İktidara giden bu dikenli yolda Bay Kemal imkânsızı başardı, şimdi sırada yapmış oldukları çıkışları ile herkesi şaşırtamaya devam eden yol arkadaşları muhalefet partilerinde…
Çok partili siyasi hayata geçilmesinin ardından 17 genel seçimi geride bırakan Türkiye’nin 1950’lerden bu yana yaklaşık 65 yıllık sandık deneyimi var. Bu sürede CHP hiç tek başına iktidara gelmedi ve toplam hükümet faaliyeti de ortalama 6 yıl. Bu 6 yılın, yaklaşık 5 yılı koalisyon hükümetlerinde, 1 yılı da azınlık hükümetlerinde geçti.
İktidar olan sağ partilerin dillendirdiği
‘CHP zihniyeti bu ülkeyi bu hâle getirdi’ söylemine yukarıdaki bilgiler ışığında baktığımızda gerçek olmadığı görülüyor. Ve dahi bu bilgilerle beraber ‘Bay Kemal’e atfedilen eleştirilerin de bir geçekliğinin olmadığı açık. Zira eleştirilerin odağındaki Bay Kemal 20 yıllık AKP iktidarında defalarca yenildiği için hedef tahtasına konuluyordu.
Oysa Bay Kemal, 22 Mayıs 2010 yılında CHP’nin başına geldiğinde CHP, aşırı ideolojik, jakoben, Kemalist, elitist, aristokrat, halktan tamamen kopuk, kendi yankı odasının dışına çıkmaya gerek duymayan radikal bir partiydi. Bu durum CHP’nin hem eleştirilmesini kolaylaştırıyor hem de muhafazakâr partilerin algı operasyonlarının bir parçası yapıyordu. Siyasal İslamcı partiler ve liderleri, bu argümanlarla CHP’yi eleştiriyor, kendilerine oy toplamayı başarıyordu. Bu sayede de bir düşman yaratmış oluyorlar ve bu düşmana karşı kutsal bir savaş veriyorlardı.
CHP’nin içine saplandığı bu ideolojik bataklık, sağ partilerin
‘CHP camileri ahıra çevirdi, Kuranı yaktırdı vb.’ algı oyunlarının da öznesi haline getiriyordu. Bir bakıma CHP’nin bu ideolojik tutumu, sağ partileri besliyor, ekmeklerine yağ sürüyordu.
Ortalama 65 yıllık çok partili siyasi tarihimize bakıldığında ülkeyi neredeyse hep muhafazakâr/sağ partiler yönetmiş, CHP neredeyse hep muhalefette kalmış veya iktidara ancak ortak olabilmişti. Ancak ne var ki sanki ülke CHP tarafından bu hale getirilmiş ve bütün krizlerin tek sebebi CHP’ymiş gibi bir algı hâkim toplumda. Elbette bunun en önemli sebebi, CHP’nin halka rağmen halk için direnmesiydi. Halkın arasına karışan ve vatandaşla bir araya gelen sağ partiler ise CHP üzerinden bu tür algılar yaparak kendi iktidarlarını güçlendirdi.
AKP’nin kurulduğu 2002 yılından bu yana ortaya koyduğu en önemli stratejik seçim metodu
(ve başarısı)
‘Kapı Kapı Dolaşma Metodu’ydu. Seçmene ulaşabilmenin en kolay en etkili ve en hızlı yolu buydu çünkü. Türk insanı kapısına gelen her kim olursa olsun kolay kolay geri çevirmez ve dinlerdi.
CHP’de yarattığı devrim, ortaya konan yeniden inşa süreci partiyi Türkiye çapında bir umut partisine dönüştürdü. Mağdur edilen bütün herkesin umudu haline gelen bir parti var ortada: CHP.
Zihinlerde yaratılan bu kötü CHP algısının yıkılması ise bir siyasetçi için en zor işti. Bay Kemal CHP’nin başına geldiğinde CHP, bütün olumsuz algıların tam merkezindeydi ve bu iktidar olabilmekten daha zordu. Ünlü Fizikçi Einstein’ın “Önyargıları değiştirmek atomu parçalamaktan daha zordur” ifadesi burada gerçeğe dönüşüyordu.
Bay Kemal’in iktidar olmaktan önce çözmesi gereken çok zor işleri vardı. Öncelikle 100 yıllık bir partiyi halka anlatabilmesi, onlarca yıldır yaratılan önyargıları yıkması, insanları ikna etmesi, insanların gönlüne girmesi ve onlara umut verebilmesi gerekiyordu. Peki hangisi daha zordu? Böyle bir ortamda sağ bir parti olup seçim kazanmak mı yoksa CHP gibi köklü ama halktan kopmuş bir partiyi düze çıkarmak mı?
13 yıllık genel başkanlığında Bay Kemal’in performansını bu şekilde değerlendirmek olayları daha net anlamayı sağlayacaktır. Geldiğimiz noktada Bay Kemal CHP’yi halkın yeniden tercih edebileceği bir noktaya getirmeyi başardı. Artık insanlar cumhurbaşkanı adaylarını tartışırken bile sadece CHP’li isimleri tartışıyor. Birbirinden farklı görüşlere sahip siyasi partiler CHP çatısı altında birleşiyor. Dolayısı ile Bay Kemal, demokrasi tarihi boyunca yapılması gereken en zor şeyi başardı ve tüm algıları neredeyse yok etti.
Bu yeni seçim döneminde Bay Kemal ve CHP, iktidara gelmeyi başarırsa bu başarının uzun süre ‘kalıcı’ olacağı şüphesiz. Belki de Türk demokrasisine sonsuza dek unutulmayacak bir miras bırakacak, demokrasinin ne kadar kıymetli olduğunu, asla elden bırakılmaması gereken bir cevher olduğunu gelecek nesillere gösterecek.
Yaşanan acılar, çekilen sıkıntılar elbette hafızalarda izler bırakmakta, nesilden nesle aktarılan travmalara dönüşmektedir. Tarihimiz bunun örnekleri ile dolu. Fakat psikoloji der ki, geçmişle yüzleşmek; insanları olduğu gibi toplumları da iyileştirir. Bay Kemal partisinin, geçmişinde yaşadığı ve yaşattığı bütün gerçeklerle yüzleşti. Hatalarını kabul etti, özür diledi, helâllik istedi.
Mustafa Kemal Atatürk, “Halk Fırkası, bütün sınıfların haklarını, yükselme sebeplerini ve saadetini sağlamak yolunda çalışmalarda bulunacaktır” demiştir. Görüldüğü gibi Mustafa Kemal, Halk Fırkası’nın ayrım yapmadan tüm insanları kapsayan bir parti olacağını hemen her yerde anlatmaya çalışmıştı. Bugün Bay Kemal de bunu yapıyor.
CHP’de yarattığı devrim, ortaya konan yeniden inşa süreci partiyi Türkiye çapında
bir umut partisine dönüştürdü. Mağdur edilen bütün herkesin umudu haline gelen bir parti var ortada: CHP. Yakın zamana kadar insanıyla arasına duvarlar ören, vatandaşına üstten bakan bir siyasi parti bugün mağdurların, mazlumların, Kürtlerin, dindarların, KHK’lıların, başörtülü kadınların ve gençlerin umudu olmaya en güçlü aday.
Elbette bundan Bay Kemal’in etkisi tartışılmaz. Bunu yapmak hem yüksek bir vicdan ve adalet duygusu hem de hırs ve egolardan arınmış bir karakter gerektirir.
Bu yeni seçim döneminde Bay Kemal ve CHP, iktidara gelmeyi başarırsa bu başarının uzun süre
‘kalıcı’ olacağı şüphesiz. Belki de Türk demokrasisine sonsuza dek unutulmayacak bir miras bırakacak, demokrasinin ne kadar kıymetli olduğunu, asla elden bırakılmaması gereken bir cevher olduğunu gelecek nesillere gösterecek. İktidara giden bu dikenli yolda Bay Kemal imkânsızı başardı, şimdi sırada
yapmış oldukları çıkışları ile herkesi şaşırtamaya devam eden yol arkadaşları muhalefet partilerinde…