Kolomboda Alışveriş merkezine gittim dedim ya, sanki bekliyorlarmış gibi, Tarkan çalmaya başladı hem de Türkçe! Tamam, adam dünya starı lafım yok ama ben Fındıkkıran dinlemeye gelmedim ki bu canına yandığımın şehrine. En bilinen şehri olduğu için Kolombo’ya dair beklentim çok yüksekti ama bir Sri Lanka gezisinde görülmese de olur, hatta görülmese daha iyi olur denecek tek yer sanırım burası. Birkaç bina, sevimsiz birkaç heykel, bolca tapınak, önemli olduğu söylenen meydanlar, kırmızı cami, parklar, hiçbir ruhu olmayan sokaklar… Eee? Başkaca hiçbir şey yok. Cafelerin falan olduğu bir cadde, yok. Yerel bir şey alalım, yok. Bari güzel, eski, salaş bir yere yemeğe gidelim, yok. Ne var peki? Sri Lanka’nın başkaca hiçbir şehrinde olmayan, büyük alışveriş merkezleri. E ben orada ne yapacağım, illallah etmişim zaten alışveriş merkezlerinden. Alışveriş oradaymış, cafeler oradaymış, gençlerin buluşma mekânı orasıymış, lokantalar… Ne ararsan alışveriş merkezinde. Kolombolular, alışveriş merkezlerine doluşmaya başlayınca diğer yerler eski ve köhne gözükmüş, herkes zamanı buralarda geçiriyormuş. Şuradan belli, binaya girebilmek için kuyrukta on dakika sıra bekliyorsun. Diyelim, gene de dışarıda sokak yemeği yemeye karar verdin; onda da büyük bir hijyen sorunu varmış. Bir yere gittik, olacak gibi değil, çıktık; bir başkasına gittik, yok, biraz daha kalırsam Sri Lanka’ya olan sevgim kaybolacak, çıktık. Sonra, hakikaten, Kolombo’nun en büyük alışveriş merkezine gidip bir İngiliz lokantasında -İngiliz lokantası!- kızarmış balıkla patates yedik.
Aslında bu şehir hakkında yazmayacaktım, bu da benim protesto tarzım ama sonra Kolomboda alışveriş merkezine gidip İngiliz lokantasında yemek yerken kadın futbol maçı seyretme absürtlüğünü” yazılmaya değer buldum.
Bunun için Sri Lanka’ya gelinir mi? Şu namlı pazar meydanı Pettah’a bakalım dedim, yok, fotoğraflardakiyle hiçbir alakası yok. Alışveriş merkezine gittim dedim ya, sanki bekliyorlarmış gibi, Tarkan çalmaya başladı hem de Türkçe! Tamam, adam dünya starı lafım yok ama ben Fındıkkıran dinlemeye gelmedim ki bu canına yandığımın şehrine. Aslında bu şehir hakkında yazmayacaktım, bu da benim protesto tarzım ama sonra “Kolombo’da alışveriş merkezine gidip İngiliz lokantasında yemek yerken kadın futbol maçı seyretme absürtlüğünü” yazılmaya değer buldum. Sri Lanka’ya dair birkaç saptamayla bu seriyi bitireyim istiyorum. Bir kere, sefaleti her an, her yerde görmek mümkün ama bu da Sri Lanka’ya özgü bir sefalet, biraz açayım. Para yok, bunun en büyük göstergesi insanların -eksik ya da çarpık- dişleri. Ama özellikle köylerdeki sefalet ilginç çünkü insanların hiç parası yok ama birbirinden doyurucu meyve ağaçları var, dolayısıyla sefalet ile açlığı ayırt etmek gerekiyor. Açlık yok ama o kadar umutsuz bir yer ki köyler, hayatın sonuna kadar orada sıkışıp kalma, aynı ağacın aynı meyvesini yeme ihtimali büyük bir göçe yol açmış. Becerebilen büyükşehre gitmiş, kabul edilense Amerika ya da Avustralya’ya atmış kapağı. Özellikle bebeklerin beslenmesinde ciddi sorunlar varmış. Bebek maması yok çünkü, olan da çok pahalı ve geniş halk kesimi için ulaşılmaz. Onlar da bu mama açığını süt tozuyla kapamaya çalışıyorlar. Süt tozu, Sri Lanka’da oldukça popüler, yeterli sütü olmayan veya beslenemeyen herkes bebeğini ya da çocuğunu süt tozuyla besliyor. Süt tozu denen şeyin beslenmeyle pek bir alakası olmadığı kesin ama çaresizlik insanları bu yola sürüklemiş.
Ülkedeki sefaleti her an, her yerde görmek mümkün ama bu da Sri Lanka’ya özgü bir sefalet, biraz açayım. Para yok, bunun en büyük göstergesi insanların -eksik ya da çarpık- dişleri.
Sadece Kolombo’da değil başka yerlerde de dolaşırken dilenciler geliyor yanınıza, istedikleri de genellikle “bebeğim için süt tozu parası”. Son senelerdeki olaylardan sonra hükümet yeterli kaynak ayıramayınca eğitim de çökmüş. Yani, yeterli beslenemeyen ve eğitim alamayan bir nesil yetişiyor. Bundan büyük bir beka meselesi olacağını düşünemiyorum. Bağımsızlıktan sonra Sri Lanka’yı yönetenlerin yolsuzlukları pek çok insanı canından bezdirmiş, İngilizlerin dönemini hayırla anan, hatta keşke onlar kalsalardı diyen insanlarla konuştum. Tamil meselesi için farklı hikâyeler dinledim, Kolombo’yu gezerken Tamil Kaplanlarının çeşitli eylemlerini gerçekleştirdikleri yerleri gördüm. Biz “Sri Lanka çözümü” dediğimizde aslında bir çözümden bahsetmeyiz, kastedilen muarızı tamamen ortadan kaldırmaktır. Bunun yanlış olduğunu bana anlatan kişi, annesinin Tamil, babasınınsa Singali olduğunu söyledi. Ama bazı korkular sebebiyle kim olduğunu yazmamamı rica etti, ola ki Büyükelçi falan okur, başımız belaya girmesin, ne de olsa, viran olası hanede evlad ü iyal var… Bu korku ortamını yaratanlar, süt tozuyla beslenmeye mahkûm ettikleri çocukları bir de eğitimsiz bırakıyorlar. Gerçekten “cennet adası” burası, böyle olmayı hak etmiyor.