Kadınlar, anaerki zamanlarında altın dönemi yaşadılar, vajinalarını dumana tutup kehanetlerde bulundular, kadın olmanın gücüne vardılar ve sonra dinler, erkekler ortaya çıktı ve bize ise savaşıp haklarımızı geri almak kaldı. Yazıma BBC’den bir alıntı ile başlayıp sizleri bilgilendirmek istiyorum. Şiddete meyilli erkeğin özellikleri: - Zaferleri ve flörtleriyle böbürlenir. - Partnerine ya da ilişkiye vakit ayırmaz. - Saygısızca davranır. - Ana karakter olmak ister. - Başkalarının duygularının onun için önemi yoktur. - Kontrolcü ve sahiplenicidir. - Eylemlerinin ve tepkilerinin nadiren sorumluluğunu alır. - Eğer "kendi tipi" değilse, partneri de dahil olmak üzere başkalarını hor görür. - Şakaları, sarkazmı ve ironiyi kötü davranışların tuzu biberi olarak kullanır. - Kendi tatmini ve cinselliği önceliğidir. - Yalan söyler. - Çatışmadan kaçınır. - Böler ve zafer kazanır. Her sene olduğu gibi 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için çalışmalara başladık. İçim öylesin kıpır kıpır oluyor ki anlatamam. Her sene bir sürü güzel kadın toplanıp sloganlar atarak yürüyoruz. Arada bazı terf-trans kavgaları olsa bile bugün bizim için çok önemli. Kadınsan, kadınsındır. Eğer kendini bugüne ait hissediyorsan bizimlesin… Asıl merak ettiğim bugünün gerçek anlamını kaçımız biliyoruz? Aslında bu konuda çok fazla iddia mevcut. En çok bilineni anlatmayacağım çünkü bilinmeyeni anlatmak bizim işimiz. Kahvenizi alın başlıyoruz. 1917 yılına Şubat devrimine gidiyoruz. Aslında bu devrim 8 Mart tarihinde başladı ama o dönemi biliyorsunuz herkes kafasına göre takvim kullanıyor. Peki bu devrim nasıl başladı? Marx babamızın dediği gibi ‘’Az biraz tarih bilen herkes büyük sosyal devrimlerin kadınların katılımı olmadan gerçekleşmeyeceğini bilir.’’ Bu devrimde tam olarak böyle başladı. Kadınlar grev için sokaklara çıkıyor bu bugün aklımıza kazınıyor. E tabii sonra da 1921’de Moskova’da 3. (Komünist) Enternasyonal 3. Kongresine bağlı Uluslararası Komünist Kadınlar Konferansı düzenleniyor. O dönem sınıfa karşı sınıf politikasının da etkisiyle ‘’Dünya Emekçi Kadınlar’’ günü olarak isim belirlendi ama 1930’lu yıllarda faşizme karşı birleşik cephe şiarı adı altında ‘’Dünya Kadınlar Günü’’ ismine karar verildi. Hikâyeyi bir de benden dinledik. Şimdi daha farklı bir şey anlatmak istiyorum… Kadının kutsallığını. Birçok eski medeniyette ana tanrıça heykelleri bulunuyor ve doğal olarak da bunlara tapılıyor… Ben bize Kibele’den bahsetmek istiyorum. Diğer ana tanrıçaların aksine Kibele’miz bekâretle değil doğurganlıkla ve bereketle ilişkili. Açıkçası vücudu da çok iyi bence. Salmış göbeği, kalçayı. Acaba nasılsa bana tapıyorlar rahatlığı mı bilemedim? Yine de idolüm olur kendisi. Kadınlar, anaerki zamanlarında altın dönemi yaşadılar, vajinalarını dumana tutup kehanetlerde bulundular, kadın olmanın gücüne vardılar ve sonra dinler, erkekler ortaya çıktı ve bize ise savaşıp haklarımızı geri almak kaldı. Bu yazıyı Kibele’nin askerleriyiz diyerek bitiriyorum ve hepimizi 8 Mart Gece Yürüyüşünde görmeyi umut ediyorum. İyi ki varız, var olacağız!