İnsanlar sırf celladına âşık olduğu için bu desteği vermiyor Erdoğan’a. Muhalefet, bir alternatif olmayı başaramadığı için, insanlara umut veremediği için, eskisinden daha iyi olacağına ikna edemediği için Erdoğan hâlâ iktidarda.Toplum artık tek başına kaldığının, iktidarın ortaya koyduğu bütün siyasi kararların hepsine uyum sağlamak zorunda olduğunun farkında. Yani muhalefet öyle bir konumda duruyor ki adeta yok gibi. Gelelim raporun sonundaki Erdoğan’ın en güçlü rakibi olan İmamoğlu’na. İmamoğlu, siyasi tarihimizde olmayan bir hızda inanılmaz bir başarı ortaya koyarak İstanbul’u onlarca yıl sonra kazanmayı başardı. Bunu bütün imkânsızlıklara rağmen başardı. Hatta toplum kendisine öyle bir kredi verdi ki cumhurbaşkanlığı için en güçlü adaylardan biri olarak tartışıldı aylarca… Ekrem İmamoğlu’nun ortaya koyduğu bazı şeyler elbette eleştirilebilir. İmamoğlu, arkasına aldığı toplumsal rüzgârı iyi kullanmamış olabilir ya da o rüzgârın etkisine çok güvenerek hatalı adımlar atmış olabilir. Bunlar siyasetin içerisinde olağan şeyler. Zira dönem dönem çok popüler olan ancak şimdi adını dahi unuttuğumuz siyasiler gibi popülist akımlara yenik düşenleri de gördük. Fakat İmamoğlu hâlâ toplumsal açıdan en sevilen siyasetçiler arasında ise bu fırsatın muhalefet tarafından iyi okunması gerekirdi. Muhalefet, elinde olan kaliteli ve halkın sevdiği siyasetçileri yıpratmak ve itibarsızlaştırmak yerine onları Türkiye’nin geleceğine katkı sağlayacak yönde kontrol edebilmesi gerekiyordu. Ancak ne var ki Ekrem İmamoğlu da muhalefetin bir kurbanı olarak tüketilmeye devam ediyor. Muhalefet, kendi elleri ile kendi yarattığı kahramanı yok etmeye, itibarsızlaştırmaya çalışıyor. Peki, neden? Muhalefetin konfor alanını tehdit ettiği için. Elbette siyasi tarihimiz, yaşanan bu akıl almaz distopik süreci de yazacak, bizler de okuduğumuzda “vay be, neler de yaşamışız” diyeceğiz.
Muhalefetsiz siyasetin konforu
Ömer Terzi
Ekrem İmamoğlu da muhalefetin bir kurbanı olarak tüketilmeye devam ediyor. Muhalefet, kendi elleri ile kendi yarattığı kahramanı yok etmeye, itibarsızlaştırmaya çalışıyor. Peki, neden? Muhalefetin konfor alanını tehdit ettiği için.
Metropol Araştırma Şirketi, geçtiğimiz Ağustos’ta “Türkiye’nin Nabzı” adlı bir rapor yayımladı. Raporda Yavaş ve İmamoğlu’nun sahaya sürülmesi Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanma ihtimalini artırdı mı? Yoksa kriz Millet İttifakı’na, dolayısıyla adayına güç mü kaybettirdi? Akşener’e ve Millet İttifakı’na duyulan güven seçimlere haftalar kalmışken ittifak içi krizden etkilendi mi? Soruları gibi güncel pek çok soruya mercek tutuldu. Ve raporun en son kısmında ise Türkiye’de en siyasetçilerin beğeni düzeylerin dair de bir kısım var.
Bu bölüm özellikle önemli, zira muhalefetin sürekli eleştirdiği ve her şeyden sorumlu Erdoğan, hâlâ siyasetçiler içerisinde beğenilen en yüksek yüzdeye sahip. Hemen ardından ise gelen isim İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu var. Bu kısım önemli çünkü muhalefet bütün bileşenlerine rağmen, bütün yaşanan siyasi ve ekonomik krizlere rağmen, deprem felaketine rağmen Erdoğan’a karşı bir güç olamamış. Bütün bunlara rağmen Erdoğan’ın hâlâ en beğenilen siyasetçi olması karşısında muhalefetin oturup uzun uzun düşünmesi gerekiyor.
Türkiye toplumu olarak yaşadığımız onlarca olumsuzluklara rağmen insanlar hâlâ Erdoğan’ı beğeniyor ve destekliyorsa burada tek sorumlu artık muhalefettir. Erdoğan’ın beğenilmesini falan öyle kuru sıkı, romantik, kulağa hoş gelen ama içi boş ‘Celladına âşık olmuş bir millet’ sözleri ile de açıklayamayız. Ortada çok önemli bir sosyolojik tartışma konusu var. İnsanlar sırf celladına âşık olduğu için bu desteği vermiyor Erdoğan’a. Muhalefet, bir alternatif olmayı başaramadığı için, insanlara umut veremediği için, eskisinden daha iyi olacağına ikna edemediği için Erdoğan hâlâ iktidarda.
Burada Erdoğan’a asla kızmıyorum, çünkü bir siyasetçi olarak yapması gerekenin yapıyor. Toplumu o kadar iyi çözmüş, toplumun dilinden o kadar anlıyor ki. Toplumun dilinden derken, toplumun nasıl hissettiğini ve nasıl düşündüğünü çok iyi anlamış demek istiyorum. Siyaset topluma karşı yapılan bir eylem ise ve Erdoğan da bunu başarıyor, Burada hakkını teslim etmekten başka yapacak bir şey yoktur.
Muhalefet ise halkın neredeyse yarısının kendisine verdiği onlarca şansı ayakları ile iterek bir şeyler denemeye devam ediyor. Muhalefetin kendi içerisinde o kadar açmazları var ki bu durum en çok Erdoğan ve iktidarına yarıyor. Dolayısı ile Erdoğan her girdiği seçimde “çok rahat çok profesyonel”. Şu an iktidar belki de bunca krize rağmen tarihinin en konforlu, en sakin, en güvenli zamanını yaşıyor diyebiliriz. Toplum bir muhalefetin olmadığına, Erdoğan ve iktidarı ile baş başa kaldığına artık ikna olmuş.
Yorumlar