Gayrinizami Harp genelde devletlerin suç, terör ya da düşmanla hukuk dışına çıkıp karşı tarafa zarar vermesi/yok etmesi özel de ise sola ve devrimci harekete karşı Soğuk Savaş döneminde ABD-NATO eksenindeki örgütlü faaliyeti anlatır. Nihayetinde devlet, devlet dışı kişileri hukuksal kural ve kaidelerin dışında sevk ve idare ederek sonuç almaya çalışır. Bu tür süreçlerin sonunda ise örgütlenen devlet dışı gruplar “belirlenen amacın” dışına çıkarak kişisel menfaat elde eder ve devlet içinde bir kiliğe dönüşür. Soğuk savaş dönemi komünizmle mücadele stratejisi olsa da Türkiye’de PKK’nın kurulması ve terör eylemlerine başlamasıyla bu yapı özellikle 1990’larda büyütülür ve örgüte karşı kullanılır. Bu süreçte Türkiye aydın ve entelektüel boyutta hep tartıştı ancak 1996’daki Susurluk Kazası bu tartışmayı geniş toplum kesimlerine taşıdı. O zaman devlet aygıtının niteliği üzerine çok ciddi tartışmalar ve eleştiriler yapıldı. Sonunda ise sadece içinde Mehmet Ağar’ın olduğu birkaç kişiye ceza verildi ancak sürecin tümüyle aydınlatılmasına asla izin verilmedi. Bu tartışmayı, toplumsal sorgulamayı, örgütsel karşı çıkışı bertaraf etmek adına 28 Şubat Post Modern Darbesi gerçekleştirildi. Şeriat tartışması açılarak ve toplum buna kanalize edilerek Susurluk’la açığa çıkan ilişki ağı kapatıldı. Ta ki Sedat Peker’in açıklamalarına kadar. 28 Şubat demokratik alanı daraltırken ve devlet aygıtını klikleriyle birlikte koruyup kollarken diğer taraftan Soğuk Savaşın diğer bir kolu olan siyasal İslamcılıkla bölünme süreci başlatıldı ve uluslararası ilişkilerde “kullanışlı” bir parti olan AK Parti’nin önü açılarak iktidara taşındı. Ekonomik ve sosyal kriz inşa edilen muhafazakâr/İslamcı sosyoloji ile uluslararası sermaye işbirliği ve dayanışmasıyla atlatılmaya çalışıldı. İçeride “derin devlet” “gayrinizami harp klikleri” korunurken dışarıda da neoliberal sisteme tam entegrasyonla sermaye ile tam bütünleşme gerçekleşti. Temel bir tespit olarak söylemekte yine fayda var, hem “gayrinizami harp klikleri” hem de “siyasal İslamcılık” soğuk savaş konseptinin ürünüdür. Birbirleriyle güç mücadelesi içine girebilirler ancak anladığımız anlamda “temiz toplum” “temiz siyaset” inşa edemezler. Dolayısıyla Türkiye’nin bu ikili cendereden çıkması kendi varlığının devamı açısından yaşamsaldır. HDP İzmir İl Binasına yapılan saldırı yeni bir sürecin başlangıcıdır. İnsanların aklına 7 haziran 1 kasım 2015’in gelmesi sebepsiz değildir. O süreçte de “Gayrinizami Harp Klikleri” ile “Siyasal İslamcılar” işbirliği yapıp ülkenin demokratik seçim ve iktidar sürecini engelleyip iktidarlarına tahkim etmişlerdi. Kuşkusuz PKK terörünün bu sürecin asli unsuru olduğunu asla hatırdan çıkarmamak gerekir. HDP İzmir İl Binasında yapılması planlanan katliam gerçekletirilemedi. Ancak bu sürecin durduğu anlamına gelmemelidir. Hemen sonrasına AK Parti Hani ilçe binasına saldırı da bunun diğer cephedeki karşılığıdır. Sürecin bu noktaya geleceği ve hatta daha vahim olayların/katliamların olacağını öngörmemek olası değil. Zira bütün muhalefeti terör parantezine alan iktidar bloku söylemsel olarak bu saldırılara zemin hazırlamıştır. Ülkeyi yönetenlerin muhaliflere her türlü şiddeti reva görüp, her türlü hakareti yapıp sonrasında bunları kınaması tutarlı değildir ama işin gereğidir. Ülkenin kurucu partisi ve ikinci büyük partisinin, CHP’nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na öldürme kastıyla yapılan saldırıların hiçbiri açığa çıkarılmadı dahası saldırıyı yapanların sırtı sıvazlandı. Şimdi de ülkenin üçüncü büyük partisi olan HDP’ye yönelik katliam girişimi görmezden gelinip, sıradan bireysel bir eyleme indirgenmeye çalışılıyor. HDP il binasında katliam yapan teröriste “ismin neydi abiciğim” “şefkati”  “Gayrinizami Harp Klikleri” ve “Siyasal İslamcıların”  ortaklaşmasıdır. Ülke siyaseti iktidar bloku tarafından söylemsel olarak terörize edilmiştir. Bütün muhalefetin terör ile ilişkilendirilmesi bunun kanıtıdır. Ancak gelinen aşamada bu söylemsel tehditler işe yaramamış, iktidar bloku erimeye devam etmiştir. O nedenle iş söylemden çıkarılıp pratik bir sürece sokulmuştur. Türkiye’de böylesi saldırıların hiçbiri bireysel değildir, olmamıştır. Mutlaka belli kliklerin tasarımı ile meydana gelmiştir. Ancak buna zemin hazırlayan iktidarın söylemi ve yaratılan atmosferdir. “Biz bu oyunu görmüştük” sözü aslında ülkedeki siyasal istikrarsızlığı ama şiddetin ve gayrinizami harpteki istikrarı anlatır. Film sahnededir. Mesele bir ülkenin, bir halkın, bir toplumun bütün farklılıkları bir kenara bırakıp demokrasi, hak, hukuk, adalet ve de eşitlik özgürlük talebinde buluşup ülkeyi yeniden kurmasından geçmektedir. Aktörü, öznesi olmadığınız sürecin kurbanı olursunuz.