Bu toplumun hakkettiği yönetim kalitesi bu iktidarın kendisine sunduğu yönetim kalitesine sığmıyor. Bu toplum çok daha üstün performanslar çıkarabilir ama bu kurumsal yapılanma ile değil. Bu da ekonomik çıkmazlarımızın temel nedeni. Ünlü iktisatçı Daron Acemoğlu hemen her konuşmasında ekonomik gelişmede “kurumların” önemini vurgular. Bu vurguyu kim nasıl anlar bilemem. Ama benim anladığım “kurum” kavramı farklı çıkarları olan bireyler dünyasında belirli bir düzen ve uyum sağlayabilmek için gerekli olan bir kavram. Tabii bu kavramla ekonomik gelişme arasındaki ilişki de anlaşılabilir bir ilişki.  Çünkü, farklı çıkarları olan bireyler dünyasında toplumun kıt olan kaynaklarının israf edilmeden kullanılabilmesi için kurumlar, farklı bireylerin farklı çıkarları arasında çatışmaların giderilmesini ve böylelikle onların ortak amaçlara yönelmelerini sağlayabilecek yapılar olarak bir ülkenin kalkınmasıyla da yakından ilgilidir. Acemoğlu ve arkadaşlarının çalışmalarından çıkan bir sonuca göre bir topluluk, yerleştiği yerde eğer uzun süre kalmayı düşünüyorsa orada kurumlar kurmayı öncelikli görür. Yok eğer geldiği yerde kalıcı olarak yerleşmeyi düşünmüyorsa yaptığı şey o topraklarda elde ettiği serveti alıp başka yerlere gitmek. Şimdi bu bilgilerden yola çıkarak bizim ülkemize bakarsak, biz sanki bu topraklarda geçiciyiz gibi davrandığımızdan mıdır nedir kuruluştan beri doğru dürüst kurumlar kurmamışız. O nedenle de devlet gücünü ele geçiren AKP ve Erdoğan zombi niteliğinde de olsa bütün kurumları kendi istediği gibi biçimlemekten kaçınmadı. Yüz yıllık dediğimiz birçok kurumu, kurumların kendilerini kendi dinamikleriyle yönetme yeteneklerini yok ederek neredeyse hepsini iktidarın aparatı haline getirdi. Şimdi konuşuyoruz, nasıl kalkınmış bir ülke olacağız, enflasyonu nasıl yeneceğiz, istihdamı nasıl arttıracağız diye. Yahu biz böyle bir amaçla burada oturuyorsak neden burada kazandığımız servetleri alıp başka ülkelere gidiyoruz ki? Bazı işadamlarının iddiasına göre Türklerin yurt dışında sahip oldukları servet 500 milyar dolarmış. Demek ki göçebe geçmişimiz midir bilinmez biz (ya da bazılarımız) bu toprakları çok da benimsememişiz. Nereden çıkardın demeyin! Bakın bugün Türkiye toplumuna çıplak bir gözle bakarsanız bu topraklarda yaşayan insanların düzeyi bu toplumun yönetilme kalitesi ve düzeyi ile uyumlu değil. Daha açık söylersem bu toplumun hakkettiği yönetim kalitesi bu iktidarın kendisine sunduğu yönetim kalitesine sığmıyor. Bu toplum çok daha üstün performanslar çıkarabilir ama bu kurumsal yapılanma ile değil. Bu da ekonomik çıkmazlarımızın temel nedeni. Alın bakın kurumlarımıza! Hangisi çağdaş insanın taleplerini karşılayabilecek kurumlar bunlar. Dün sosyal medyada yer alan Esenyurt katliamını hatırlayın! Katilin birinin Emniyete geliş ve gidişine bakın! Kelepçe takılmamış. Bir de gazeteci Evrim Kepenek’in gözaltına alınışına bakın. Elleri kelepçelenmiş. Peki polis teşkilatı tek bir kurum değil mi? Neden birine uyguladığını diğerine de uygulamıyor? Üstelik biri katil diğeri ise görevini yapan bir gazeteci. Ya da alın Akbelen olayını! Bu ülkenin anayasasında bireylerin gösteri yapma hakkı yok mu? Var! Peki neden o askerler özel bir şirketin doğayı tahrip eden projesine karşı haklarını kullanan vatandaşlara saldırıyorlar? Bu konunun görüşülebilmesinin daha barışçı yolları yok mu?
Bu ülkenin yönetimi ve yönetim kapasitesi, ülkeyi demokratik bir biçimde yönetebilecek bir gelişmişlikte değil. Tamamen yukarıdan aşağıya kararların alındığı bu anlamıyla despotik yönetimlere uygun bir özellikte.
Uzatmayayım! Bu ülkenin yönetimi ve yönetim kapasitesi, ülkeyi demokratik bir biçimde yönetebilecek bir gelişmişlikte değil. Tamamen yukarıdan aşağıya kararların alındığı bu anlamıyla despotik yönetimlere uygun bir özellikte. Birçok kişiye sorulduğu gibi bazen bana da muhalefet ne yapsın diye soruyorlar. Bu yazı çerçevesinde onlara tavsiyem ülkedeki demokrasinin asla kurumsallaşmamış bu yapısını ele alarak yerelleşme ve demokratikleşme konusuyla ilgili topluma bir hikâye yazmaları, toplumun kendisini içinde hissedebileceği bir hikâye. Zor mudur?