Skandal ve felaketlere rağmen seçmenlerin Başbakan Mitsotakis ve Nea Demokratiadan vazgeçmemesi, istikrar için doğru adres” olarak görülmelerinden kaynaklanıyor. Zaten iktidar partisinin son derece basit sloganlar ve ifadelere dayalı kampanyası da, istikrar” vurgusu yapıyordu. Tıpkı Türkiye gibi Yunanistan da, ardarda seçimler yaşadı. Başbakan Kyriakos Mitsotakis, 21 Mayıs genel seçimlerinde sürpriz bir zafer kazanmıştı. Ancak, yaklaşık yüzde 41’lik oy desteği, Mitsotakis’in iktidardaki partisi muhafazakâr Nea Demokratia’nın hükümet kurmasına yetmedi. Çünkü bu seçimlerde, en yüksek desteği alan partiye fazladan yaklaşık 50 sandalye daha veren “bonus sistemi” uygulanmadı. Bu nedenle de, 25 Haziran’da Yunanistan’da ikinci kez sandıkları gidildi. İkinci seçimlerde ise, bonus sistemi Nea Demokratia tarafından devreye yeniden sokulduğundan, iktidarın işi  kolaydı. “ Yunanistan’a özgü “bonus sistemi”, 2016’da sol parti SYRIZA’nın iktidarında kaldırılmıştı. SYRIZA’nın amacı, Yunanistan’da “koalisyon kültürünün” gelişmesi idi. Fakat SYRIZA, ne hükümetteyken, ne de 2019’da muhalefete düştüğünden bu yana ülkede koalisyonları teşvik edecek biçimde partiler arası diyalogları geliştirmedi. Sonuç olarak, Mayıs seçimlerinde olduğu gibi Haziran seçimleri de, Mitsotakis ve Nea Demokratia’nın yüzde 41’e yakın oy almasıyla noktalandı. ANKETLER YUNANİSTANDA DA YANILMIŞTI Yunanistan’daki ilk seçimlerde, tıpkı Türkiye’de ilk tur Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimlerinde olduğu gibi, anketler yanıldı. Mayıs seçimlerine giderken kamuoyu yoklamaları, iktidar partisini yüzde 30’larda ve ana muhalefet partisi SYRIZA’yı da yine yüzde 30’lara yakın gösteriyordu. Şubat 2023’teki yüksek hızlı tren kazasının Nea Demokratia’ya olan güveni sarstığı ve oy kaybettirdiği iddia ediliyordu. Yunanistan’daki iktidar için Tempi tren kazasının, Türkiye’deki deprem felaketi benzeri bir kriz söylenebilir. Ancak, ne orada ne de burada, yaşanan felaketler iktidarlara oy kaybettirmedi. Benzer biçimde, Yunanistan tarihinin en sarsıcı istihbarat krizlerinden biri olan “Telekulak Skandalı”nın patlak vermesi de iktidarı etkilemedi. Yani, Yunan istihbaratının muhalefetten politikacıların telefonlarını dinlettiğinin ortaya çıkması da, iktidarın oylarını düşürmedi. Skandal ve felaketlere rağmen seçmenlerin Başbakan Mitsotakis ve Nea Demokratia’dan vazgeçmemesi, “istikrar için doğru adres” olarak görülmelerinden kaynaklanıyor. Zaten iktidar partisinin son derece basit sloganlar ve ifadelere dayalı kampanyası da, “istikrar” vurgusu yapıyordu. Mayıs seçimlerindeki kamuoyu yoklamalarının yanıldığı diğer bir nokta da, ana muhalefet partisi SYRIZA’nın oyunun yüzde 20 civarında kalması oldu. İlk seçimlerde beklenenden çok daha düşük oy almasının şokunu atlatamayan SYRIZA’ya olan destek, 25 Haziran seçimlerinde de yüzde 18’e düştü.
Kamuoyu yoklamalarının yanıldığı diğer bir nokta da, ana muhalefet partisi SYRIZAnın oyunun yüzde 20 civarında kalması oldu. Bu şoku atlatamayan SYRIZAya destek, 25 Haziran seçimlerinde yüzde 18e düştü.
İKTİDARA KAZANDIRAN PARTİ SİSTEMİN FRAGMANTASYONU Görüldüğü gibi, Türkiye ile Yunanistan’ın “çifte seçimlerinde” birbirini andıran yönler var. Fakat, Türkiye ve Yunanistan’daki şartlar ile koşullarda çok farklı bir yön de var: Yunanistan, kendi ekonomik krizinden yeni sıyrılmaya başlıyor. Henüz Yunan halkı, ekonomik krizden kurtulmanın etkisini layıkıyla yaşayamasa da; ülke yıllar sonra “yatırım yapılabilir” statüsünü geri kazandı. Ve yavaş yavaş, tüketici güven endeksi yükseliyor. Yunanistan’da Nea Demokratia/Mitsotakis’e olan destekle, Türkiye’de AK Parti/Erdoğan’a olanın benzer yönü; seçmenlerin, iktidara canıgönülden destekten çok muhalefete olan güvensizlikle hareket etmesi. Normal şartlar altında, muhalefet bu güvensizliği yenmeye çalışarak oy denklemini değiştirmeye çalışabilirdi. Yunanistan’da SYRIZA başta olmak üzere, iktidara gelmiş veya gelebilecek muhalefet partileri, seçmenlere ulaşmak için yeterince ve uzun soluklu çaba göstermemelerinin, kendi aralarında “ittifaklar” oluşturmamanın bedelini şimdi ödüyor: “parti sistemi fragmantasyonu”nun kurbanı oluyorlar. Sadece Mayıs-Haziran seçimleri arasındaki bir aylık süreçte atağa geçen “Spartalılar” Partisini ele alalım: 1980’de kurulan bu aşırı sağ ve milliyetçi parti, 25 Haziran seçimlerinde yüzde 5’e yakın oyla 12 sandalye kazanarak ilk kez parlamentoya girdi. Sloganları “Yunanistan, Yunanlılarındır” olan Spartalılar, Neo-Nazi sempatizanı olduğu için yasaklanan Chrysi Avgi/Altın Şafak Partisi’nin de desteğini aldı. Altın Şafak’ın lideri Ilias Kasidiaris, 13 yıllık bir hükümle cezaevinde; özelllikle onun hapisten verdiği destek, Spartalıların Meclis’e girmesinde etkili oldu. Spartalılar,  aşırı sağı temsilen Meclis’te yalnız da olmayacak: Elliniki Lisi/Helen Çözümü ve Niki/Zafer Partileri de sırasıyla yüzde 4,5 ve yüzde 3,7 destek alarak temsil hakkı kazandılar. Böylece, 300 kişilik parlamentoda aşırı sağın toplam 34 milletvekili olacak. Bir de, aşırı sol milliyetçi Plefsi Eleftherias/Özgürlük Yolu Partisi’nin yüzde 3,2 oyla kazandığı 8 vekili de eklersek; aşırı milliyetçi partilerin temsiliyet hakkı 42 sandalyeye çıkıyor. Hele bir zamanlar beraber hareket ettiği SYRIZA ile arasındaki uçurum büyüyen ve Stalinistliğini açıkça dile getiren Komünist Parti’nin yüzde 7,7 oyu ve 20 temsilcisini de hesaba katarsak, parlamentodaki “aşırı durum” daha da iyi anlaşılabilir. Fragmantasyon, dünyadaki siyasi trendlerin de etkisiyle, aşırı sağ lehine gerçekleşiyor: eski Maliye Bakanı Yannis Varoufakis’in yeşil-sol MERA-25 hareketi, bu kez yüzde 3 barajının altında kalarak Meclis’e de giremedi.
Yunanistanda Nea Demokratia/Mitsotakise olan destekle, Türkiyede AK Parti/Erdoğana olanın benzer yönü; seçmenlerin, iktidara canı gönülden destekten çok muhalefete olan güvensizlikle hareket etmesi.
Aşırı sağa dönersek; bu partilerden Elliniki Lisi’nin lideri Kyriakos Velapoulos’un televizyonda, kellik ilacı ve Hazreti İsa’ya ait olduğunu ileri sürdüğü mektupları pazarlayan bir “medyatik kişilik” olduğunu hatırlatalım. Ve Niki/Zafer ise, dini/Ortodoks değerlerine vurgu yapan, Rusya yanlısı bir din öğretmeninin kurduğu  bir parti. Tüm bu aşırı partilerin programı bile yok-ama destek veren seçmenler bunu umursamıyor. Yunanistan’ın 25 Haziran seçimlerinin, Türkiyede dikkate alınması gereken en önemli yönü de, işte bu: parti sisteminin yaşadığı yaşadığı parçalanma/fragmantasyon. Diğer bir deyişle, siyasi gücün çok sayıda küçük parti arasında bölünerek etkin biçimde kullanılamaz hale gelmesi. Türkiye, bu durumu, muhalefetinin bölüne bölüne parçalanması yoluyla deneyimleme yolunda ilerliyor. Elbette, “fragmantasyonu” sadece muhalefet yaşamıyor; ancak iktidar, bu durumu Cumhur İttifakı’na yeni partiler katarak ve tüm ittifakı AK Parti/Erdoğan yörüngesine oturtup, “itirazsızlaştırarak” perdeliyor. Yunanistan’da, yüzde 40’ı aşan destek alan iktidarın eli çok rahat; en yakın rakibi SYRIZA, yüzde 18’e düşmüş vaziyette. Diğer “aklı başında” muhalefet temsilcisi, sosyal demokrat PASOK’un yüzde 11,8.  Öte yandan, katılım oranı, Mayıs oylamasında yüzde 61 iken;  Haziran’da bu oran yüzde 53’e düştü. Türkiye’de muhalefetin gittiği istikamet de, Yunanistan’da muhalefetin bugün kendini düşürdüğü hal.