2022 yılında açıklanan enflasyon % 64,27, ancak memur maaş artışı bu yılda % 42,69 oldu. Bunun sonucunda orta gelirlinin gelir seviyesinde reel olarak alım gücü anlamında %13,1 seviyesinde erime (azalma) oldu. Bu durumda sabit gelirli çözümü nerede arar? Bu hafta sonu ülkemiz açısından tarihi denilebilecek ölçüde önemli bir seçim var. Aydınlık bir gelecek için aydınlık bir Türkiye dileğiyle bu haftaki yazıma geçiyorum. Son yıllarda özellikle de son 1 yıllık süreç içinde hepimiz her türlü fiyat değişimi ile yakın ilgilenmeye başladık. İlgili ya da ilgisiz her türlü malın etiketinde ne sıklıkla değişiklik oldu? Ne kadarlık bir değişim oldu? Bu konudaki merakımızı gidermeye çalışıyoruz. Neden her türlü fiyat değişimi ile bu kadar ilgileniyoruz? Eskiden sadece ihtiyacımız olan ya da gelecek dönemde ihtiyaç duyabilecek mal ve hizmet fiyatları ile ilgilenirdik. Sizce sebep yüksek enflasyon mu? Aslında Türkiye yüksek enflasyon ortamını sadece son yıllarda yaşamıyor. Biz geçmişte belli dönemler yüksek enflasyonun olduğu ortamları gördük. Ama davranışlarımız böyle değildi. 1990’lı yıllara bakalım. Örneğin: 1996 yılında enflasyon %79,8 olarak gerçekleşirken aynı yıl memur maaşına yapılan zam %89,5 oldu. Maaş artış oranı ve enflasyon dikkate alındığında alım gücünde % 5,4[1] düzeyinde bir artıştan bahsedebiliriz. Bu da orta gelirlinin enflasyona rağmen alım gücünde bir artış olduğunu ifade eder. Bu durumda orta gelirli daha önceden yaşamı için yaptığı harcamaları kısmak, mal ve hizmet alım tutarlarını azaltmak ihtiyacını hissetmemekte idi. Dolayısı ile yaşam seviyesini hemen hemen aynı düzeyde sürdürebilmekteydi. Gelelim güncel duruma. 2022 yılında açıklanan enflasyon % 64,27, ancak memur maaş artışı bu yılda % 42,69 oldu. Bunun sonucunda orta gelirlinin gelir seviyesinde reel olarak alım gücü anlamında %13,1 seviyesinde erime (azalma) oldu. Bu durumda sabit gelirli çözümü nerede arar? 1- Mevcut harcamalarını azaltma yoluna gider. Daha az market ve pazar alışverişi, daha az giyim harcaması yapmaya dikkat ederken en zorunlu harcamalar dışındakilerini de düşürmeye çalışır. 2- Normalde zaten zorunlu harcamaları için yetmeyen geliri nedeniyle ilave borçlanmaya gider (kredi kartı, tüketici kredisi, tanıdıktan borç ve hatta bakkala borçlanarak alışveriş). 3- Koşulları zorlayarak zorunlu harcamalarından da kesintiye gider. Durum bu. Biz ne yaşıyoruz? Hangi seçeneği/seçenekleri değerlendiriyoruz. Çoğumuz için hepsini diyebiliriz. İşte bu nedenle yaşam standartlarımız her geçen gün gerilemekte, dolayısı ile mutsuzluğumuz giderek artmakta. Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı (SDSN), küresel anket verilerinden yararlanarak 150 ülke için belirlediği, ‘2023 Dünyanın En Mutlu Ülkeleri’ raporunda Türkiye 102. sırada (merak edenler için ilk sırada Finlandiya var). Diyeceksiniz ki “parayla saadet olmaz”. Evet, doğru da zorunlu ihtiyaçlarınızı bile giderme noktasında kısıntıya gittiğimiz ve giderek de bu kısıntının artmakta olduğunu dikkate aldığımızda mutluluğu yakalamak oldukça zor. Arkanı güneşe çevirme, gölgen önüne düşer, gerçek de böyledir.” Rabindranath Tagore "Gerçeğin asla zarar görmeyeceğini bilin. Her zaman kendisini savunabilir." Mahatma Gandhi --- [1] Reel artış oranı= ((1+Nominal artış oranı)/(1+Enflasyon oranı))-1