İlhan benim hem öğrencim, hem de arkadaşımdır. Uzun zamandan beri Türkiye’deki ekonomistlere eleştiriler getiriyor. Karşılaştığımız ekonomik krizin öncekilerden farklı olduğunu ve daha yaratıcı politikalar düşünmemiz gerektiğini söylemeye çalıştı. Ama tartıştığı kişiler İlhan’a cevap vermek yerine onu blokladılar. Bilmiyorum ekonomiyle ilgili misiniz? Sosyal medyada çıkan, kimi zaman oldukça ayrıntılı yorumları ve bu yorumcuları okuyor musunuz? Doğrusu benim mesleğim ekonomi olduğu için ben izliyorum. Oldukça ilginç yorumlar yapanlar var. Bunlar arasında biri var ki uzun zamandır özel olarak onunla ilgili bir şeyler yazmak istiyordum. Nasip bugüneymiş. Dr.İlhan Döğüş’den söz ediyorum. İlhan benim hem öğrencim ve hem de arkadaşımdır. Uzun bir zamandan beri, dili biraz sert olsa da Türkiye’deki ekonomistlere eleştiriler getiriyor ve bence de önemli tespitler ve görüşler öne sürüyor. İlhan, İstanbul Erkek Lisesi gibi önemli bir liseden mezun olduktan sonra Bilgi Üniversitesinde okudu. Sonra Almanya’da Hamburg Üniversitesi’nde ekonomi doktorası yaptı. Bu okulda ve başka bazı Alman üniversitelerinde dersler verdi. Uluslararası yayınları, yine uluslararası ünleri olan iktisatçılar tarafından önemsendi, hakkında görüşlerine ilişkin destek yazıları yayınlandı. Ama ilginçtir bütün bunlara rağmen özellikle Türkiye’de kamuoyunun bildiği ekonomistler tarafından kaale alınmadı. Yokmuş gibi davranıldı. Oysa İlhan başlangıçta, karşılaştığımız ekonomik krizin daha önce karşılaştıklarımızdan farklılıklar taşıdığını ve dolayısıyla da daha yaratıcı politikalar düşünmemiz gerektiğini söylemeye çalıştı. Ortodoks politika önerilerinin bu sefer işe yaramayacağını, daha doğrusu işe yarasa da faturanın çalışan ve yoksul kesimlere çıkması anlamı taşıyacağını söyleyerek itirazda bulundu. Ama ülkemizdeki ekonomistlerin çoğunun, özellikle muhalefete yakın olanların böyle bir yaklaşımı önermelerinden dolayı onlarla tartışmalara girdi. Neredeyse her bir tartışma paylaşımı sonunda bu kişiler İlhan’a cevap vermek yerine onu blokladılar. Tabii bu İlhan’ı daha da mutsuz etti. İstiyordu ki kendi önerilerinin de değerlendirileceği bir muhalif perspektif ortaya çıksın. Ama İlhan’ın bu talebi görmemezlikten gelindi ve önemli hiçbir ekonomist tarafından önerileri ele alınıp değerlendirilmedi.
Birçok ana akım ekonomist KKM’nin bütçeye yük olacağından, bir servet transferi işlevi göreceğinden ve tabii enflasyona neden olacağından dolayı eleştirirken İlhan bu uygulamanın dolardaki artışı önleyebileceğini söylemişti.
Bunları neden mi yazıyorum? Birçok nedeni var kuşkusuz. Bir kere İlhan’ı oldukça yakından tanıyan biri olarak uğradığı ve uğratıldığı Hikmet Kıvılcımlı’nın deyişiyle “susuş kumkuması” (conspiration de silence) beni bu yazıyı yazmaya itti. İkinci olarak, İlhan, kendini, ekonomide de anaakım ekonomi anlayışına muhalif olan Heterodoks bir perspektiften konuşmaya çalışıyordu ki doğrusu ben de Türkiye gibi bir ülkenin var olan ekonomik sorunlarını tartışmak için çok daha imkanlı bir yaklaşım olarak görüyorum. Tartışmanın en önemli konularından biri kuşkusuz Erdoğan’ın “faiz sebep enflasyon sonuç” formülasyonuydu. “Türkiye modeli” olarak lanse ettikleri bu model, ekonomideki bazı koşullar uygun olsaydı çalışabilirdi de. Ama, özellikle TL’nin değerini düşürüp ihracatın artmasını bekleyerek (cari açığın düşmesi vesilesiyle) TL’nin yeniden değerlenmesi ve böylelikle enflasyonun kontrol altına alınması gerçekten boş bir hayaldi. Neden mi? İlhan şöyle diyor: “Türkiye’nin salt TL’nin değersizleşmesi ile uzun vadede cari fazla vermesi pek mümkün değil çünkü Türkiye'nin ihraç ettiği ürünlerin talebinin fiyat esnekliği yüksek iken, ithal ettiği ürünlerin fiyat esnekliği düşük”. Yanlış mı? Bence hayır sonuna kadar Türkiye ekonomisinin en temel sorunlarından biri budur. Nitekim TL yerlerde sürünürken ihracat arttı ama ithalat ihracattan kat be kat arttı. Sonuçta cari açık alarm veren bir düzeye geldi.
Bu kriz öncekilerden farklı bir nedenle ve bütün dünya uluslarını etkileyen Pandemi salgınıyla yükseldi. 2) Bu nedenle de kriz bir arz krizidir ve temel kaynağı da lojistik akımların bozulmasıdır.
İlhan’ın itiraz ettiği ve ana akım ekonomistlerden farklılaştığı bir diğer konu da KKM (Kur Korumalı Mevduat) meselesiydi. Birçok ana akım ekonomist KKM’nin bütçeye yük olacağından, bir servet transferi işlevi göreceğinden ve tabii enflasyona neden olacağından dolayı eleştirirken İlhan başından beri bu uygulamanın belirli bir süre de olsa doların değerinin artmasını önleyebileceğini söyledi. Ayrıca iddia edildiği gibi bütçeye yük olmaktan çok dolarizasyonu durdurarak, fiyatlamaları normalleştirme yoluyla ekonomik sirkülasyonu yeniden başlatarak bütçe açığını azaltacağını ve asıl önemlisinin ise, KKM’nin vergilerle ödenmediği için, vergi mükelleflerine yük olmadığını çünkü KKM’ın vergilerle değil tahvil ihraçlarıyla finanse edildiğini söyleyerek önemli bir çıkış yaptı. Bu konu da usta ekonomist Korkut Boratav’ın benzer görüşler ileri sürmesi dışında bir ses getirmedi. Bir-iki tespitte bulunarak yazımı noktalayacağım: 1) Bu kriz öncekilerden farklı bir nedenle ve bütün dünya uluslarını etkileyen Pandemi salgınıyla yükseldi. 2) Bu nedenle de kriz bir arz krizidir ve temel kaynağı da lojistik akımların bozulmasıdır. 3) Ortodoks ekonomi politikaları dünyanın ulaştığı bu küreselleşme düzeyinde etkileri azalmış önerilere sahiptir. 4) Benzer biçimde ortodoks ekonomi politikaları, daha önce olduğundan çok daha ciddi düzeylere ulaşmış bozuk gelir dağılımlarının olduğu bir dünyada etkileri belirsizleşmiş önerilere sahiptir. 5) Bizim muhalefet cephemizdeki kafa karışıklıkları ancak İlhan Döğüş gibi farklı görüşlere sahip ekonomistlerin tartışmalara katılımıyla iyileşebilir. Tabii eğer daha güçlü bir muhalefet ve daha özgür bir Türkiye istiyorsak!