Temel bir tespit olarak, Türkiye’nin değişim beklentisi ile CHP’nin bunu karşılama potansiyeli arasındaki açı daha fazla açılmıştır. Kurultaya gitmeden önce sıklıkla vurguladığımız, CHP’nin eş zamanlı olarak kendini ve ülkeyi değiştirme/dönüştürme programı ve buna uygun kadroları oluşturma süreci bu kurultay ile de gerçekleştirilmiş görünmemektedir. Bu yargıya nasıl ulaşıldığını anlamak için şu soruların herkes tarafından sorulması tarihi önemdedir; CHP’nin yaptığı kurultay ülkede hangi kesimleri heyecanlandırdı, hangi kesimlere umut ışığı oldu ve nasıl bir etkileşim yarattı? Bu soruların cevabı ne yazık ki olumlu değildir. Kurultaydaki tek duygu seçilen ve seçilmeyenlerin yaşadığı sevinç veya üzüntüdür. Türkiye, tarihinin en büyük kırılmasını yaşayacağı bir seçim dönemine girmişken bu kırılmayı durduracak, yeni bir değişimi toplumun önüne koyacak bir program, hareket ve söylemin yurttaşların önüne konulmamış olması bundan sonraki süreçte ülkede de, CHP’de de yeni tartışmalara neden olacaktır. Zira bu denli ciddi bir tarihi süreçte beklentileri karşılayacak bir kurultay atmosferinin oluşturulmamış olması ciddi bir kayıptır. CHP’nin ideolojik-politik yenilenmesi ve bunu yapacak kadroların ne denli oluştuğu kısa zaman içinde ortaya çıkacaktır. Ancak devrimlerin ve büyük değişimlerin partisi olan CHP’nin kurultay süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde karşımıza beklentileri karşılayan bir tablo çıkmamıştır. Başta CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun kurultaydan çok bir grup konuşmasına benzer bir konuşma yapması, sonuç bildirgesinin genel temennilerden meydana gelmiş olması beklentilerin, umutların ve coşkunun oluşmasını engellemiş, kurultayı yasal bir zorunluluk noktasına indirgemiştir. 2019’un yol haritasının politik sınırlarının çizilmesi gerekirken, AKP’nin artan baskılarına karşı nasıl bir siyasal eylemliliğin yaşama geçirilmesi gerektiğinin anlatılması gerekirken, salt kişi seçimine indirgenen bir kurultay sürecinin politik üretiminin ne olacağı meçhuldür. Diğer yandan Muharrem İnce’nin CHP tabanının, toplumun geniş kesimlerinin beklediği aday olmadığı da bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bir tür merkez sağ parantezindeki kurultay konuşmaları ve Muharrem İnce’nin pozisyon gereği selam yolladığı, Kürtler ve solcuları bir tür ara fasıl olarak yorumlarsak aslında sola ve sosyal demokrasiye ilişkin çok fazla bir söylem dolaşıma girmemiştir. Yine o meşhur soruya dönersek; Ne Yapmalı? Kurultay beklentileri karşılamamış olsa da CHP’nin çok büyük bir devrimci potansiyele sahip olduğunu görmek gerekmektedir. Cumhurbaşkanlığı başta olmak üzere 2019 veya öncesindeki erken seçimleri salt Kemal Kılıçdaroğlu’nun; ya da oluşacak parti yapısının inisiyatifine bırakmak yerine geniş bir örgütlülüğü ve karar almayı olanaklı kılacak politik hattın oluşması zorunludur. “Milleti kurtaracak olan yine milletin azim ve kararıdır.” Tarihsel olarak doğrulanan bu ilkeden hareketle benzer bir “azim ve kararlılığın” bütün yurttaşlarca ortaya konulması gerekmektedir. Zira 2019 tek bir adayla değil; bütün bir halkla kazanılabilir. Bunun için CHP’nin parti kurultayını bir Halk Kurultayına çevirme fırsatı kaçırılmış olsa da geniş kesimlerin birlikteliğini sağlama noktasında CHP’ye tarihi bir sorumluluk düşmektedir. Mevcut kadroların bu geniş siyasal ve eylemsel hattı ne kadar kurabileceği yakın zamanda görülecektir. Temel mesele CHP’nin de, ülkenin de önünde çok az bir zaman kaldığıdır...