Bir kez daha şunu vurgulamak gerekir; sadece bir genel başkan değişimi CHP’yi bir yere taşımaz. Partinin ciddi bir kadro hareketine ihtiyacı var. CHP’nin en temel zaaflarından biri güçlü bir kadro kuramamasıdır.
Son zamanlarda Cumhuriyet Halk Partisi’nde herkes değişim, dönüşüm vb. kavramlarla yeni bir süreci tanımlıyor.
Önce şu tespiti yapalım; CHP bir devrim partisidir. Devrim partilerinde değişim de, dönüşüm de, Atatürk’ün ifadesiyle “daimi devrim” kaçınılmazdır. Bu kavramların hepsi belli bir doğrultuyu ifade ediyor. O da kaçınılmaz olarak partide köklü bir yenileşmenin gerekliliğidir. Yenileşme kavramını bilerek kullanıyorum. Çünkü değişimin aktörleri, ötelenemez ve ertelenemez bir yeni modeli halkımızın önüne koymak durumunda.
Çünkü bugün ki CHP belli bir alanda sıkışıp kalmıştır. Hem ideolojik olarak, hem örgütsel olarak hem de siyaset yapma biçimi olarak.
Dolayısıyla devrim geleneğini sürdürüp, köklü bir yenileşmeyi sağlamak zorunlu bir ilke durumuna gelmiştir.
Sovyetler’in dağılışı ve ondan önce başlayan sol, sosyal demokrat partilerin ideolojik krizi devam ediyor. İnanılmaz bir sağcılaşma süreci yaşandı. Özellikle Avrupa’da yükselen ırkçılık sosyal demokrasiyi tümüyle içeriksizleştirdi. Sosyalist partiler eridi ve neoliberal saldırı karşısında ezilen sınıfları ve kimlikleri sol partiler koruyamadı. CHP’de Sayın Baykal ile başlayan Sayın Kılıçdaroğlu ile devam eden iyi niyetli, partiyi büyütme girişimleri ciddi bir ideolojik travma yarattı. Biz de sağdan da öte muhafazakâr siyaset alanı genişledi ve buna cevap verecek yeni bir ideolojik pozisyon ve ilke üretilmedi.
Dolayısıyla yenileşme sürecinde temel öncelik partinin yeniden halkçılık temelinde örgütlenmesini sağlamak olmalıdır. Hem sınıfsal olarak hem de kimliksel olarak düzenin bütün mağdurlarını bir araya getirecek sol bir parti yapısı zorunludur. Bu ülkede nüfusun yüzde 80’i yoksulluk sınırının altında yaşıyor ve siz sol bir parti olarak iktidara gelemiyorsanız oturup baştan aşağı her şeyi yeniden yapılandırmanız gerekir.
Derinleşen krizler, artan çatışmalar “bildiğimiz dünyanın sonu”na geliyoruz. Dolasıyla solun enternasyonal karakterini genişletmesi, etkinliğini büyütmesi ve yeni bir düzen çabasını geliştirmesi gerekiyor.
Öte yandan 21. yüzyılda solun ne olması gerektiği sorusu önümüzde durmaktadır. Teknolojik devrimler bir taraftan akıl almaz bir süreklilik gösterirken diğer yandan çevre felaketleri inanılmaz boyutlara ulaştı. Giderek yakınlaşan bir gıda krizi söz konusu. Bütün bu düzene karşı alternatif bir düzen kurmak insanlığın geleceği açısından yaşamsaldır.
Dolaysıyla 21. yüzyılda sol, tarihsel ideolojik ve pratik birikimini temel alarak bütün insanlığın yer yüzünün her coğrafyasında insani bir yaşam düzenini kurması temel hedef olmalıdır. Bu çerçevede solun “ulusal hassasiyetleri”nin de sorgulanması ve insanlığın ortak çıkarı ekseninde kendisini yapılandırması gerekmektedir. Önümüzde felaketlerle sarsılacak bir dönem geliyor. Derinleşen krizler, artan çatışmalar ile “bildiğimiz dünyanın sonu”na geliyoruz. Dolasıyla solun enternasyonal karakterini genişletmesi, etkinliğini büyütmesi ve yeni bir düzen çabasını geliştirmesi gerekiyor.
Yerel düzeyde ise CHP’nin parti örgütünün yeni yüzyıla göre yeniden inşa etmelidir.
Üyelik sistemini yenilenmeli, delege ağalığı kavramını ortadan kaldırmalı, belediye başkanlarının parti örgütü üzerindeki hegemonyası sınırlandırılmalıdır. Milyonlarca üyesi olan ve her sürece parti üyelerinin aktif bir biçimde katıldığı bir yeni model zorunludur.
Dinamik, üretken, tartışan, karar alan ve uygulayan bir örgüt modeli oluşturulmalıdır. Kendi ilçe başkanından belediye başkanına kadar her kademede ön seçim zorunlu olmalıdır.
Siyasetin ağırlık merkezini genel merkezden parti örgütlerine indirilmelidir. Siyaseti de toplumsal muhalefet ile birlikte örgütleyen bir anlayış egemen kılınmalıdır.
Siyaseti korkulardan, dar şablonlardan kurtarmalıdır. Artık AK Parti korkusuyla kimseyi sandığa götürmenin imkanı kalmamıştır. Yeni bir heyecan dalgası yaratılmazsa ağır bir yenilgi kaçınılmaz olacaktır.
CHP artık kronikleşmiş tarzını bir kenara bırakmalıdır. Yani korku üzerine siyaset yapmayı bırakmalıdır. Yok şeriat gelecek, yok faşizm gelecek, yok cumhuriyet ve demokrasi elden gidecek. Bu statüko duvarlarını yıkmalıdır. CHP, çok partili hayata geçtikten sonra hep kitlelerin korku ve kaygıları üzerinden oy alıp iktidar olmaya çalıştı ama olmadı. Demek ki artık başka türlü bir siyaset üretmek gerekiyor.
Daha cesur, daha devrimci, daha rasyonel ve ülkenin gerçekleri ile dünyanın gerçekleri ekseninde yeni bir iradeyle yola çıkmalıdır.
Değişimi, zenginleşmeyi, kalkınmayı hep sağ iktidarlar kullandı. Millet sağcı olduğu için değil sınıfsal konumunu değiştirmek ve sınıf atlamak için sağ partilere oy verdi. Sol bunu okuyamadı.
Ecevit 70’lerde bunu yaptı. SHP bunu yaptı. Şimdi yeniden korkuyla değil, cesaret ve umutla siyaset yapmak CHP için tek çıkış yoludur.
İnsan onurunu yok eden bu düzeni değiştirmek için meydan okumalıdır. Siyaseti korkulardan, dar şablonlardan kurtarmalıdır.
Artık AK Parti korkusuyla kimseyi sandığa götürmenin imkanı kalmamıştır. Yeni bir heyecan dalgası yaratılmazsa ağır bir yenilgi kaçınılmaz olacaktır.
Bir kez daha şunu vurgulamak gerekir; sadece bir genel başkan değişimi CHP’yi bir yere taşımaz. Partinin ciddi bir kadro hareketine ihtiyacı var. CHP’nin en temel zaaflarından biri güçlü bir kadro kuramamasıdır. Dolayısıyla yeni bir kadro hareketiyle bu süreç götürülmelidir ve aday olacak, seçilecek genel başkan bu sürecin önünü açmalıdır.
Ülkenin bütün kurumları çökmüştür.
Toplum ciddi bir biçimde yozlaşma ve çözülme sürecindedir.
Siyaset inanılmaz bir çürüme içinde bütün saygınlığını yitirmektedir. Bu durumu tersine çevirmek CHP’nin temel sorumluluğudur. Ancak önce kendinden başlamalıdır.
Memleketin her yerinde açlık, yoksulluk
Her yerinde umutsuzluk ve yıkım
Her yerinde taciz ve tecavüz
Her yerinde paramparça insanlık onuru
Yağma, talan ve işgal varken bu denli içine kapanmış bir CHP’nin hiç kimseye bir faydası olmayacaktır.