Türkiye son dönemde zaten cari açık problemi yaşamakta. Döviz kurunun yapay olarak baskılanması sonucu maliyet yapısındaki ortaya çıkan mevcut durum, önümüzdeki günlerde dış ticaret konusunda daha ciddi sorunlarla karşılaşabileceğimiz anlamına geliyor. Döviz kurları uzunca bir süredir olduğu yerde sayıyor. Temmuz ayında aktif bir şekilde yürürlüğe konulmaya başlayan makro ihtiyati tedbirler, faiz indirimlerinin neden olduğu ulusal para değer kaybını yavaşlattı. Ağustos ayının ortalarında -19 Ağustos 2022’de- 18 ₺ olan dolar kuru aradan geçen 134 günün ardından sadece 73 kuruş yükselerek 18.73 ₺ seviyesine ulaştı. KURUN YATAY SEYRİ ARKA KAPI POLİTİKALARININ BİR SONUCU İlk bakışta, hayata geçirilen makro ihtiyati tedbirlerin başarılı olduğu izlenimini veren bu durumun aslında izlenen arka kapı politikaları ile yapay olarak yaratıldığını tahmin etmek zor olmasa gerek. Görünmez bir elin döviz kuruna yirmi dört saat boyunca aktif bir şekilde müdahale ettiğini artık herkes biliyor. Enflasyonu seçim öncesinde birkaç ay da olsa dizginleme amacı güden bu stratejinin birçok riski beraberinde getirdiğini belirtmek gerek. MEVCUT KUR İHRACATI TAHRİP ETME POTANSİYELİNE SAHİP Döviz kuruna kazandırılan bu yapay istikrar en çok ihracatçıları rahatsız etmişti. Hatırlanacak olursa Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mustafa Gültepe, 10 Kasım 2022 tarihinde katıldığı bir televizyon programında, enflasyon dikkate alındığında kurun o günkü seviyelerde olmaması gerektiğini ifade etmişti. 10 Kasım’da 18.59 ₺ olan kur aradan geçen 71 günün ardından 14 kuruş, yani binde 7 oranında artarak 18.73 ₺ düzeyine ulaştı. Sanırız mevcut durum ihracatçıları bugün o günden daha fazla rahatsız ediyordur. TÜRKİYE İLE ALMANYA ARASINDAKİ MALİYET FARKLILIĞI TÜRKİYE ALEYHİNE DEĞİŞİYOR Baskılanan döviz kurunun dış ticaret üzerine ne tür etkiler doğurduğunu ve ne tür riskler yaratabileceğini biraz daha yakından inceleyelim. Bunun için Almanya ve Türkiye üzerinden basit bir analiz yapalım ve her iki ülkenin maliyet yapılarına göz atalım. Maliyetin en önemli göstergelerinden biri yurt içi üretici fiyatlarıdır. Bu fiyatlar yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) ile ölçülmektedir. Her ülkenin yurt içi üretici fiyatları doğal olarak o ülkenin ulusal parası ile hesaplanmaktadır. Yani Almanya’dan Yİ-ÜFE endeksi Euro ile, Türkiye’nin Yİ-ÜFE endeksi ise Türk lirası ile hesaplanmaktadır. İki ülkenin Yİ-ÜFE değerlerini kıyaslayabilmek için Türkiye’nin Yİ-ÜFE endeks değerini Euro döviz kuruna böldük. Bu sayede her iki ülkenin Yİ-ÜFE endeks değerleri aynı para birimi ile -yani Euro ile- ifade etmiş olduk. 2017 yılının Ekim ayında Yİ-ÜFE değeri her iki ülke için de 120 € seviyesindeydi. İlerleyen zamanda Türk lirasında yaşanan değer kaybı, Türkiye’nin Euro cinsinden ifade edilen maliyetlerinin Almanya’nın maliyetlerinden daha düşük seviyede kalmasına neden oldu. Yani Türkiye’de üretim maliyetleri 2017 yılının Ekim ayından 2022 yılının Eylül ayına kadar Almanya’ya kıyasla daha düşük seyretti. Bu durum doğal olarak ihracatçının yüzünü güldürdü. Ancak 2022 yılının Ekim ayına geldiğimizde Türkiye’deki üretim maliyetleri Almanya’daki üretim maliyetlerinin üzerine çıktı. Bu durum Türkiye’nin rekabet avantajını artık yitirdiğini gösteriyor. Seçim öncesinde para musluklarının açılmaya başlanmasının döviz kuru üzerinde ciddi baskılar yaratacağını ve Ekim-Kasım-Aralık 2021 döneminde yaşanan kur artışı benzeri durumların tekrar yaşanmasına müsait bir ortam oluştuğunu vurgulamak gerek. Almanya’nın üretim maliyetlerini Türkiye’nin üretim maliyetlerine oranlarsak nispi maliyet endeksini elde edebiliriz. Bu değerin 1 çizgisini aşması Türkiye’nin maliyet avantajına sahip olduğunu, altında kalması ise Almanya’nın maliyet avantajında olduğunu gösteriyor. Aşağıda yer alan şekilde bu değerin son iki ayda 1’in altına düştüğü görülüyor. Yani maliyet yapısı son iki aydır Türkiye aleyhine değişim gösteriyor. CARİ AÇIK VE DÖVİZ KURU TÜRKİYE’NİN EN YUMUŞAK KARNI Türkiye son dönemde zaten cari açık problemi yaşamakta. Döviz kurunun yapay olarak baskılanması sonucu maliyet yapısındaki ortaya çıkan mevcut durum, önümüzdeki günlerde dış ticaret konusunda daha ciddi sorunlarla karşılaşabileceğimiz anlamına geliyor. Sadece dış ticaret değil, döviz kurunun değeri noktasında da endişeler mevcut. Seçim öncesinde para musluklarının açılmaya başlanmasının döviz kuru üzerinde ciddi baskılar yaratacağını ve Ekim-Kasım-Aralık 2021 döneminde yaşanan kur artışı benzeri durumların tekrar yaşanmasına müsait bir ortam oluştuğunu vurgulamak gerek. Bu nedenle 2023 yılının yine dalgalı ve emekçiler açısından tahrip edici bir yıl olacağını beklemek sanırız sürpriz olmayacak. Bu durumun bir an önce son bulmasını temenni eder, hepinize iyi yıllar dilerim.