Son zamanlarda en çok duyduğumuz ve cevaplarını aradığımız sorular başlıktakiler. İktidar kanadı yöneticisi, gazetecisi ve trolleri bu haklı soruları ve bu sorularla birlikte ortaya çıkan halkın haklı serzenişini “devleti aciz gösterme” olarak yorumlayıp; buradan bir suç üretme çabası içinde. Yangın, sel, göçmen meselesi konusunda bakanların afet bölgelerine gidip demeç vermesi, “yaraları saracağız” demesi, afetin oluşturduğu büyük yıkım karşısında çözüm üreten ya da mevcut durumu hızlı bir biçimde iyileştiren bir tavır alış ya da kararlılık değildir. Hattı zatında devlet nerde sorusu sadece sonuca ilişkin değildir. Kendi kaderine terk edilmiş bir ülke ve toplumda “Devlet Nerede?” sorusu sadece o an devleti yanında görme isteği değildir. Bu aynı zamanda bütün bu olanları önleme yani gerekli tedbirleri alma, olay anında hızlı müdahale ve sonrasında ise kapsamlı bir imar/inşa ve yaraları sarma sürecinin eksiksiz bir biçimde yapılma talebidir de. Özetle son dönemde yaşadıklarımız bize, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurumsal ve materyal kapasitesinin içeriğinin boşaltılmış olduğunu göstermiştir. Devlet, sadece iktidarın organize ettiği ya da dönemsel olarak yönetilen bir aygıt değildir. Devlet zor süreçlerde inisiyatif alan kapsamlı bir organizasyondur. Bürokratik oligarşi diye diye devletin nitelikli kadroları, partizan bir biçimde görevlerinden uzaklaştırıldı. Liyakat yok edilerek sadece kişiye ve partiye endeksli kadrolar ile devlet kurumları dolduruldu ve neticesinde inisiyatif almaktan uzak, bilgi birikimden yoksun, her türlü haklı serzenişi ve eleştiriyi “darbe”, “dış güç” odaklarına bağlayan bir kadro ile ülke yönetilmeye çalışılıyor ama olmuyor. Devleti aciz göstermek ile genel kamuoyu baskılanmaya çalışanlar, devleti devlet olma vasfından çıkarıp, onun daha önceki hareket kapasitesini yok edenler; kurumsal, diplomatik, ekonomik ve politik öncüllerini tarihsel dayanaklarından koparıp yeni bir devlet organizasyonu (Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi) örgütlemeye çalışanlar bunu başaramamış, “eski” devletten daha geri, daha işlevsiz bir yapı inşa etmişlerdir. Devleti, darbe ve partizanca örgütlenme ekseninde ele alan bir yaklaşımın devleti demokratikleştirmesi beklenmemelidir. Sonuç itibariyle bugünkü devleti ve düzeni tanımlayan bir durum varsa o da çöküştür. Buna sebep olanlar, devlet nerededir diye soranlardan hesap soramaz.