Bütün halklar kardeştir, düşman olan hükümetlerdir! Lütfen bu acı durumu daha acı hâle getirmek isteyenlere ortak olmayalım. Şiddet asla çözüm değildir. En değerli varlığımız halkların evrensel kardeşliği diyerek Mark Twain’den bir alıntı ile başlıyorum sözlerime… Nasıl da doğru bir söz ama! Ülkemizde ortaya çıkan felaket de bizlere bu sözün nasıl doğru olduğunu çok iyi gösterdi. Kendi devletimiz bile henüz elini taşın altına koymamışken bizim imdadımıza düşman dediğimiz, şehirlerine göz diktiğimiz Yunanistan ve Ermenistan yardım etti. Kendi elleriyle vatandaşlarımızı kurtarmak için çabaladılar. Eminim ki bu olaylar geçtiğinde devlet başkanları yine birbirine düşman olup atıp tutacaktır ama halklarımız her zaman birbirini sevecek. Maalesef binlerce kişiyi ‘’kadere’’ teslim ettik. Peki nedir bu kader? Ben TDK’ye baktım karşıma çıkan şey ilahi kudret, alın yazısı oldu. Açıkçası bu cevaptan tatmin olmadım ve Yunus Emre’nin bir sözünü buldum ‘’kader gayrete aşıktır.’’  Yani anlayacağınız iş imar affı verip suçu kadere atmakla olmuyormuş. Önce o binaları güçlendirip sonra suçu rahat rahat kadere atabiliriz. Japonya’da güçlendirme için uygulanan ve orta maliyetli bir çözüm gözüme çarptı. Deprem izolatörü ya da sönümleyici deniyormuş. Bu teknik zemin ile yapının tabanı arasına esnek enerji sönümleyici elemanlar yerleştirerek zeminden yapıya aktarılan deprem kuvvetlerinin azaltıyormuş. Belki deprem kuşağındaki her binaya bu sistemi zorunlu getirip sonra kaderden bahsedebiliriz. Hem ne demiş Sezai Karakoç ‘’sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır…’’ şiirin devamını söylemeye kalbim yetmiyor. Biliyorsunuz ki bazı laflara alerjik hâle geldik.
Hiçbir suçun cezası insanları döverek öldürmek değildir ve olmamalıdır da. İnsan olan bunu yapmaz! Depremzede olan mülteciler vardı ama yardım tweetlerinde onların adını göremedik.
Tıpkı son zamanlarda linç kelimesinden tiksindiğimiz gibi… Depremi fırsat bilen Ümit Özdağ da bu kelimeden tiksinmemin en büyük mimarıdır. İnsanları galeyana getirip depremzedeleri dövdürüp özür bile dilemeyecek kadar korkunç bir insan. Ben faşistler için başka kelimeleri daha doğru bulsam da sonsuza kadar barış dilini savunmak zorundayım. Özdağ ve onun gibi kendi ırkını üstün görüp geri kalan herkese işkenceler etmeyi hak gören bir zihniyetle savaşmanın tek yolu barış dilini savunmaktır. Bu depremde gördük ki enkaz altında kalan insanlarımızdan çok insanlığımız oldu. Kaybettiğimiz insanlığımızın ilk hedefi de tabii ki sığınmacılardı… Nasıl yazacağımı bilmiyorum ama gerçekten çok üzgünüm ve kalbim acıyor. Maalesef üç kişi yağmacı oldukları iddiasıyla dövülerek öldürüldü. Sadece bir iddia ve dövülerek öldürülmek nasıl bir insanlık ben anlayamıyorum. Ülke çapında korkunç bir afet yaşanırken, bazı insanlar oraya yağma için gidiyor bunu hepimiz biliyoruz. Marmara depreminde de yağma oldu ve o zaman ülkede sığınmacılar yoktu bilmem anlatabildim mi? Hiçbir suçun cezası insanları döverek öldürmek değildir ve olmamalıdır da. İnsan olan bunu yapmaz! Depremzede olan mülteciler vardı ama yardım tweetlerinde onların adını göremedik. Depremzedeleri kurtaran mülteciler de vardı ama onların ismini de göremedik. Ben kendi adıma konuşmak istiyorum ve her fırsatta dile getiriyorum ki bütün halklar kardeştir, düşman olan hükümetlerdir! Lütfen bu acı durumu daha acı hâle getirmek isteyenlere ortak olmayalım. Şiddet asla çözüm değildir. En birlik olmamız gereken dönemde yapmamız gereken şey inadına barış inadına iyilik demek!