Mesele bütün hayatı yeniden inşa edecek bir büyük meydan okumayı gerçekleştirebilmektir. Bu büyük, derin ve sürdürülemeyen düzene meydan okumayan bir siyasetin yeni olması, değişim yaratması, iktidar olması çok zordur.
İktidarın son hamlesiyle psikolojik üstünlüğü ele geçirdiği ifade ediliyor. İktidarın kimsenin beklemediği anda attığı bu adım bir anlamda herkes için sürpriz olmuştur.
İktidar bu hamle ise psikolojik üstünlüğü ele geçirmiş görünse de; burada sorun bu hamlenin kendisinden çok bunun sürdürülebilirliğidir.
Şu an hem yurttaşlar, hem muhalefet, hem de iktisat disiplininde üreten insanlar bu hamlenin nereye kadar sürüp sürmeyeceği konusunda bir fikir beyan etmemektedir.
Evet, iktidar kanadı muhalefeti ters köşe yaptığına inansa da asıl sorun oynanan büyük kumarın nasıl sonuçlanacağının kestirilememesidir.
Eldeki veriler, mevcut tabloda bu denli ağır yapısal sorunlar varken konjonktürel ataklar dışında kapsamlı bir iyileşmenin mümkün olmadığı yönündedir. Hele söz edilen yeni model, üretim ekonomisi vb. süreçler bu kadar kısa sürede yaşama geçirilecek hususlar değildir.
Ancak muhalefetin asıl sorunu bu hamleyi tahmin etmemiş olmaması dahası bu hamleye karşı gerektiği cevabı üretememiş olması değildir. Asıl sorun topu hala aynı sahada oynamasından ileri gelmektedir.
Dünya ekonomik buhranı salt dönemsel bir sıkışmışlık ya da kriz değildir. Şili’de solun ortaya koyduğu başarı aslında neoliberal laboratuvarın artık hiçbir çıktısının olmamasındandır.
Şunu açıklıkla ifade etmek, tartışmak ve bu noktada çözümler üretmek gerekmektedir; AK Parti’nin neoliberal ekonomi parantezinde yaşadığı kriz sadece bu iktidarın beceriksizliği, yönetemezliği ve süreçlere hâkim olmamasından ileri gelmemektedir. Bunun da ötesinde sistemin kendisi; yani neoliberal model bir krizde ve çöküşü tartışılmaktadır.
Sermayenin buradan nasıl bir yol bulacağı ayrı bir tartışma konusu olsa da her kesimden birçok insan artık bu neoliberal hegemonyanın dağıldığı ve bu haliyle sürdürülmesinin bütün bir hayatı yok oluşa sürükleyeceği noktasında hemfikirdir. Dolayısıyla CHP’nin, solun, sosyal demokrasinin bugün için meselesi sermaye iktidarı karşısında emeğe alan açmak ve sosyal demokrasinin altın çağına geri dönmek olmamalıdır.
Dünya ekonomik buhranı salt dönemsel bir sıkışmışlık ya da kriz değildir. Şili’de solun ortaya koyduğu başarı aslında neoliberal laboratuvarın artık hiçbir çıktısının olmamasındandır. Dolayısıyla solun bir bütün olarak bugün durması gereken yer AK Parti’nin eklemlendiği modele karşı çıkmaktır.
Neoliberal kriz ve AK Parti iktidarının bu krizi daha da ağırlaştıran siyaseti artık sürdürülemez.
Mesele sosyal yardımı, dayanışmayı (kuşkusuz bunlar hayatidir ama siyasetin kendisi; yani amacı değildir) aşmaktadır. Mesele mevcut düzene doğrudan meydan okuyacak bir yaklaşımın üretilmesidir.
Bu süreç geçtiğinde dünya her alanda yeniden sarsılacağı bir döneme girecektir. Bu sebeple sosyal demokrasinin ya da demokratik sosyalistlerin yeni bir siyasal, ideolojik ve ekonomik “büyük anlatıya” ihtiyacı bulunmaktadır.
Yeni bir kalkınma modelinin, halkçı bir ekonomi-politiğin koşulları olgunlaşmıştır. Dünyada derin yoksulluğun dip dalgası popülist sağ tarafından başka alana kanalize edilememiştir. Özellikle pandemi sonrası dünya büyük isyan dalgalarıyla sarsılacaktır. Şu an geniş kitlelerin sessizliği biriken öfkeyi yönlendirecek bir siyasal örgütlenmenin oluşmaması ve pandeminin yarattığı kapanmadandır.
Bu süreç geçecektir. Geçtiğinde ise dünya her alanda yeniden sarsılacağı bir döneme girecektir. Bu sebeple sosyal demokrasinin ya da demokratik sosyalistlerin yeni bir siyasal, ideolojik ve ekonomik “büyük anlatıya” ihtiyacı bulunmaktadır.
Türkiye özelinde ise Cumhuriyet Halk Partisi kuruluşundan bugüne büyük siyasal kırılmalara imza atmış; ister iktidar ister muhalefette olsun siyasetin yönünü belirleyen temel aktörlerden biri olmuştur. Bugün aynı tarihsel sorumlulukla karşı karşıyadır.
Mesele AK Parti’nin yönetememesine indirgenmemelidir. Mesele sadece Recep Tayyip Erdoğan’a indirgenmemelidir. Mesele sadece döviz kurlarına; ya da faize indirgenmemelidir. Mesele kimin aday olacağına indirgenmemelidir. Mesele bütün hayatı yeniden inşa edecek bir büyük meydan okumayı gerçekleştirebilmektir. İyi bürokratlar, iyi projeler, dünya sermayesi ile iyi ilişkiler önemli olabilir; ama bunların düzeltemeyeceği ekonomik ve toplumsal düzlemdeyiz.
O nedenle topun artık başka bir sahada oynanması gerekmektedir. Bu büyük, derin ve sürdürülemeyen düzene meydan okumayan bir siyasetin yeni olması, değişim yaratması, iktidar olması çok zordur.
Yeni bir dünyanın sancısı yaşanmaktadır. Yeni bir dünyanın istenci hiç olmadığı kadar olgunlaşmış boyuttadır. Artık bu düzenin insanlığa verdiği tahribat taşınamaz boyuttadır. Yeni bir düzeni örgütlemek temel şart olmak durumundadır…