Ben kazandım sen kaybettin zihniyeti ile bu sonsuz oyunu devam ettirme niyetinde olanların gerçek liderlik yapmaktan uzak olmaları ülkemize sadece zaman kaybettiriyor. Dayanışmanın, güvenin, ben değil biz diyerek bir sonraki seçimden ziyade bundan sonraki nesilleri düşünenlerin liderliği ile bulunduğumuz durumdan çıkacağımıza hiçbir şüphem yok. İki yıla yakın bir süre önce “İçimden Geldi ve Yazdım” başlıklı yazımda oyun teorisinde sonlu oyun ve sonsuz oyunları açıklayarak yakın tarihimizden bu konuyla ilgili örnekler verdim. Bugün geldiğimiz noktadaki yol ayrımının ne kadar kritik olduğunu görerek bu konuya bir defa daha dikkat çekmek ve son yaşadıklarımız üzerinden bir defa daha zihin jimnastiği yapmak istiyorum. Yaklaşık 21 yılı aşan bir süredir ülkece üzerinde yürüdüğümüz yol devam edecek ama iki ay gibi kısa bir süre sonra bu yola hangi yönden gideceğimiz konusunda milletçe bir karar vereceğiz. Yolun ortasında,  ayırımın başında büyük ve belirgin bir işaret var. İşaretin bir tanesi bir yönde demokrasi ve özgürlüğü diğeri ise 2017 referandumu sonrasında gerçekleşen anayasa değişikliği nedeniyle geçtiğimiz Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi ile yaşadığımız ve her geçen gün özgülüklerimizin kısıtlandığı şeffaflığın ve hesap verilebilirliğin ortadan kalktığı otokrasiyi gösteriyor. Demokrasi ve özgürlük tarafındaki yol açık ve aydınlık. İnsanlar özgürce hareket edebilir, seçimler yapabilir ve düşüncelerini ifade edebilirler. Otokrasi tarafındaki yol ise karanlık ve tehditkâr görünüyor. Çevresinde karanlık gölgeler var ve yol kıvrımlı ve kaygan. Yol boyunca özgürlükler kısıtlanmış ve insanlar korku içinde hareket ediyorlar. Buraya kadar oyun teorisi ile ilgili bir şey söylemediğimin farkındayım. İşte başlıyor. 1968 yılında, Vietnam Savaşı'nın devam ettiği dönemde, Kuzey Vietnam ordusu ve Güney Vietnam'daki Vietcong gerilla güçleri, Tet Festivali'nin (Çin takviminde yeni yılın başlangıcı kutlamaları) başlamasından önce büyük bir saldırı başlattılar. Bu saldırı, Tet Muharebesi olarak bilinir. Vietnam’da yıllarca devam eden bir geleneğe göre Tet Festivali sırasında hiçbir zaman savaş olmazdı. Fakat Vietnam ordusunun generalleri geleneği bir tarafa bırakarak sürpriz bir saldırı ile savaşı kendi lehlerine çevirmek için harekete geçmek istediler. Tet Muharebesi, 30 Ocak 1968'de başladı ve Güney Vietnam'ın birçok şehrinde aynı anda gerçekleşti. Vietcong ve Kuzey Vietnam ordusu, ABD ve Güney Vietnam güçlerinin savunmasını aşmak için planlı bir şekilde büyük bir saldırı başlattılar. Ülke genelinde 125’ten fazla noktaya 85 bin üzerinde birlikle bir saldırı başlatıldı. Güney Vietnam'daki savunma kuvvetleri ve ABD kuvvetleri, saldırıya hazırlıksız yakalandılar ve ilk başta şaşırdılar. Ancak, hemen hemen her saldırıya hızlı bir şekilde yanıt verdiler. Çatışmalar hemen hemen bir hafta sürdü. Savaşın bütünü boyunca ABD 58 bin askerini kaybetti. Buna karşı Vietnam tarafında 3 milyon insan bu savaşta hayatını kaybetti. ABD savaş boyunca girilen tüm muharebeleri neredeyse kazandı. Buna rağmen ABD Vietnam’da girdiği bu savaşı kaybetti. Tet Muharebesi, ABD'nin Vietnam Savaşı'ndaki askeri varlığına karşı büyük bir güç gösterisi olarak tarihe geçti. Tüm yaşananlar, savaşın Amerikan halkı üzerindeki desteğini azalttı ve savaşın sonunu hızlandırdı.
Öz bilinci ve farkındalığı olan, duygularını yöneterek başkalarının içinde bulunduğu durumu sanki kendi yaşıyormuşçasına empati yapabilen, ilham veren, öğreten ve aynı zamanda öğrenen, zamanı geldiğinde de kararlılıkla cesaret gösteren bir çok yeni yüz var artık siyasette. Herkesin kendi içinde liderlik yaparak ortak akılla bu sonsuz oyunu, sonsuz oyun zihniyeti ile sürdürecek kaynaklarımız çok.
Tam bu noktada, daha önceki yazımda tartıştığım iki tip oyunu, sonlu oyun ve sonsuz oyunu, düşünerek bu savaşı yorumlamak mümkün olabilir. Sonlu oyun, oyuncuları ve sabit kuralları ve önceden anlaşılmış bir hedefi olan, oyunlardır. Örneğin futbol sonlu bir oyundur. Oyunun başlangıç ve bitişi bellidir. Oyunun sonunda bir kazanan veya bir kaybeden olur. Oyun bittiğinde herkes evine geri döner. Sonsuz oyunda ise bilinen veya bilinmeyen oyuncular bulunur, kurallar değişebilir ve ana amaç devamlı oyunda kalabilmek ve oyunu sürekli olarak devam ettirebilmektir. Sonlu oyunlarda her iki oyuncu da sonlu oyun zihniyetindeyse oyun stabildir. Aynı şekilde sonsuz oyunlarda da her iki taraf oyunu sonsuz oyun zihniyeti ile oynuyorsa, oyun stabildir. Oyunun stabil olmasını oyunun türüne göre oyuncu zihniyetleri belirler. Sonsuz oyunu, sonlu oyun zihniyetinde oynayan oyuncular, belirli bir süre sonra etrafındaki insan kaynağını, güveni ve oyunu sürdürmeleri konusundaki haklı gerekçelerini yitirirler. Kaynakları tükenen oyuncu, belirli bir süre sonra desteği kaybeder ve ona inanan ve güvenenlerin etrafından kaybolduğunu görür. Bir süre sonra da oyundan düşer. Vietnam savaşında savaşan taraflar için de durum tam da böyle olmuştur. Vietnamlılar hayatta kalmak için savaşı sürdürürken Amerika Birleşik Devletleri, stratejisini savaşı kazanma üzerine kurguladığından dolayı kamuoyu desteğini yitirmiş ve oyundan düşerek savaşın sonunu getirmiştir. Daha önceki yazımda da belirttiğim sonsuz oyun zihniyeti ile liderlik edebilmeniz için 5 ana prensip bulunur.
  • Haklı bir nedeninizin olması gerekir
  • Birbirine güvenen takımınızın ve sizi takip eden kitlelerin olması şarttır
  • Rekabet etmeye değecek rakiplerinizin olması gerekir
  • Varoluşsal esneklik kapasitenizin olması ve
  • Liderlik yapacak cesaretinizin olması gerekir.
Yazdığım ilk yazıdan bu güne kadar ülkemizin bulunduğu durum ve geleceği hakkındaki gelişmelerde maalesef olumlu yönde gelişmeler söz konusu olamamıştır. Naçiz vücutları toprak olsa da, Türkiye Cumhuriyetinin ilelebet payidar kalacağını söyleyen bir liderliğin ne kadar gerekli olduğunu şimdi daha iyi anladığımızı düşünüyorum. Ben kazandım sen kaybettin zihniyeti ile bu sonsuz oyunu devam ettirme niyetinde olanların gerçek liderlik yapmaktan uzak olmaları ülkemize sadece zaman kaybettiriyor. Dayanışmanın, güvenin, ben değil biz diyerek bir sonraki seçimden ziyade bundan sonraki nesilleri düşünenlerin liderliği ile bulunduğumuz durumdan çıkacağımıza hiçbir şüphem yok. Öz bilinci ve farkındalığı olan, duygularını yöneterek başkalarının içinde bulunduğu durumu sanki kendi yaşıyormuşçasına empati yapabilen, ilham veren, öğreten ve aynı zamanda öğrenen, zamanı geldiğinde de kararlılıkla cesaret gösteren bir çok yeni yüz var artık siyasette. Herkesin kendi içinde liderlik yaparak ortak akılla bu sonsuz oyunu, sonsuz oyun zihniyeti ile sürdürecek kaynaklarımız çok. Hiç kimse endişe etmesin……