Türkiye Devleti iki temel sorunuyla aynı anda uğraşmak ve çözüm bulmak zorunda olduğu bir kırılma anından geçiyor. Bunlardan ilki kronikleşen ve uluslararasılaşan Kürt Sorunu ve yine uluslararasılaşıp yerelleşen Siyasal İslam sorunu. Temel bir tespit olarak şunu dile getirmek gerekmektedir. Sistem cumhurbaşkanına iki temel görev biçmiş durumda. Birincisi FETÖ’yü devletten temizlemek; ikincisi Kürt Hareketi'nin pazarlık gücünü kırarak onu geriletmek. Dolayısıyla 'Evet' ve 'Hayır'a bu pencereden bakmakta fayda var. Eğer devlet FETÖ ve Kürt Hareketinin yeteri kadar gerilediğini düşünüyorsa buradan 'Hayır' çıkma olasılığı, bu mücadelenin devamına inanıyorsa buradan 'Evet' çıkma olasılığı daha yüksektir. Cumhurbaşkanı Erdoğan devletin ve dünya sisteminin kodlarını zorlamış olabilir; ama bunun dışına çıkmamıştır. “Üst Akıl” söylemi tamamen propagandadır ve aynı zamanda AKP’nin pragmatist karakterine uygun bir nitelik taşımaktadır. Buradaki mesele, sistemin, kendisi için nasıl bir plan çizdiği ve buna uygun bir aktöre nereye kadar yol vereceğidir. Kürt Sorunu ve FETÖ eksenindeki yapılanmanın ulaştığı boyut sistemin kendisi açısından varlıksal bir tercihe dönüşmüş durumdaydı. Darbe girişimi bunun için bir fırsat atmosferi yarattı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan bunu kullanmakta son derece kararlı bir sistem savunucusu olarak devreye girdi. Dolayısıyla bugün kadim devlet anlayışını savunan en önemli aktör Erdoğan’dır ve bu anlamıyla Türkiye tarihindeki en önemli statükocudur. Türkiye Cumhuriyeti geleneksel siyasal tercihlerini değiştirmemekte direniyor. Klasik devlet tavrı içinde hem Kürt Sorunu'nu çözmek hem de Siyasal İslam'la mücadele etmek istiyor. Mevcut aktörler içinde FETÖ ile en kararlı mücadeleyi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yapacağına inanıyor. Siyasal İslamın bir kanadını başka bir kanatla tasfiye ediyor. Kürt Sorunu'nu da Erdoğan’ın muhafazakar ve Müslüman kimliğiyle yeniden düzenlemeye çabalıyor. Bütün bu sürecin sonunda ise bir bütün olarak Siyasal İslamı ve Kürt Hareketi'ni geriletmeyi ve bir tasfiye sürecine sokmayı planlıyor. Ancak mesele çok daha büyük ve derin. Devlet Cumhurbaşkanı Erdoğan eliyle kısmi sonuç alabilir; ama bu var olan sorunların köklü bir biçimde çözümüne imkan sağlamayacaktır. Siyasal İslam bu ülkede Komünizmle Mücadele Derneği şemsiyesi altında örgütlendi ve bugün ülkeyi yöneten kadrolar emperyalizm destekli bu derneklerde yetiştiler. Dolayısıyla Siyasal İslam'ın panzehiri cumhuriyetçi, demokrat ve özgürlükçü soldur. İkincisi; Kürt Sorunu artık evrensel bir kategorizasyondur ve bu sorunu çözmek enternasyonal bir yaklaşım gerektirir. Kürtlerle hem bu coğrafyada hem de diğer coğrafyalarda kalıcı, eşit bir barış ortamı yaratılmadıkça şiddet, terör ve çatışmalar son bulmayacaktır. Dolayısıyla 'Evet' ve 'Hayır' çıkmasını bu gözle de görmekte fayda var.