Bu köhnemiş düzeni sarsacağız. Bizi açlığın, yokluğun, yoksulluğun, yasakların, çaresizliğin, yıkımların altından bırakan düzeni kaldıracağız… Bu düzeni bütün enkazıyla halkımızın üstünden alacağız. Zor zamanların sonuna geldik. Çok daha güzel günlerin, bahar kadar coşkun bir yeni yaşamın kapısındayız. Umutsuzluğa asla geçit yok. Çünkü bu topraklarda en çok umudun şiiri yazılmıştır. Çok daha ağır atmosferlerde bir şairimiz çıkıp bize umudu hatırlatmıştır. Bugün de hep birlikte yeniden umudun şiirini yazacağız. Turgut Uyar’ın dediği gibi “çünkü biraz sonra umut başlar.” Çünkü başka çaresi yok Nazım Usta şöyle diyor; “Eğer; hak haksızlıktan yüce,  Sevgi nefretten üstün,  Aydınlık karanlıktan güçlüyse...  Çaresi yok usta...  Biz kazanacağız...”  Yani hepimiz kazanacağız. Bir tek umudun düşmanları, emeğimize ve ekmeğimize göz koyanlar kaybedecektir. Ahmed Arif bize sesleniyor; “Öyle yıkma kendini, Öyle mahzun, öyle garip... Nerede olursan ol, İçerde, dışarda, derste, sırada, Yürü üstüne - üstüne, Tükür yüzüne celladın, Fırsatçının, fesatçının, hayının... Dayan kitap ile Dayan iş ile. Tırnak ile, diş ile, Umut ile, sevda ile, düş ile Dayan rüsva etme beni.” Biliyoruz ki bütün bunlar geçecek, biliyoruz ki ağır bir sınavdan geçtik, biliyoruz ki bedeli ağır oldu. Hani Necati Cumalı’nın söylediği gibi; “Bir gün gelir kendiliğinden geçer bütün üzüntün Her yeni gelen günü yeni bir ümitle beklemeli” İşte öyle büyük bir ümitle bekliyoruz yarını… Sevgili Metin Altıok’un bize seslendiği gibi: “Yarın farklıdır bugünden, Adı değişir hiç olmazsa. Kara bir suyu geçiyoruz Şimdilerde basarak yosunlu taşlara. Sen bugünden yarına birazcık umut sakla.” Hepimizin birbirimize sözüm olsun; yarınımız farklı olacak bugünden, umut dolu olacak, hayat dolu olacak, güzellikler dolu olacak ve “aynı gökyüzünün altında birlikte yaşamanın en büyük direniş” olduğunun bilinciyle sarıp sarmalayacağız birbirimizi… Çünkü her birimiz, her bir sevdiğimiz bizim için bir büyük umuttur. Şimdi bütün ümitleri birleştireceğiz. Hasan Hüseyin Korkmazgil’in “Sen benim bitmeyen umudum, sevdam, içimde büyüttüğüm çilem,ekmeğim ve kavgamdın” dediği duygu bizim halkımıza karşı hissettiğimiz büyük sevdanın ve umududur. Hani şu bizi terketmeyen büyük sevdalarımız gibi… Bizi ne kadar bölüp parçalamak isteseler de, bizi ne kadar ayrıştırmak isteseler de, bizi ne kadar birbirimizden koparmak isteseler de Küçük İskender’in dizeleri aklımıza gelmelidir; “Toparlanacağız, birlikte, ayağa da kalkacağız, yürüyeceğiz de gülüm hem de çelikten toprağını dele dele hayatın!” Bu denli büyük bir coşkuyla, bu denli büyük bir heyecanla ve bu denli büyük bir iddiayla giriyoruz hayata… Melih Cevdet’in sözüne kulak veriyoruz; “Ey cesaret hep dolu tut bardağımı. Sevgi ve umut birdir…” Şimdi bütün umutları bir araya getirme vaktidir. Şimdi umudu paylaşmanın kol kola girmenin vaktidir ve ülkemize sözümüzdür; “Değil öyle yoksulluklar hasret ile Bir tek başak tanesi susuz kalmayacak Bir tek zeytin dalı bile yalnız…” Ve herkes emin olsun, herkes umutla dolsun. Ahmet Telli’in umutla içimizi dolduran dizleri gibi; “Belli ki dağların, denizlerin ve göllerin üzerinden  sıyrılıp gelmektedir seher. Belli ki yakındır doğayı ve hayatı sarsacak saat” Bu köhnemiş düzeni sarsacağız. Bizi açlığın, yokluğun, yoksulluğun, yasakların, çaresizliğin, yıkımların altından bırakan düzeni kaldıracağız… Bu düzeni bütün enkazıyla halkımızın üstünden alacağız. Ve her şeyi yeniden kuracağız… Bütün halkımıza çağrımız olsun; “ey herşey bitti diyenler  korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler.  ne kırlarda direnen çiçekler  ne kentlerde devleşen öfkeler  henüz elveda demediler.  bitmedi daha sürüyor o kavga  ve sürecek  yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!” Hepinizi büyük ümidimle selamlıyorum.