Erdoğan 14 Mayıs’tan sonra mola vermiş gibi durmuyor. Genç adam da henüz Kemal beye omuz vermiş değil. Erdoğan un çuvalını fırına yetiştirmesi çok daha muhtemel görünüyor, tabi yorgun değil ise. Türkiye’de, hem toplumun hem de siyasilerin merakla beklediği Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri 14 Mayıs 2023’te yapıldı. Ancak bu seçim yeni bir seçim doğurdu. Artık Türkiye’nin yeni bir seçimi daha var. 28 Mayıs 2023’te halk yeni Cumhurbaşkanını seçmek üzere tekrar sandık başına gidecek ve bu kez yalnızca Cumhurbaşkanlığı için iradesini ortaya koyacak. 14 Mayıs itibarıyla Türkiye’de son birkaç yıla göre oldukça sakin bir siyasi atmosfer yaşanıyor. Siyasiler çok daha az konuşuyor, sokakta insanlar daha az gergin ve TV programlarında konuşmacıların ses tonu çok daha düşük.  Aslında tüm bu farklılıkları ortaya çıkaran ortak bir durum var. O da 14 Mayıs gecesi ortaya çıkan Cumhurbaşkanlığı seçim neticeleri bence. Türkiye’de Cumhurbaşkanının üçüncü kez halk tarafından seçilmesi için sandığa gidildi ve ilk defa seçimler ikinci tura taşındı. Bu netice Türkiye toplumunun ve siyasilerin ilk defa karşılaştığı bir durum. Türkiye daha önce hiç tecrübe etmediği bir 15 günü yaşıyor ve tecrübesizlikten kaynaklanan bir ‘’durağan süreç’’ yaşanıyor. 15 günün ilk haftasında oldukça sakin bir durum bizi karşıladı ama önümüzdeki hafta muhtemelen çok daha hareketli geçecektir. Milletvekili Genel Seçimleri Grafikte partilerin 2018-2023 arasında oy değişimleri gösterilmektedir. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin siyasi hayata eklemlediği %50+1 zorunluluğu büyük partilerin parçalanmasına, küçük partilerin ise pazarlık paylarının artmasına sebep oldu. Yukarıdaki grafikte net bir şekilde gösteriyor ki 2018 seçimlerinin ardından mecliste grup kurma hakkı olan partiler küçülmüş. Yalnızca CHP’nin oyları artmış görünmektedir. Elbette bunun altında da manalı bir sebep var. 5 siyasi parti aday listesi vermeyip CHP listelerini destekledi. Partilerin oy oranlarındaki değişimler gösteriyor ki; Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde %50’yi aşma zorunluluğu var olmaya devam ettikçe büyük partiler küçülmeye devam edecek ve Türkiye’deki siyasi parti enflasyonu da devam edecek. Parlamento’da Cumhur ittifakı temsilcileri toplamda 322 sandalyeye sahip olarak yasa yapmak için gerekli olan 301 sayısını aşmış oldu. Bu husus Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunu da yakından ilgilendiriyor. AK Parti’nin milletvekili sayısı 295’ten 268’e düştü. MHP’nin ise 49 olan milletvekili sayısı 50’ye yükseldi. Yeniden Refah Partisi ise 5 milletvekilliği kazandı. Millet ittifakında ise CHP’nin milletvekili sayısı 146’dan 169’a yükseldi. 169 milletvekilinin 39’u CHP listelerinden seçime katılan ittifak bileşenlerine ait. CHP’nin kendi milletvekili sayısı ise 16 azalarak 130 oldu. Emek ve Özgürlük ittifakında ise HDP’nin milletvekili sayısı 67’den 61’e düştü. TİP ise 4 milletvekili çıkardı. Parlamentoda ortaya çıkan aritmetik Millet ittifakı açısından oldukça dezavantajlı ve beklenenin çok gerisinde görünüyor. CHP ve İYİ Parti’nin 16 ilde ortak liste ile seçime katılmasına karşın ittifakın toplam milletvekili sayısı 212 oldu. 2018’e göre ittifakın toplam milletvekili sayısı 21 sandalye artmış olsa da beklentilerin çok gerisinde kaldı. Emek ve Özgürlük ittifakı ile Millet ittifakı toplamı sandalye sayısının en az yasa yapacak çoğunluğa erişmesi beklentisi genel bir kanaat olarak dile getiriliyordu. Ancak iki ittifak toplamda 278 milletvekili elde edebildi. Hiç şüphesiz ki Millet ittifakının parlamento seçimlerinden mağlup çıkmasındaki en büyük faktör ülke genelinde ortak listeler etrafında birleşememiş olmasıdır. 30 Mart 2022’de yapılan seçim kanunundaki değişiklikler neticesinde ittifakların oy oranı hesaplaması ve milletvekili dağılımının hesaplanmasındaki parametreler değişti ve partilerin artık oylarının boşa gitmediği hesaplama yöntemi değişmiş oldu. Ancak Millet ittifakı yapılan değişikliğe teşkilatlarını, yönetimlerini ve liderlerini entegre etmekte çok ağır davrandı ve reaksiyon gösteremedi. Birçok seçim çevresinde optimum liste ortaklıklarını gerçekleştiremedi ve neticesinde meclis çoğunluğunu Cumhur ittifakı kazandı. 26 Temmuz 2022 tarihinde ilk yazısını yazdığım, 30 büyükşehirdeki politik değişime dair yazdığım yazıların ilkinde bu konuya değindiğimi anımsıyorum. O günkü yazıda da listelerde ortaklaşmanın Millet ittifakı açısından elzem olduğunu ve partilerin tüm yapılarıyla bu duruma hazırlanması gerektiğini yazmıştım. Değişiklik mi algılanamadı, partiler çıkarlarını mı üstün tuttu bilemiyorum ancak Cumhur ittifakına avantajlı bir alan yaratıldığı parlamento dağılımından açıkça görünüyor. Cumhurbaşkanlığı Seçimleri Cumhurbaşkanlığı seçimleri, 2019’dan bu yana devamlı olarak parlamento seçimlerinden çok daha fazla gündemde olan, reytingi yüksek taraf oldu. Kaldı ki 14 Mayıs akşamı TV’de sonuçları takip edenlerde ilk olarak Cumhurbaşkanlığı sonuçlarını incelediler. Cumhurbaşkanlığı seçimleri; adayların belirlenmesi, netleşmesi ve aslında ‘’kesinlikle netleşmesi’’ olarak üç ayrı süreçten geçti. Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı medyada en fazla tartışılan konu oldu ve günlerce hem halkın hem de sosyal mecraların gündemini belirledi. 6 Mart Pazartesi günü itibarıyla Kemal bey Millet ittifakının adayı oldu. Muharrem İnce, Recep Tayyip Erdoğan ve Sinan Oğan’ın da adaylıklarıyla beraber 4 adaylı bir Cumhurbaşkanlığı seçimi için kum saati işlemeye devam ederken seçime 2 gün kala Muharrem İnce yarıştan çekildiğini açıkladı ve adaylar ‘’kesinlikle netleşmiş’’ oldu. Sandıktan çıkan sonuç halka ikinci kez sandık yolunu işaret ederken analiz edebilmek içinde birkaç fikir verdi elbette. Recep Tayyip Erdoğan %49,5 ile en fazla oy oranını elde ederek sandıktan birinci çıktı. Kemal Kılıçdaroğlu ise %45,0 ile ikinci aday oldu ve ikinci turda Erdoğan ile yarışma hakkını elde etti. Sinan Oğan %5,2, Muharrem İnce ise %0,4 oy oranı elde ettiler. Parlamento seçimlerinde Cumhur ittifakının 300’ün üzerinde milletvekili elde etmesi Tayyip Erdoğan için avantajlı bir alan oluşturmaktadır. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ortaya çıkan sonuçların ardından Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’nun oy oranlarını yan yana getirdiğimde şöyle bir senaryo kuruyorum; her iki adayın sırtında da birer un çuvalı var ve fırına doğru yürüyorlar. Erdoğan’ın birkaç adımı kalmış, Kılıçdaroğlu’nun ise 10 adımı. İkisinin orta yerinde de genç bir adam var ve hangisine yardım etsem diye düşünüyor. Kılıçdaroğlu’na omuz verse fırına unu ilk Kemal bey götürebilir ama kesin değil. Erdoğan’a yardım ederse Tayyip bey fırına girecek, birkaç adım kalmıştı zaten. Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’ı sollaması için ya genç adamdan sıkı bir güç alması gerek ya da Erdoğan’ın uzun bir mola vermesi gerekecek. Erdoğan 14 Mayıs’tan sonra mola vermiş gibi durmuyor. Genç adam da henüz Kemal beye omuz vermiş değil. Erdoğan un çuvalını fırına yetiştirmesi çok daha muhtemel görünüyor, tabi yorgun değil ise.