtemelen bundan çok daha fazlası var.
2010 yılında Mısır’daki Rose el Yusuf dergisinde çıkan bir habere göre, Haniye, Gazze’nin Rimal semtindeki 2500 m2’lik bir arsaya 4 milyon dolar ödemiş. Tabii bu görünürde Haniye’ye değil, damadına ait.
Gelelim Haniye’nin en az babası kadar kabiliyetli en büyük oğluna. Kendisi hakkında ufak bir araştırma yaptığınızda karşınıza yine bol dolarlı bir öykü çıkıyor. Refah sınırından Gazze’ye milyon dolarları nakit olarak çantalarla sokmaya çalışırken Mısır polisi tarafından göz altına alınıyor.
Buraya kadar okuyup, “Peki bu değirmenin suyu nereden geliyor?” diye sorarsanız, onu da açık kaynaklardan öğreniyoruz. Haniye, Gazze’deki tüneller üzerinden yapılan tüm ticaretten yüzde 20 komisyon alıyor. Buna vergi diyor ama neyin vergisi? Bildiğiniz Deli Dumrul hikâyesi bu. Ticaret yapıyorsan Haniye’ye yüzde yirmi komisyon vereceksin, kural basit.
Bu ticaretin bir başka boyutu da Sina’dan yapılan petrol alışverişi. Burada Mısır’dan ucuza alınan petrol en az sekiz katına Filistin halkına satılıyor. Halk zarara uğruyor ama ne gam. Bu ticaretin tüm kontrolü Hamas’ın lider kadrosunun elinde.
Bir başka örnek daha vereyim. Hamas liderlerinin bir bölümü paranın Gazze Şeridi gibi daha az güvenli bir yerdense Mısır’da saklanmasını daha uygun görüyorlar. Hem böylece beyefendiler Müslüman Kardeşlerin liderleriyle ortak iş de yapabiliyorlarmış. Eski Hamas sözcüsü Eymen Taha 2011’de Gazze Şeridinde 700.000 dolara üç katlı lüks bir villa satın almıştı. Basit bir internet aramasıyla bile bulabilirsiniz.
Birçok Hamas lideri milyon dolarlık villalarda oturuyor. Bundan birkaç sene evveline kadar bir paket sigara alamayacak durumdaki bu adamların çok kısa bir süre içinde dolar milyoneri olması aslında halkta da huzursuzluk yaratıyor ama bunu değiştirmek için nasıl mücadele edecekler? Çok zor gözüküyor.
Gelelim eski Hamas lideri Halit Meşal’e… 2012 yılında bir Ürdün gazetesi Meşal hakkında bir haber yayınladı. Buna göre, Meşal’in malvarlığı 2.6 milyar dolar. Bu parayı Katar ve Mısır bankalarında saklıyor. “Bu neyin parası?” derseniz hem vakıflardan toplanan paralar hem de girdiği farklı iş ilişkileri sonucunda böyle bir zenginlik elde ettiği düşünülüyor.
Hamas liderleri, Suriye, Suudi Arabistan ve Dubai’de çeşitli emlâk işlerine de girmişler. Habere göre, Meşal zaten kendi cüzdanıyla örgütünkini birbirinden ayırmıyormuş. Kendi mumuyla, devletin mumunu ayıran halife Hz. Ömer’den buralara radikal bir geçiş görüyoruz. Ama sorsanız dillerinde hep İslâm var, adalet var.
Bu bilgilerin kaynağını bilmek isteyen arkadaşlar için belirteyim, hiçbirisi gizli saklı değil. Daha detaylı öğrenmek isteyenler ekonomist yazar Doron Peskin’in makalelerine bakabilir. Arapça bilenler de Arap basınına yansıyanlara göz atabilirler.
Hamas liderleri, Suriye, Suudi Arabistan ve Dubai’de çeşitli emlâk işlerine de girmişler. Habere göre, Meşal zaten kendi cüzdanıyla örgütünkini birbirinden ayırmıyormuş. Kendi mumuyla, devletin mumunu ayıran halife Hz. Ömer’den buralara radikal bir geçiş görüyoruz.
Son bir örnek vereyim. Filistin Cumhurbaşkanı Mahmut Abbas. Abbas ve oğullarının girdiği iş ilişkilerine dair bilgilerin doğrudan siyasi rekabet sebebiyle El Fetih yetkililerince basına sızdırıldığı biliniyor. 11 Eylül 2016’da Mısırlı gazeteci Hüseyin Yusuf, El Mısri El Yevm’deki makalesinde Abbas ve iki oğlu Yaser ve Tarık’ın iş faaliyetlerine detaylıca yer verdi.
Abbas’ın oğulları yıllık geliri 35 milyon dolar olan Falcon isimli büyük bir konsorsiyumun başında oturuyor ve Batı Şeria’daki ticaret büyük ölçüde onların tekelinde. Falcon’un birçok alt şirketi var. Tütün ve sigara ticaretinden, elektrik ve kimya sektörüne hatta medyaya yayılan, tam bir dev. Ayrıca Tarık’ın birçok bölgede tarihî eser kaçakçılığı yaptığı da biliniyor. Yaser Arafat’ın ekonomi danışmanı Muhammed Reşit’e göre, Abbas en az 100 milyon doları zimmetine geçirmiş.
Abbas ailesi hakkında iddialar bitmiyor. Siyasi rakibi Muhammed Dahlan’a göre, Arafat’ın ölümünden sonra o dönemki Başbakan Selam Feyyaz, Abbas’a 1.4 milyar dolar transfer ediyor. Abbas da bunun 600 milyon dolarını tabiri caizse “iç ediyor”. Dahlan bizzat kendisinin Abbas’ın çocuklarına ayda 5000 dolar maaşla iş ayarladığını ama şimdi bu çocukların malvarlığının 300 milyon dolara vardığını belirtiyor. Böyle bir kazanç maaşlı bir işle imkansızı başarmak!
ASIL MÜCADELE
Bu adamların suratına tükürsen Nisan yağmuru diyecek kadar umursamaz olmuşlar. Bu insanların Filistin halkını düşündüğünü söylemek gerçekten ideolojik körlüğün zirvesidir. Filistinli çocuklar ölümün ve şehadetin beyhude yere kutsallaştırıldığı yalan bir söylemin askerleri olarak yetiştirilirken, bu adamlar her gün servetlerine servet katıyor.
Üstelik çocukları, torunları parayla oynuyor, dünyanın en güzel otellerinde kalıyor, en güzel rezidanslarında keyif çatıyorlar, milyon dolarlık villaları, arabaları, uçakları var. Bu bahsi geçen paraların onda biriyle Filistinli çocuklara çiçek gibi bir gelecek inşa edilebilir. Ama umurlarında değil.
İnsan üzülüyor, Filistin’in kara gözlü çocukları bir yalancı ve hırsız çetesinin elinde rehin tutuluyor. Bunun böyle gitmeyeceğine yürekten inanmak istiyorum. Bizler bile Filistin’den bunca uzakta bunları biliyor ve duyuyorsak, umuyorum ki gelecek kuşaklar bu riyakârlıklarını bu sefil adamların yüzüne bir tokat gibi vurup kendi mücadelelerini önce bunlara karşı vereceklerdir. Filistin’in çocukları özgürleşmek için önce bu kanunsuz adamlardan kurtulmak zorundalar. Paranın esiri olmuş bu adamlar seni asla özgürleştiremez.