Bence kişiler diğer kişiler ile eylenebilir. Eğer arkadaşsanız ve de belirli bir samimiyetiniz var ise bu çok hoş da bir şey olabilir. Ama siyasilerin seçmenleri ile dalga geçmeleri yakışıksızın da ötesinde tanımlanabilecek bir davranış ve bence aslında Kemal Bey bizimle eylenmiyor.  Bir kere daha tekrar edeyim. Her türlü eleştiriye karşın ben Kemal Bey’in geçirdiği 13 yıllık Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığı sürecinde doğru işler yaptığını düşünüyorum. Bununla beraber evet Altılı Masa projesi, milletvekili pazarlıkları seçimi kazanmanın çok dışında Kemal Bey’in adaylığını organize etme projelerine bizzat Kemal Bey tarafından dönüştürüldü. Bu hem çok yakışıksız hem de seçimlerde muhalefetin kazanmasının önündeki engellerden birisi oldu. Ama yine de paradoksal bir biçimde ben Kemal Bey’in kendi kapasitesinin üzerinde bir seçim kampanyası yaptığını da düşünüyorum. Yeni bir Cumhuriyet Halk Partisi inşa etti ancak yeni bir Türkiye inşa etmeye nefesi yetmedi. Kimilerinin dediği gibi gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklendiği için gömlek doğru düzgün giyilemedi. Bir seçim makinası olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’da bunu affetmedi ve hem Türkiye’ye hem de dünyaya bundan sonraki yıllarda Türkiye’nin patronunun kim olacağını gösterdi. Bu Erdoğan için şüphesiz bir zafer ama en çok da Kemal Bey için bir yenilgi. Bunu açıkça söylemek lazım. 74 yaşında, sakinliği ve saygınlığı ile bilinen bir siyasetçi böyle bir durumda ne yapmalı? Hiç kuşkusuz istifa etmeli, köşesine çekilmeli ve eğer gün gelirde akil adam gibi fikri sorulursa o zaman siyasete müdahale etmeli. Belki o çok beğenilen batılı siyasiler gibi içerisinde kendini eleştirmenin de olduğu anılarını yazmalı. Bildiğimiz ve bilmediğimiz birçok şeyi buradan okuyalım diye. Ama ne yazık ki Kemal Bey bunların hiç birisini yapmıyor. Peki ne yapıyor? Bataklıkta pedal çevirircesine konuştukça, hamle yaptıkça ve daha da ötesi etrafını konuşturup Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığı koltuğunda kaldıkça daha da dibe batıyor. Yetmiyor söyledikleri ve söylettikleri ile adeta bizimle, oyumuzla, aklımızla dalga geçiyor, eyleniyor. Ama farkında değil ki o ve çevresi eninde sonunda ‘gidici’ kalıcı olan ise şimdi eylendikleri ya da önünü kesmeye çalıştıkları. Bu diğer taraf sadece daha haklı olduğu için değil, aynı zamanda da zamanın bir zorunluluğu olarak karşımızda. Ne diyor ve ne dedirtiyor çevresine. Öncelikle her seçimde alınan %48’in başarı olduğunu ve onların haklarını korumak için koltukta kaldığını söylüyor. Bu düpedüz saçmalık. O oy oranı Kemal Bey’in değil ki. Onun içerisinde İmamoğlu başta olmak üzere birçok aktörün oyu var ve hepsinden ötesi o oy oranı anti-Erdoğancı cephenin. Dahası diyor ki ben gemiyi sağlamca limana yanaştıracağım. Peki geminin kaptanı olarak neden açık denizlerde fırtına ortasında kaldınız ve hangi kabiliyetiniz ile bunu yapacaksınız? Birisinin Kemal Bey’e kazanılması çok mümkün bir seçimi kaybettiğini söylemesi lazım. Dahası ne dedirtiyor Kemal Bey, değişim diyenler DSP gerçeğine baksınlar diyor. Bunu da uzun yıllardır parlamentoda olan kişilere yaptırıyor ki biz bunların olay-zaman-mekân ayrımı yapamadıklarını bir kere daha görüyoruz.
Bir insan kendisini, hareketini ve de büyük bir ülkenin muhalefetini bile isteye neden yok etmek ister. Bu soruya şimdilik benim kimi komplo teorileri haricinde bir cevabım yok ama tartışmak gerektiğini düşünüyorum.
Ne dönem DSP dönemi ne aktörler aynı ne de yapılar benzer. Kısacası neresinden baksanız tutarsız ve mantık dışı. Dahası da var. Kemal Bey ve çevresi kendisine alternatif olacak isimlere öyle öneriler ile geliyorlar ki siyaseti hiç bilmeyen kişiler bile bu önerilerin temelde o kişilerin siyasi hayatlarını bitirmeye yönelik olduğunu görebilir. Kısacası bunlarda çok anlamsız ve hepimiz ile dalga geçen öneriler. Bence kişiler diğer kişiler ile eylenebilir. Eğer arkadaşsanız ve de belirli bir samimiyetiniz var ise bu çok hoş da bir şey olabilir. Ama siyasilerin seçmenleri ile dalga geçmeleri yakışıksızın da ötesinde tanımlanabilecek bir davranış ve bence aslında Kemal Bey bizimle eylenmiyor. Yerel seçimleri kaybedebilme ihtimalinin çok yüksek olduğunu göre göre, partisinin ve de tüm muhalefetin erdiğinin farkında olarak, çevresindeki kişilerin yavaş yavaş birer nefret objesine dönüştüğünü anlaya anlaya Türkiye’de büyük bir muhalefet sorunu ve de boşluğu oluşturuyor. Bu eylenmek değil. Bu Türkiye’yi muhalefetsiz bırakarak daha büyük bir soruna neden olmaya gönüllü olmak gibi geliyor bana. Evet CHP’de değişim nasıl olacak, kimler ile yapılacak ve aslında hangi düşünsel eksende bu meydana gelecek gibi sorular çok önemli ve tartışılmaya değer. Ama bence bir soru daha var. O da şu; Kemal Bey büyün bunları neden yapıyor? Bir insan kendisini, hareketini ve de büyük bir ülkenin muhalefetini bile isteye neden yok etmek ister. Bu soruya şimdilik benim kimi komplo teorileri haricinde bir cevabım yok ama tartışmak gerektiğini düşünüyorum.