Cumhurbaşkanı Erdoğan, bayramda, Filyos Gaz İşleme Tesisi Karadeniz Doğalgazını Devreye Alma Töreni’nde ülkeye doğalgazın 1 ay boyunca ücretsiz olacağı müjdesini verdiği günün ertesi günü bazı gazeteler “doğalgaz bir yıl boyunca ücretsiz” başlığı atınca; bu işin aslı astarını öğrenmek için Enerji Uzmanı Ali Arif Aktürk ile konuştum. Biliyorsunuz geçtiğimiz hafta bayram tatili müjdesi olarak Karadeniz’de çıkarılan doğalgaz ve bunun vatandaşa mayıs ayında ücretsiz doğalgaz kullanımı olarak yansıması haberleri çıktı. Son bilgilere göre de Karadeniz gazının devreye alınmasıyla konutlarda kullanılacak mutfak ve sıcak su tüketiminde 25 metreküp doğal gaz tüketiminden 20 Nisan tarihli ilk faturada ücret alınmayacak. Sonda sormam gereken soruyu başta sorayım ki olayın detayına öyle geçelim. Sizce bu haber seçmen kararını değiştirir mi? AKP’nin zaten yüzde 28-30’un altına inmeyen kemik bir oyu var. AK Parti’nin dışında bir faktör, sadece Erdoğan’a olan oy bu. Buna fanatizm de diyebilirsiniz ya da 1930’ların Almanya’sı gibi diyebilirsiniz, böyle yaşayan bir kesim var, onlar Erdoğan’ı bir nevi kutsallaştırıyorlar. Yüzde 30’luk bu seçmen bu haberlerden etkileniyor; Togg’dan etkileniyor, Kızılelma’dan etkileniyor, Bayraktar’ın İHA’larından SİHA’larından etkileniyor. Artık olayı tümüyle milliyetçi tandansa indirmiş bir kesim “gaz bulduk, reis 25 metreküp gazı bedava verecek, artık dünyayı değiştireceğiz” diyecek. Hatta 2018 seçimlerinde bu kesim için Berat Albayrak “Mars’ta dört şeritli otoyol yapıyoruz desek inanırlar” gibi bir söylem vermişti. İşte bu kesim, bu hikâyeyi alır ama ben bu şekilde düşünenlerin yüzde 30’u geçtiğini sanmıyorum. Bu kesim, Karadeniz gazı keşfedilmese de Erdoğan’a oy verecektir, Togg’dan dolayı da oy verecektir. Belki yüzde 1-2 etkiler ama çok fazla etkileyeceğini sanmıyorum. Peki, doğalgaz çıkarımı haberleri çıktıktan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan “Bunlara Filyos’un yerini sor bilmezler” dedi. Gerçekten muhalefet bu doğalgaz çıkarımı ve bölgedeki rezervler konusunu bilmiyor mu? Bir kere, Karadeniz dediğimiz saha, yaklaşık 170 kilometre açıklarda, Romanya ile bizim münhasır ekonomik bölge sınırına çok yakın bir sahadır. Aslında şu anda orada bahse konu gaz, Volga nehrinin yukardan milyonlarca yıldır getirdiği alüvyonlarla oluşmuş bir hidrokarbon kaynağıdır. Bu yeni bir kaynak değildi. Bunun Romanya’da devamı da vardır. 20 yıl önce onu orada Exxon da kazdı, OMV de kazdı, Chevron da kazdı. Orada olan bir hidrokarbon varlığını herkes biliyordu, sektördeki herkes biliyordu. Esasen konu, bu doğalgaz çıkarımının ekonomik olup olmaması idi. Petrol ve gaz sektöründe ekonomiklik, gaz fiyatına ve döneme göre değişiyor. Mesela petrol fiyatı 30-20 dolarlara indiğinde, gaz fiyatını da etkiler. Bu, ekonomik olmayan bir saha yaratır ancak petrol fiyatı diyelim 120 dolara çıktığında bu durum doğalgaz sahasını ekonomik kılabilir. Burada 2200 metre derinde bir sondaj yapılıyor. Bir kere denizin kendine has bir zorluğu var. 2200 metre, ultra derin bir denizdir ve dünyada bu tür sondajı yapabilecek gemilerin sayısı son derece azdır. Berat Albayrak döneminde 3-4 tane gemi aldılar. Bu gemilerin bilgisi kapalı kutu, fiyatlarını bilmiyoruz ama harcanan para Türkiye Petrollerinin parası, yani sizin benim ödediğimiz, Ayşe teyzenin ödediği vergilerin parasıdır. Harcanan para, bugün kıymanın kilosu 300 TL olmuş, bunun 45 TL’si KDV, bu ve türlü ödenen dolaylı veya doğrudan vergilerden alınan paradır. Türkiye Petrollerinde çalışan çoğu kişi bile bu gemilerin ne kadara alındığını bilmiyor. Sonra, geminin daha önceki sahiplerinin bilançolarına bakıyorum, orada defter değeri olarak 750 milyon dolar görüyorum. Şimdi 750 milyon dolara mı alındı, 500 milyon dolara mı alındı, yoksa 300 milyon dolara mı alındı açıklanmıyor, bu bir kapalı kutu. Neyse, aldılar. Şimdi sondaj yapıyorlar. Orada yapılan sondajdan sonra bunun değerlendirilmesi çok hızlı yapıldı. Normalde, dünyada bu tür ultra derin denizlerde gaz çıkarıldıktan sonra ticari işletmeye geçme dönemi 8-8,5 yıldır çünkü derin denizlerde riskleriniz çok fazladır, maliyetleriniz çok fazladır. Karada 60 milyon dolara kazdığınız bir kuyuyu denizde 200-250 milyon dolara kazarsınız. Hatta dokuz tane kuyu kazarsınız boş çıkar onuncusunda bulursunuz ama dokuz tane kazdığınızda harcadığınız para 2 milyar doları bulmuştur. Dokuzuncu kuyuda vazgeçerseniz 2 milyar dolar çöpe gider onuncu da çıkarırsanız 2 milyar 200 milyon dolarla gazı keşfetmiş olursunuz. Diyelim siz kazdınız, deldiniz ve orada hidrokarbonu buldunuz, gazı ya da petrolü buldunuz. Bu; gaz ya da petrol keşfettiniz anlamına gelmiyor. Oradan numuneler alınıyor, bunlar inceleniyor. Orayı deldiğinizde bulduğunuz kum taşlarının büyüklüğü önemli, ne kadar büyükse o kadar kolay gazı ya da petrolü üretebilirsiniz, çok küçük taneliyse o kuyular çabuk körelebiliyor. Mesela Karadeniz’in şöyle bir sabıkası var; Akçakoca açıklarında Türkiye Petrolleri bundan 12 yıl önce gaz üretmeye başladı, 4-5 yıl sonra bu kuyular sağırlaştı, köreldi. Aynı durum Karadeniz’deki Sakarya gaz sahasında da olabilir. Bunun için uzun dönemli kuyu testlerinin yapılması lazım idi. Bu testlerin sonuçlarını bilmiyoruz. Buna ek olarak Chevron, BP bile gazı çıkaran kendi elemanlarına güvenmeyip bağımsız denetim firmasına, bağımsız danışmanların raporuna başvurur çünkü gazı bulan taraf hep sonuca olumlu taraftan bakar. Bu bağımsız raporları veren insanlar da son derece azdır. Daha çok Texas, Houston, Londra merkezli 20-25 tane baba şirkettir. Buralarda çalışan jeologlar, jeofizikçiler, petrol ve doğalgaz mühendisleri tamamen bağımsız bir rapor çıkarırlar. Bu raporlar, yüzde olasılıklarla ne kadar gaz olduğunu söyler çünkü yerin altı bilinmezliklerle doludur. Örneğin Kuzey Irak’ta Taktak sahasında 2016 yılında günde 180 bin varil petrol üreten saha 3-3,5 yıl sonra 14 bin varile düştü. Şu anda 2 bin varil. Çünkü yerin altı bilinmiyor. Şimdi bu sahayı Erdoğan 2021’de müjde olarak açıkladı. Orada telaffuz ettiği rakamı revize etme durumunda kaldı, 540 milyar metreküp dedi. Ancak ne kadar gaz olduğuna dair rapor kamuoyuna açıklanmadı. Normalde BP’de, Shell’de, Chevron’da olsa raporu hissedarlarına açıklamak zorundalar, şu kadar para harcayacağım diye hissedarlarına bu raporu sunarlar ve onların onayını alırlar. Bizim durumda harcanan para, Türkiye Petrollerinin parası, yani sizin benim vergilerimizle toplanan paradır. Yani hissedarlar bizleriz, burası kamu kuruluşu, bu raporu bize açıklamalılar. Diyelim kamuoyuna açıklamadılar ve para harcamaya devam ediyorlar; zaten Schlumberger ve Subsea ile 3,2 milyar dolarlık bir sözleşme yapmışlar, Schulemberger ve Subsea dünya devi tamam ama onların iş tanımları ve ne yapacakları belli değil, 3,2 milyar doları nasıl dolduracaklar belli değil. Bunların da şeffaf olması lazım idi. Bu para harcanıyor ama şeffaflık yok. Ben vergi mükellefi olarak benim paramı harcayan Türkiye Petrollerinden bir kârlılık beklerim. Geçenlerde Türkiye hazinesi borçlandı, Türkiye Petrolleri yaptığı anlaşmada bir kârlılık hesaplaması yapması gerekir, yoksa ciddi bir zarar yazar. Bu projenin toplam maliyeti 9,6 milyar dolar. Bu harcamaya karşı ne üretiyor şimdi ona bakalım. Birinci fazda 2028’e kadar günde 10 milyon metreküp gaz üretecekler, bu rakam eğer her şey yolunda giderse ve her şey saat gibi çalışırsa üretilecek rakam. 2028 de de yılda 3 milyar metreküp gaz üretilmeye başlanacak. 2054’te de kuyular bitecek. Yani 2054’e kadar toplamda üretilecek gaz miktarı, her şey yolunda giderse, 100 milyar metreküptür. Bu rakama karşı 9,6 milyar dolarlık yatırım artı işletme maliyeti (ki o da gemi işletmesi ayrı masraf orada çalışan personel başı minimum 30 bin dolar maaş alır o ayrı masraf) gibi yüksek bir rakama ulaşılır. Yani nihai karar çok erken verildi. Çevreye olacak zararın da göz önünde tutulması gerekilirdi. Bunlar planlanmalıydı. Burada yapılacak en ufak bir hata çevre felaketine yol açabilir. Örneğin 2010 yılında BP böyle bir çevre felaketine yol açmış ve bu ona 28 milyar dolara mal olmuştur, sadece 150 dolarlık bir vana ihmali yüzünden 28 milyar dolar zarara uğradı. Karadeniz kapalı bir deniz ve çevresel etkileri Rusya’yı, Romanya’yı, Bulgaristan’ı, tüm dünyayı ilgilendiriyor. Bunların çok iyi tasarlanıp yapılmış olması gerekiyordu; çok aceleye getirildi. İnşallah bir kaza olmaz her şey yolunda gider ve biz gaz üretmeye başlarız ama Erdoğan 25 metreküp bedava doğalgaz sözü verdi Türkiye’deki 19 milyon abone ile; çarptığınızda 5 milyar metreküp gaz ediyor. Peki 5 milyar metreküp gazı kimin cebinden verecek? Bunun mali bir kaynağının olması gerekiyor. Ya BOTAŞ’ın cebinden (ki BOTAŞ zarar ediyor) ya da Türkiye Petrollerinin cebinden verilecek ama buna kaynak ayrılması için yasal düzenlemenin yapılması gerekiyor. Yani bütçe kanununa bir kaynak konulması gerekiyor ki TBMM’den böyle bir kanunu şu anda çıkarmanın imkânı yok. İktidara kim gelirse bunu meclisten çıkarırlarsa 25 metreküp gazı bila bedel verebilir. Burada bilabedele de karşıyım çünkü fakire, dar gelirliye yardım yapılsın evet ama herkese 25 metreküp dediğinizde sosyal adalete aykırı bir dağıtım var. Son olarak, 5 milyar metreküp doğalgaz fiyatının karşılığı yaklaşık 20 milyar TL ya da uluslararası fiyatlarla hesaplarsanız 32 milyar TL, ilk 3 ayda toplam KDV olarak 70 miyar TL vergi ödemişiz, yani zaten vatandaş olarak bu gazın yarısına yakınını finanse etmişiz; ben buna kaynak yaratılabileceğini düşünmüyorum. Sadece seçim yatırımı olduğunu düşünüyorum bunun. Peki, burayı daha önceki hükümetler biliyor muydu?  Anlaşılan buraya ciddi bir masraf yapıldı, sizce değdi mi bu masrafa? Bu yatırımı yapmamak mı gerekirdi? O saha 20-25 yıldır bilinen bir sahaydı. Oradaki rezerv yapısı sadece hükümetlerin değil dünyanın bildiği bir yapıydı; Chevron da BP de Türkiye Petrolleri de biliyordu. Hatta orada zaman zaman ortak olarak kuyular kazıldı, BP de Chevron da Türkiye Petrolleri de zaman zaman kazdı. Ama siz kazmadan keşif yapamazsınız ve bunun için gemi gerekiyordu. Dört tane gemiyi aldıktan sonra imkânlarınız çoğaldı, maliyetine de bakmadan işe girildi. Eğer Türkiye Petrolleri kâr edebiliyorsa yapılmalıydı tabii, benim de vergi mükellefi olarak param da değerlenmiş olurdu. O zaman da o çıkan gazı ister Türkiye’de ister Avrupa’da satar. O bir değerdir. Gerçek değerine satılıyorsa ne mutlu. Onun için de şeffaflık istiyorum. Yani Türkiye Petrolleri bunun ekonomik modelini bana ya da hadi bana değil de Sayıştay’a gösterse (ki TBMM adına Sayıştay denetlemeli bunu), Sayıştay raporlarında ben karı yüzde 20-22 görürsem, gaz fiyatının başa baş noktasını 80-90 dolar görürsem çok sevinirim ve güzel bir proje derim ama şu an el yordamıyla 9,6 milyar dolar para harcamışsınız, nereye harcadığınız belli değil. Şu da olabilirdi, madem bilabedel dağıtmak gibi bir amacınız var neden Schulemberger’e ya da Subsea’ye para kazandırıyorsunuz, 9,6 milyar doları verin vatandaşınıza, helikopterle saçın, ya da 25 metreküp değil de 50 metreküp doğalgaz verin. Yani belki kârsız bir yatırım oldu; bunu görmek istiyorsunuz? Evet, işin ekonomisini görmek istiyorum. Peki burada şeffaflığın olmamasını normal mi kabul etmeliyiz? Yani normal şartlarda bizim bunları görmemiz mi gerekir? Kesinlikle görmemiz gerekir. Neden göremiyoruz sizce? Türkiye’de şeffaflık yok ki. Şunu diyorum Sayıştay kamu adına, sizin benim adıma burayı denetler ve her yıl KİT komisyonuna rapor verir; “Türkiye Petrolleri buraya şu kadar para harcadı bu karlıdır ve ya zararlıdır” gibi… Burada harcanan her bir kuruş bizim vergimiz. Dünyada gaz arama üretim kısmı en riskli kısımdır ve hiçbir finans kuruluşundan bunun için kredi bulamazsınız öz kaynağınızla yapmanız gerekir. Türkiye Petrollerinin hissedarı biz olduğumuz için bize bu harcamaları veya kaynakları şeffaf bir şekilde göstermelidir. Peki, Türkiye doğalgazda dışa bağımlı bir ülke; bu kaynakla beraber dışa bağımlılığı azalır mı? Yoksa bu çok küçük bir miktar mı? Türkiye’nin yıllık doğalgaz tüketimi 60 milyar metreküp civarındadır. Bu projeden üretilecek, her şey yolunda giderse, yıllık 3,6 milyar metreküptür, böldüğünüzde oranını görürsünüz. Yani dışa bağımlılık o miktarda, kısmen, azalır. Ancak, orada kullanılan ekipmanlar çok spesifik ekipmanlardır ve siz işi böyle aceleye getiriyorsanız bilin ki o ekipmanlara normalde ödeyeceğinizden daha fazla bir ücret harcamışsınızdır. Ayrıca 3,6 milyar metreküp de devede kulak, pandemiden önce ülkenin doğalgaz talebi bir sene için 5- 5,5 milyar metreküp değişti. Elektrik santrallerinin üretimleri su kaynağına göre değişiyor, su kaynağı iyiyse 3-4 hatta 6 milyar metreküp daha az doğalgaz tüketiyorlar ama o sene kuraklık varsa 5-6 milyar metreküp daha fazla doğalgaz tüketiyorlar. Ona bile ya yeter ya yetmez. Bir de Türkiye’nin konutlardaki doğalgaz tüketimi her sene artıyor çünkü her şehre doğalgaz götürülmeye çalışılıyor. Haneler 4 ay kullanıp diğer sekiz ay kullanmıyor ve bu 4 ay için her yıl Türkiye’ye 10 milyar metreküp ilave talep geliyor. Yani, yıllık ihtiyacın 20-30’da biri doğalgaz ihtiyacını karşılayacak bir proje. Peki Türkiye’de bildiğiniz başka kaynaklar var mı? 2028’den sonra faz 2’ye devam edilecek, toplam 40 kuyu kazmaları gerekiyor ve faz 2’ye devam edeceklerse onun için tekrar ayrı kaynak bulmaları gerekecektir. Onun için tekrar bir 10-15 milyar dolar para ihtiyacı olacaktır. Türkiye maalesef coğrafya olarak gaz ülkesi değil ancak buna üzülmemek gerekir çünkü mesela Japonya da Güney Kore de gaz ülkesi değil ama Japonya ve Güney Kore’nin şirketleri Katar’da Afrika’da Yemen’de gaz üretip kendi ülkelerine götürüyor. Yani Türkiye Petrollerinin zaten Karadeniz’de değil, gidip Mozambik’te de arama yapması lazım, ortak olması lazımdır. Burada 9,6 milyar dolar harcayacağına belki daha ekonomik daha etkin bir saha Afrika’da vardır orada da ürettiğin gaz senin olacaktır. Tabii çevre koşullarına da belki daha az zararlı olur çünkü belki oralarda daha az risk vardır değil mi? Her proje kendi riskini barındırır o risk değerlendirmesi ona göre yapılır. Diyelim 10 milyar dolarlık bir kaynağınız var, bunu tek bir kaynağa mı yönlendirirsiniz yoksa sepet mi yaparsınız, bu bir ölçek ekonomisidir, şirket yönetimidir, rasyonalitedir.