‘’Eskiden gerçek salttı, ölümsüzdü ve insanüstüydü. Ben de gençliğimde bu görüşü kabul etmiş, gençlik yıllarımı gerçeğin araştırılmasına adayarak bu yılları yanlış yolda harcamıştım. Halbuki gerçeği boğazlamak isteyen sürüyle düşman ortaya çıkmış bulunuyor: Pragmatizm, behaviyorizm, psikolojjizm ve bağıllık fiziği.’’
Bertrand Russell
Z kuşağı tabirini pek sevmesem de kullanmak zorundayım. Alkole ve madde kullanımına ağır bir eğilimimiz olduğu aşikâr. Gerek dertlerden kaçmak gerekse de eğlenmek için bu tür şeylere yöneliyoruz. Peki asıl sebebi ne olabilir? İçtiğim zamanları düşünüyorum da kendimi daha özgüvenli ve her anlamda daha güzel hissediyorum. Dertlerimi pek unuttuğum söylenemez ama daha çok eğlendiğim kesin. Özgüven zaten çağımız gençleri için büyük bir sorun. Zorbalıklar, gençlere laf eden iktidar, hayat pahalılığı, eğlenme imkanının az olmasıyla beraber ya evlere kapanıyoruz ya da eğlenmek için başka yollar arıyoruz. Tabii bu ahlaki yozlaşmayı da beraberinde getiriyor. Çarpık ilişkiler, güvensizlikler, sağlam olmayan arkadaşlıklar bunun en büyük örneklerinden. Bir önceki yazımda ilişkilerde artık duyguların yerini taktiklerin almış olmasından bahsetmiştim. Aynı şey arkadaşlık ilişkilerinde de geçerli maalesef. Siz ne kadar içten olsanız, doğruları söyleseniz bile karşı taraf ya kendisinin ya çevresinin taktiklerine kurban olabiliyor. Böylece gerçeklikten kopup taktiklerle yaşamayı seçiyor. Eskiden bir ömür süren arkadaşlıklar şimdi organik olmayan sebeplerden bitiyor ve haklı olan taraf haksız duruma düşüyor. Bu yüzden insanlar artık duygularını gizlemeyi ve taktik yapmayı seçiyor çünkü doğruyu söylediğinizde bile suçlu durumuna düşebiliyorsunuz. Özgüven eksikliği de bizi madde ve alkol kullanımına itiyormuş. En azından birkaç gün önce terapistim böyle dedi. Kendimizi kaybederek iktidarın bizi ittiği sorunlardan geçici olarak kaçıyoruz. Bana kalırsa bu sorunlardan kaçmak yerine sorunları kökünden ortadan kaldırmalıyız. En basitinden bu kadar uyuşturucuyu ülkeye kim sokuyor? Nasıl izin veriliyor? Bunları bilmemiz gerekmez mi? Ama belli ki birileri bilmemizi istemiyor. Çünkü, HDP’nin, TBMM’nin uyuşturucu trafiğini araştırması için verdiği önerge AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. Şaşırdık mı? Asla şaşırmadık. Uyuşturucu baronları, pudra şekeri çeken partililer kiminle fotoğraflara sahip hepimiz çok iyi hatırlıyoruz. Gençlerin geleceğini böyle harcayanlar yerine, suçu kendini dertten uzaklaştırmaya çalışan gençlere yüklemek ne kadar doğru? Bilinçli bir yozlaştırma tekniği uygulandığını düşünüyorum ve özeleştiri yapmam gerekirse ben bu tekniğin kurbanlarından biriyim. Belki henüz duygularımı kaybetmedim ama güvenimi kaybettim. İktidarı desteklemeyen insanların bile iktidarın uyguladığı kutuplaştırmanın etkisi içine girmeleri beni cidden çok üzüyor.Önce en büyük dertlerimizden kurtulacağız. AKP, alkol ve uyuşturucu. Bu üçü gidince güven, sevgi, saygı, dostluk hepsi geri gelecek.Bazen diyorum insanların birbirine güvendiği, birbirinin yanında olduğu dönemler neden eskide kaldı? Sonra aklıma geliyor biz en çok güvenmemiz gereken devlete bile güvenimizi yitirmişken birbirimize nasıl güveneceğiz? Sadece sarhoşken kendimiz olabildiğimiz bir devirde nasıl doğruyu yanlıştan ayırt edeceğiz ki? Eskiden en azından bize verilen vaatlere güvenirdik. Seçim zamanı bize her zaman yalan vaatlerde bulunulurdu ama biz yine de içimizde bir belki ile onlara inanırdık. Artık yapma ihtimalleri varken bile söylenenlere inanmıyoruz. Bize o kadar çok yalan söylediler ki artık doğrular bile yalan geliyor bize. Kendi gerçeğimizi kendimiz yaratmaktan başka bir çaremiz yok. Önce en büyük dertlerimizden kurtulacağız. AKP, alkol ve uyuşturucu. Bu üçü gidince güven, sevgi, saygı, dostluk hepsi geri gelecek.