Benim de sarıldığım ağaçlar var ve olacak. Mesela Behramkale’de Assos Antik Kentinde. Harabelerden denize bakarken daha çocuk sayılacağım yaşlarımda tanışmıştık. Gitme fırsatı bulduğum zamanlarda ya onun fotoğrafını çektim manzaraya doğru, ya ona sarıldım birileri bizi çekti.  Bir sandığın içinde sararıp yıllansa da kapağını açtığınızda orda olduğunu bilmek istersiniz bazı şeylerin. Gününüzün, aylarınızın içinde göze pek görünmezler ama bir gün canınız ister, açıp içinde ne vardı diye çıkarıp bakarsınız onlara. Çocukluğun, gençliğin bir zamanlar var olduğuna dair kanıttır onlar. Belki sadece içinizi rahatlatırlar. Sandık mecaz mesela ama yıllanmak gerçek. Sinead O'connor da orada duruyordu. İstediğimiz zaman ceylan gözlerinin ekranı deldiği o klibini açıp açıp bir zamanlar yaşadığımız duygulara gidiyorduk. Belki o an içine düştüklerimizi de onunla hissedebiliyorduk. Onun yaşadıklarını bilen, bilmeyen herkes bakışında, sesinin tınısında kendine dair bir şeyler bulabiliyordu belki. Tek bir şarkısıydı tanıdığımız. Ailesinin ayrılığını, annesinin ve en acısı da oğlunun kaybını çoğumuz ölüm haberi ile öğrendik. 60 yılı bile bulmayan bir ömre sığdırdığı acılar en az birkaç hayatlık bu kadın da gitti. Sandığın boşluğuna karıştı. Biz teknoloji sayesinde onun gözlerine bakıp sesini dinleyebileceğiz belki ama, artık gerçek olmadığını bileceğiz. İçimizdeki boşlukları sanattan, doğadan yana durup hafifletmek isterken yine yaralı taraflarımızdan vurulmaya devam ettik. Akbelen Ormanları için dört yıldır hukuk mücadelesi veren, iki yıldır da fiziken direnen köylülerin, protesto eden halkın sesi yok sayılmaya devam ediyordu.  Ancak tüm bu sürecin sonunda bu hafta başında, 24 Temmuz’da Limak ekipleri ormana girdi. Limak’ın amacı bölgedeki termik santralinin sahasını büyütmek ve yeni rezerv yaratmak. Ama bu orman bölgenin en önemli yağmur suyu toplama havzası aynı zamanda. Köylüler bu ağaçlar kesilince orada yaşamaya devam etse bile topraklarında tarım yapamayacaklar. Zaten kesim alanının bir kısmı da zeytinlik. Köylülere satmaları için baskı yapılan zeytinlikleri, geçim alanları. Bu sebeple ormanın her bir ağacına sarılarak direniyorlar. Limak’ın ekiplerini kesim sırasında jandarmalar koruyor. Halkın yanında olması gerekenler karşısında konumlanmış. Gencini, yaşlısını biber gazıyla da tanıştırmışlar müdahale ederken. Diğer taraftan Limak Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir’in Doğal Hayatı Koruma Vakfı mütevelli kurulu üyesi olduğunu öğrendik. Bazı hassasiyet gösterilerinin ne kadar samimiyetsiz ve menfaat amaçlı olduğunun, birer özgeçmiş maddesi dışında sergileyenlerin gözlerinde hiçbir değeri olmadığının bir örneğini daha görmüş olduk. Akbelen Ormanlarına kocaman iştahlarıyla giren Limak ve YK Enerji, Orman Genel Müdürlüğü ile protokol imzalamış meğer. Üç yıllık bir süreçte milyonlarca ağaç dikmeyi vaat etmişler. Oysa diktikleri bir fidanın kestikleri bir ağacın yaşına, faydasına gelmesi on yıllar alacak. Yeni dikilen bir fidandan elli kat daha fazla sera gazı emiyor kestikleri her bir ağaç. Girdikleri araziyi de geride bıraktıkları vaziyet de önemli. Asla telafisi olamayacak bir göstermelik hassasiyet daha. Gören gözlere ne çok ders var aslında. Ülkeleri birkaç on yıldan bile daha kısa sürede sular altında kalacak bir ada ülkesinin başka bir ülkeden toprak satın aldığını gördük örneğin. Dünyada kayıt altına alınabilmiş dönem içinde sıcaklığın en yüksek olduğu günleri hissettik. Hakkari’de yirmi bin yıllık Cilo buzulu erimeye başladı, üzerinde yürüyen dört kişiden ikisi buzulun kırılması sonucu hayatını kaybetti. Çocukken coğrafya kitaplarımızda olan, bize adı sanı öğretilen göller kuruyup yok olmaya başladı. Küresel ısınmayı, iklim krizi dediklerini ciddiye almayanlara inat, altımızdaki ateş artık kısıkta değil en sonda. Yine de “ne var canım buradan kesiyoruz başka yere de dikeriz” zihniyeti hakimiyetine devam ediyor. Bütün çıkar çevreleri kör gözleriyle hepimizi felaketin kalbine doğru sürüklüyor.
Akbelen Ormanlarına kocaman iştahlarıyla giren Limak ve YK Enerji, Orman Genel Müdürlüğü ile protokol imzalamış meğer. Üç yıllık bir süreçte milyonlarca ağaç dikmeyi vaat etmişler. Oysa diktikleri bir fidanın kestikleri bir ağacın yaşına, faydasına gelmesi on yıllar alacak.
Benim de sarıldığım ağaçlar var ve olacak. Mesela Behramkale’de Assos Antik Kentinde. Harabelerden denize bakarken daha çocuk sayılacağım yaşlarımda tanışmıştık. Gitme fırsatı bulduğum zamanlarda ya onun fotoğrafını çektim manzaraya doğru, ya ona sarıldım birileri bizi çekti.  O hep aynı güzellikte, bende zamanın izleri belirmiş. O hep bu güzellikte kalacak, ben bir gün kaybolup gideceğim. O da diğer ağaçlar gibi insanın zalimliğine denk gelmezse ben yokken orada idi, ben giderken de orada olacak. Benden önceki insanların kucaklamalarından bana geçen huzuru, başkalarına da sunacak gövdesinde. O ağaca ve İkizdere köylülerine selam niyetine…