Sarnıç büyük ama gezmek çok zamanınızı almıyor. 20 dakika benim için yeterli oldu. Öyle ki içeriye girmek daha fazla zaman alıyor. Ben bileti online olarak almadığım için 25 dakika sıra bekledim. Hafta içi öğleden sonra gittiğimi de belirteyim.
Tüm Politikyol okurlarına tekrardan merhabalar. New York maceramı tamamlamış ve bir veda yazısı yazmıştım. Şehir ve kültür üzerine yazmaktan keyif aldığımı fark ettiğim için de neden Türkiye’de de yazmıyorum dedim. Şimdi ise Politikyol Cumartesi’de İstanbul/Türkiye ile ilgili yazılarımla karşınızdayım.
Yerebatan Sarnıcı restorasyon çalışmaları sonrası birçok ilgiyi tekrar üzerinde topladı. Ben de ilk yazıma Yerebatan Sarnıcı ziyaretimle başlamak istedim. Bu ziyarete tarihi yarımadada bulunan Şerefiye ve Binbirdirek sarnıçları da eşlik etti. Tabii, İstanbul sarnıçları bunlarla sınırlı değil.
İstanbul, su ihtiyacını karşılamak için yer altına inşa edilen su haznesi/deposu olan birçok sarnıca ev sahipliği yapıyor. Bunlardan en bilindiği Yerebatan Sarnıcı, diğer adıyla Bazilika Sarnıcı. Dan Brown’ın Cehennem (
Inferno) adlı kitabının sonunun geçtiği yer olan Yerebatan Sarnıcı, Bizans İmparatoru İ. Justinianus tarafından 532 yılında yaptırılıyor. Ayasofya ile aynı yıl yapılmaya başlanmış.
İstanbul’un en büyük sarnıcı, sizi yüksek sütunları ve yeşil, kırmızı ve sarı renkli ışıklandırmaları ile görkemli bir şekilde karşılıyor. Sarnıcın kısa süreliğine de olsa arada tamamen karanlığa bürünmesini sevmediğimi söylemem gerek. Çok kalabalık olduğu için karanlıkta birine çarparım endişesiyle ışık gelene kadar bekledim. Ama tabii karanlık atmosferden etkilenenleriniz de olabilir.
Sarnıç büyük olmakla birlikte gezmek çok zamanınızı almıyor. 20 dakika benim için yeterli oldu. Öyle ki içeriye girmek daha fazla zaman alıyor. Ben bileti online olarak almadığım için 25 dakika sıra bekledim. Hafta içi öğleden sonra gittiğimi de belirteyim. Hafta sonu gitmek isteyenlere online bilet almalarını öneririm. Bekleme sırasında İBB’nin kurduğu platformda gösterilen videoyu izleyerek sarnıç ve restorasyon çalışmaları hakkında bilgi edinebilirsiniz. Fakat hareket halinde olduğum için bu videoyu dikkatli bir şekilde izlemek benim için pek mümkün olmadı.
Sarnıçta en beğendiğim şey ise sütunların farklılığıydı. Tarihin farklı dönemlerine şahitlik etmiş ve farklı üsluba sahip sütunların arasında yürümek çok keyifliydi.
Sarnıçta en beğendiğim şey ise sütunların farklılığıydı. Ben gitmeden maalesef ki sütunların farklı yapılardan toplandığını bilmiyordum. Bazı sütunlar çok sade iken bazılarında çeşitli motifler/desenler bulunuyor. Tarihin farklı dönemlerine şahitlik etmiş ve farklı üsluba sahip sütunların arasında yürümek çok keyifliydi. Bu arada, yürürken üzerinize su damlaması ise sarnıçta olduğunuz hissiyatını daha da kuvvetlendiriyor.
Yerebatan Sarnıcı’nın en ilgi çeken kısmı ise Medusa Başı. Sarnıçta Roma dönemine ait iki adet ters yerleştirilmiş Medusa başı bulunuyor. Medusa, kendisine bakanları taşa çevirme özelliğine sahip yılan başlı bir kadın. Rivayete göre Medusa’nın güzelliğini kıskanan Yunan Tanrıçası Athena, Denizlerin Tanrısı Poseidon Medusa’ya tecavüz ettikten sonra (müzenin websitesinde bu rivayete değil fakat aşk/kıskançlık gerekçesine değinilmiş) Medusa’nın saçlarını yılana dönüştürüp onu lanetlemiş. Mağdur olan kadınların bu rivayetin üzerinden 2000 yıl geçmesine rağmen hala toplum tarafından suçlandığı gerçeği de insanlık olarak ilerleyemediğimizi gözler önüne seriyor. Athena, Medusa’yı hangi niyetle lanetledi sorusu bir kenara, Medusa heykeline bakarken, toplumun cezalandırmayı tercih ettiği mağdur kadınlar keşke kendilerine haksızlık yapanları taşa döndürme gücüne sahip olsa diye düşündüğümü itiraf etmeliyim.
ŞEREFİYE SARNICI
Ziyaret etme şansı bulduğum bir diğer sarnıç ise Şerefiye Sarnıcı. Bu sarnıca girmek için sıra değil ama saat beklemeniz gerekiyor; zira içeriye seanslara göre alıyorlar. 2. Theodosius döneminde yapıldığı öngörülen ve sizi müzik ile karşılayan bu sarnıç, Yerebatan Sarnıcı’na göre ufak kalıyor. Öyle ki tüm sarnıcı gezmek yalnızca üç dakikamı aldı. Bu sarnıcın etkileyici yanı içerideki 10 dakikalık ışık gösterisi. Sırasıyla bazı Roma imparatorlarına, Osmanlı padişahlarına ve Mustafa Kemal Atatürk’e yer veren bu gösteri sütunlara ve duvarlara yansıyan farklı renkler ve şekilleriyle etkileyici bir atmosfer yaratıyor. Işık gösterisine kadar Yerebatan Sarnıcı varken burayı gezmeye gerek yok aslında diye düşünüyordum; fakat bence gösteriyi izlemeye değer. Yeri gelmişken bir eleştirimi de dile getireyim. Işıklandırma ve gösteri için konumlandırıldığını düşündüğüm metal projeksiyonlar güzel bir görüntü oluşturmuyor. Atmosfere çok yabancı kalan bu fazla sayıdaki metal kutuların, ziyaretçilerin göremeyeceği şekilde konumlandırması mümkün değil miydi diye düşünmeden edemiyorum.
BİNBİRDİREK SARNICI
Bir sonraki durağım ise Binbirdirek Sarnıcı’ydı. İstanbul’un ikinci büyük su haznesi olan ve Konstantin zamanında yapılan bu sarnıcın bende büyük bir etki bıraktığını söylemem mümkün değil. İki dakikada gezebileceğiniz bu sarnıçta çok ufak bir alanda su gördüğünüz gibi müzik veya başkaca bir gösteri ile de karşılanmıyorsunuz. İtiraf etmem gerek, bu yazıyı yazmayı planlamasaydım gittiğime pişman bile olabilirdim.
Yerebatan Sarnıcı ve Şerefiye Sarnıcı’nda yerli vatandaş bileti 50 TL iken yabancı biletleri sırasıyla 190 TL ve 150 TL. İki sarnıçta da indirimli bilet 20 TL. Binbirdirek Sarnıcı ise herhangi bir ayrım yapmıyor ve herkesten 25 TL alıyor.
Gezdik, gördük, düşündük. Peki tüm bunlar için ne kadar ödememiz gerekiyor? Yerebatan Sarnıcı ve Şerefiye Sarnıcı’nda yerli vatandaş bileti 50 TL iken yabancı biletleri sırasıyla 190 TL ve 150 TL. İki sarnıçta da indirimli bilet 20 TL. Binbirdirek Sarnıcı ise herhangi bir ayrım yapmıyor ve herkesten 25 TL alıyor. Binbirdirek Sarnıcı’nda kredi kartı geçmediğini de belirtelim. Üç sarnıcı da gezip gezmemeye karar verirken bütçeyi gözetmek gerek. Bu doğrultuda benim sıralamam tahmin edebileceğiniz üzere Yerebatan Sarnıcı – Şerefiye Sarnıcı ve Binbirdirek Sarnıcı olurdu. Bilet fiyatlarından bahsetmişken, dilek dilemeyi sevenler için harcamanın bilet fiyatı ile sınırlı olmadığını söyleyelim. Zira, sarnıçlarda bulunan sularda çokça madeni para bulunmakta. Bu yazıyı da umarım sarnıçlarda dilenen dilekler (evet, ben de para atıp dilek diledim) gerçek olur diyerek bitiriyorum.
Bir sonraki tecrübede görüşmek üzere.