Aklı selim
Gizem İspir
Eğitimli insanların, bilimin, bilim insanlarının saygınlığı üzerine bu kadar oynandığı, vasatın, cehaletin bu kadar övüldüğü başka bir zaman var mıdır Türkiye tarihinde bilemiyorum.
Rahmetle analım, Stephan Hawking’ı. Einstein’dan sonra dünyaya gelen en iyi teorik fizikçi olarak kabul ediliyor. Gençlik yıllarında motor nöron hastalığı teşhisi konulan ve ancak birkaç sene daha yaşar denilen Hawking, 76 yıllık bir ömrü devirmiş ve hastalığına rağmen bilime katkıları ile çağının en önemli bilim insanlarından olmuştur. Özellikle son dönemlerinde oldukça medyatikleşen bu bilim insanı ölmeden önce geleceğe dair bazı öngörülerde bulunmuştu. En dikkat çekenlerinden biri “artificial intelligence” için insanlığın sonunu getirebilir yorumuydu.
İnsanlığın sonunu getirmesine belki daha var ama yapay zekânın gördüklerimize, duyduklarımıza güvenin sonunu getirmek üzere olduğu aşikâr. Papa’nın “deepfake” teknolojisi ile sunulan beyaz montlu fotoğrafını esasında masum bir örnek olarak hatırlatabilirim.
Özellikle seçim öncesi ana muhalefet liderinin bizzat kendisine karşı sahte video ve görüntüler üretilerek servis edileceğine dair sağlam istihbarat alması ve bunu paylaşması önemliydi. Bilim kurgu değil, bizzat gerçekliğiyle, zaten en az iki kere sorgulamamız gereken sosyal medya paylaşımlarının pek yakında şu andakinden kat kat tehlikeli olacağının ayak sesleri yükseldi. Amerikan seçimlerinde yoğunlukla Facebook algoritmaları üzerinden yapıldığı söylenen manipülasyonları masum bırakacak bir dünya bizi bekliyor.
Az kaldı. Ama henüz gerçek olduğunu daha kolay teyit edebildiğimiz ve buna rağmen gözlerimize kulaklarımıza inanamadığımız içeriklerle devam edelim. Yok hayır, bir tane daha “Telefonunu çıkar” içeriğinden bahsetmiyorum. Onlar artık demode.
“Yeni Türkiye”’de bu da oldu. Artık doktor dövebiliyor ya da bununla övünebiliyorsunuz. Bunu sokak röportajında iktidar partisini neden sevdiğinize dair ilk örnek olarak anlatabiliyorsunuz da. Eğitimli insanların, bilimin, bilim insanlarının saygınlığı üzerine bu kadar oynandığı, vasatın, cehaletin bu kadar övüldüğü başka bir zaman var mıdır Türkiye tarihinde bilemiyorum.
Ama vesikalarından biri olarak sosyal medyada yerini aldı bir hanımefendinin bu sözleri. İzlemeyenleriniz kalmamıştır ama kaldıysa özetle bir hanımefendinin seneler öncesinde bir doktorun kendisine hafif tepeden bakarak bir yönlendirme yaptığını, yaklaşık yirmi sene boyunca buna nasıl unutmadığını, nihayetinde bugün o doktorları dövebildikleri için ne kadar mutlu olduğuna dair beyanlarını içeren kısa bir video. Ancak şok etkisi videonun süresinden kat be kat uzun oldu.
Zamanında ezilen, ya da ezildiğini hisseden, zanneden, her neyse, birisi, devranın döndüğünü ve artık ezenin kendisi olduğunu söylemeye çalışıyordu aslında. Dün mağdurdum ama bugün ben mağdur ediyorum diyordu.
“Helâlleşme” biraz da bundan kıymetli bence. Kuşaktan kuşağa geçen bir kan davasına dönüşmeden, senin sıran geçti sıra benim demeden, art niyetsiz, gizli gündemsiz bir barışma ile hep beraber önümüze bakacağımız bir iklim vaat ettiği için. Gerçekten devir daim içinde rollerin değişmesi kimseye iyi gelmeyecek değil mi? Aklı selim herkes aynı fikirde zaten.
Önümüzdeki yıllarda sağlık sisteminin saat gibi işlediği, doktorlarımızın beş dakikada bir hasta bakmak zorunda kalmadığı, hayat standartlarının yükseldiği, sağlık güvencesinin en geniş kapsamıyla tüm vatandaşları kapsadığına dair sokak röportajları izleyelim dileğiyle. Dövülebiliyor olmak doktorlarımıza hiç yakışan bir tanımlama olmadı zira.
Yorumlar
Popüler Haberler
Deniz Zeyrek, Sözcü gazetesinden ayrıldı
MHP'li vekillerin istifa gerekçesine PolitikYol ulaştı: VIP altın kaçakçılığı
Ahmak davası: AYM’nin İmamoğlu kararı 9 ay sonra Resmi Gazete'de
Yasadışı bahis soruşturmasında yeni dalga: 7 fenomene yakalama kararı
Sivas’ta dershane bulunan binada yangın: Bir öğretmen öldü
Selçuk Üniversitesi, mutluluğun formülünü aramayı bıraktı