Karşımızdaki manzara iç açıcı olmadığı gibi giderek daha karanlık bir hal almaktadır. Dünya genelindeki iktidar uygulamaları, bunun yarattığı yok oluşa sürükleniş ve buna karşı olan muhalefetin dağınıklığı birleştiğinde ağır bir atmosfer ortaya çıkmaktadır. Benzer bir durum Türkiye için de geçerlidir. Mesele AKP’nin uygulamaları değil; mesele sosyal demokratlardan sosyalistlere, merkez sağdan AKP’yi desteklemeyen İslamcılara, muhalefet alanının dağınıklığıdır. Bugün şu açık bir biçimde görülmelidir; AKP siyasi ömrü bitmiş bir partidir. Salt lider kültüne dayanmaktadır ve sadece lidere hizmet etmektedir. Bu partinin bundan sonra halka, ülkeye vereceği hiçbir şey kalmamıştır. AKP’nin iktidara olan bağımlılığı onun her türlü siyasal manevrayı yapmasına, gündem belirlemesine, sürekli bir biçimde ittifak değiştirmesine neden olmaktadır. An itibariyle böylesi bir sürece tanıklık ediyoruz. AKP’nin ayağının altındaki halı meşruiyettir. Muhalefet farkında olarak; ya da olmayarak AKP’nin yapıp ettiklerine meşruiyet kazandırmaktadır. Oysa kurumsal, siyasal, toplumsal uygulamaları itibariyle AKP ciddi bir meşruiyet krizi içindedir. AKP meşruiyetini genellikle CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu eleştirisi üzerine inşa etme çabasındadır. İşte kırılmamın yaratılacağı alan da burasıdır. AKP için TBMM artık salt bir meşruiyet üretme mekanizmasına dönüştürülmüştür. Her türlü karar sarayda alınmakta ve mecliste sadece oylanmaktadır. Bunun için CHP’nin, diğer partilerin, milletvekillerin konumu sadece karşı oya indirgenmektedir. Kurumlar ve süreçler toplumların taleplerini karşıladığı ölçüde meşru ve gereklidir. Bugün KHK’larla yönetilen bir ülkede meclisin varlığını tartışmaya açmak gerekmektedir. Buradaki tartışma kurumsal olarak meclisin kendisi değildir, süreç olarak içinde yer alınan durumdur. Ve de daha önemlisi AKP’nin meclisi işlevsizleştirdiği, içini boşalttığı vurgulanmalı ve bu çerçevede harekete geçilmelidir. Bunun için CHP başta olmak üzere AKP dışındaki bütün muhalefet şu iki hususu geniş toplum kesimlerine taahhüt etmelidir:
  • AKP’yi seçime götüreceğiz
  • AKP’yi seçimle yerinden indireceğiz.
“AKP seçime gitmeyecek, seçime gitse bile sonuçlarını kabul etmeyecek” söylemi demokrasinin intiharıdır. Bilerek; ya da bilmeyerek bu söylemi dillendirenler AKP’nin meşru olmayan uygulamalarına haklılık ve süreklilik kazandırmaktadır. Buna son vermek; kendi meşru kurumlarını yaratmak gerekmektedir. Toplumu ayağa kaldıracak, var olan ölü toprağını üzerinden atacak radikal bir yöneliş içinde olmak gerekmektedir. Bir önceki yazıda dile getirdiğimiz gibi CHP, OHAL’in kaldırılmaması halinde TBMM’den çekileceğini beyan etmelidir. Çünkü AKP seçime kadar OHAL ile gidecek ve OHAL ile seçime gitmek oyunu/seçimi başından kaybetmek anlamına gelecektir. Bu anlamda CHP, OHAL’in meşruiyetini de tartışmaya açmalı ve kaldırılması için bütün gücünü ortaya koymalıdır. 2 Ocak itibariyle, zamanında olsa bile, Türkiye’nin gündeminin başat konusu seçimdir. Dolayısıyla CHP’nin sokağa inip toplumsal, siyasal muhalefeti birleştirmesi gerekmektedir. Bu seçim salt iktidarı belirleyen seçim olmanın ötesinde bir mana taşımaktadır. Önümüzdeki iki yıl ülkenin kaderinin, rejiminin; daha doğrusu kalan cumhuriyet ve demokrasi bakiyesinin artacağı; veya yok olacağı bir süreç olacaktır. Bu nedenle seçime gidilen sürecin kendisi önemlidir. Her türlü muhalefetin yasaklandığı bir OHAL rejiminde seçime gitmek kendi kitlesine, ülkenin geleceğine yapılacak en büyük haksızlıktır. Bunun için bütün toplumu katacak kapsamlı bir meşruiyet tartışması başlatmak tarihi bir sorumluluktur. Verili durum ve koşulları kabul eden her hareket/parti kaybetmiştir. Kendi koşullarını ve elbette haklı olmaktan kaynaklı koşullarını halka benimseten partiler kazanmışlardır. Mesele bu haklılığı halka anlatmaktan geçmektedir. Böylesi bir tartışma ve sonrasında atılacak adımlar muhalefetin önünü açacak ve yeni bir iktidar perspektifi oluşturacaktır…