İktidarların yönetme becerileri ve kabiliyetleri, kriz anlarında ortaya çıkar. Son orman yangınlarında ortaya çıkan tablo, Türk Hava Kurumu’nun sürüklendiği durum ülkenin kurumsal kapasitesinin ortadan kaldırıldığının yeni bir göstergesi oldu. Böylesi bir kriz anında iktidarın krizi sonlandırmak yerine sorumluluğu başka kişi ve kurumlara atma çabası tüm halk nezdinde bu iktidarla ülkenin yönetilememekte olduğunu göstermiştir. Muhalefeti ve belediyelerini suçlama veya dinleyenlerin üstüne çay fırlatma dışında iktidarın bu krizde de tıpkı Rize’deki felaket sonrasında olduğu gibi yine bir varlık göstermemiştir. Bu durum, devletin var olan kurumlarının, kurumsal kapasitesinin nasıl bir şekilde ortadan kaldırıldığının bir göstergesi olarak kabul edilmelidir. Her geçen gün siyasal meşruiyeti aşınan, toplumsal rıza/oydaşma noktasında ciddi bir toplumsal meşruiyet açığı ortaya çıkan bu tabloda iki durumu analiz etmek gerekmektedir. Temel olarak toplumun beklentilerini karşılayan, sorunları çözme umudu veren bir iktidar ortada yoktur. MUHALEFETİN ŞANSI VE ZORLUĞU Bu konuda muhalefet doğru bir strateji izlemektedir. Toplumda ortaya çıkan hoşnutsuzluklar, kurumsal çözülme, yolsuzluk ve çürüme karşısında toplum yeni bir siyaseti talep etmektedir. Muhalefetin zorluğu da bu noktada başlamaktadır. Başta Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve İyi Parti olmak üzere muhalefetin ülkenin, toplumun ve kurumların içinde bulunduğu tabloyu çok iyi görmesi en önemlisi ve hayati olan bundan sonra ne yapılacağının anlatılmasıdır. Kabul edilse de edilmese de ortada bir çöküş tablosu vardır. Muhalefet, buna karşı toplumu, kurumları, ülkeyi nasıl ayağa kaldırılacağı proje, program ve eylem düzeyinde planlanıp anlatmalıdır. Elimizde tıpkı yangınlarda ortaya çıktığı gibi sadece ve sadece toplumsal bir seferberlik bulunmaktadır. Toplumsal bir seferberlik tarihidir ve zorunludur. Halkla birlikte bir iktidar inşa edilebilir ve seferberlik haliyle ülke her düzeyde ayağa kaldırılabilir. Muhalefet için artık temel mesele ve toplumun temel beklentisi iktidara geldikten sonra ne yapılacağıdır. Bunun kimi iz düşümlerini görmekteyiz ancak bu yeterli değildir. Dış politikadan tarıma, ekonomiden sağlığa bütün alanlarda öneriler tartışmaya açılmalıdır. Kongrelerle kurulmuş bir ülke ve toplum benzer bir süreç ile yeniden inşa edilebilir. NASIL BİR TÜRKİYE? Ülkenin mevcut iktidardan tek beklentisi seçim tarihinin ilanı iken sürekli bir biçimde iktidar eleştirisi üzerine siyaset bina etmek toplumda olumsuz bir tepkiye neden olabilir. İnsanlar ve toplumlar bildiklerini, kabul ettiklerini sürekli kendisine anlatılmasına, tekrarlanmasına sıcak bakmaz. Bu sebeple bundan sonra artık çözümü konuşmak ve çözümü halkla birlikte inşa etmek gerekmektedir. Bu toplumsal pratiği ortaya koyacak demokratik birikim vardır, bunu imkan dahiline sokacak teknolojik ortam müsaittir. Dolayısıyla İkinci Yüzyılda Nasıl Bir Cumhuriyet, Nasıl Bir Demokrasi, Nasıl Bir Ekonomi, Nasıl Bir Toplumsal Barış, Nasıl Bir Sağlık, Nasıl Bir Ekosistem, Nasıl Bir Parlamenter Sistem, Nasıl Bir Anayasa, Nasıl bir Medya Özgürlüğü, Nasıl Bir Dış Politika gibi bütün alanlarda halkı konuşturmak, çözümler demeti oluşturmak ve siyaseti geniş kamusal bir alanda yeniden inşa etmek temel sorumluluktur. İlk yüzyılda bunu başarmış bir halk bir yüzyıllık birikimiyle bunu rahatlıkla yapabilir. Mesele muhalefetin burada oyun kurucu olarak devreye girmesi ve toplumu bir araya getirmesidir. İlk yüzyılı bütün olumsuzluklara rağmen dünyada parlayan bir örnek oluşturan bir ulus ikinci yüzyılında da demokratik bir destan yazacak azim ve kararlılıktadır.